Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '07

 
Kategori
Kitap
 

En yüksekten uçan martı, en uzağı görendir

En yüksekten uçan martı, en uzağı görendir
 

Binlerce martı , bir lokma yiyecek için mücadele ederken, kalabalığın çok ötesinde bir martı tek başına uçuş çalışmaları yapıyordu.

"Biraz daha ... hadi ... yüksel ... yoo hayır" Gücü yetmiyor ve düşüyordu. Sonra bir daha denemeye karar veriyor , azimle tekrar çalışmaya başlıyordu.

Sınırlarını zorluyordu. O diğerlerinden farklı bir kuştu. Martıların tümü sadece içgüdüleriyle hareket edip sırf yiyecek bulmak için çaba sarf ederken o kendi sınırlarını zorluyor, sırf uçmaktan zevk aldığı için zamanın büyük bir kısmını uçuş çalışmalarıyla geçiriyordu.Ailesi onun için kaygılanıyor, sıradan bir martı olması için baskı yapıyorlardı.
Annesi, “ Neden Jan neden” diye sordu?

Bu kadar zor mu diğerleri gibi olman? Yemiyor içmiyorsun, bak bir kemik bir tüy kaldın. Alçak uçuşu pelikanlara ve albatroslara bırak.”

Jonathan şöyle karşılık veriyordu.
"Bir kemik ve tüy kalmak umurumda bile değil anne. Bir sadece havada ne yapıp ne yapamayacağımı öğrenmek istiyorum, anlıyor musun. Hepsi bu kadar. Sadece bilmek istiyorum."

Bir süre sırf onları kırmamak adına sıradan martılar gibi davransa da bir zaman sonra yeniden kendi arzularının peşinden uçmaya başlıyordu.

O herhangi bir kuş değildi. O Martı Jonathan Livingston'du.

Kendini aşmayı başarmanın bedelini martı topluluğundan dışlanarak ödedi. Bir gün başarımı görmüş olmalılar diye sevinçle kalabalığa yaklaşırken Başkan " Utanmazlığın, onursuzluğun hesabını vermek için arkadaşlarının gözleri önüne çık " dedi. Duyduklarına inanamamıştı. Onu anlamıyorlardı , yanlıyorlardı.

Suçlanmak ve yargılanmak pahasına uçmaya ve çalışmaya devam etti. Artık evi yoktu. Toplumdan dışlanmış biriydi. Bu durum onu yıldıramazdı. Üstelik tek başına kalmasına rağmen diğerleri gibi davranmaya hiç niyeti yoktu .Oysa onun bildiklerini anlasalar ve gayret gösterseler bir lokma yiyecek için teknelerin etrafında dönüp durmalarına hiç gerek yoktu.

Yapayalnız kalmıştı. Bir başına uçuş çalışmaları yaptı bir süre. Ardından başka martılarla karşılaştı. O an yalnız olmadığını anladı. Kendi gibi sınırları zorlayan , onun gibi idealleri olan başkaları da vardı. Kendisi gibi hisseden martlarla dostluklar kurdu. Bir gün bildiklerini diğerlerine öğretmeye karar verdi. Kendi gibi sıra dışı martlardan ayrılıp, öğrenmek isteyenlere yapabildiklerini aktarabilirdi.Arkadaşlarıyla vedalaştı.

Arkadaşlarından biri "seni çok özleyeceğim " dedi. Cevap verdi Jonathan " Mantıklı Ol Lütfen ! Onca zaman neyi öğrenmeye çalıştık ? Dostluğumuz zaman ve mekanla sınırlıysa, zamanı ve mekanı aştığınız an kardeşliğimizin bitmesi gerekir. Zaman ve mekanı aştığımıza göre istediğimiz an görüşebileceğimizi hiç düşünmüyor musun? Şimdiye kadar öğrendiklerimizi unuttun mu ? "

Geri döndüğünde öğrencileri oldu, bildiklerini başkalarına aktardı Jonathan.

Başarmanın , pes etmemenin , özgürlüğün öyküsü. Dar kalıplar içinde sıkışınca etraftaki zincirleri kırabilme gücünü hatırlatan bir başucu kitabı. Hala tanışmadıysanız ;

O herhangi bir kuş değildi. O Martı Jonathan Livingston'du.

Martı ; Richard Bach;
Fotoğraflar: Russell Munson; Tercüme: Kader Ay Demireğen
Epsilon Yayınevi;
Ekim 2004,

 
Toplam blog
: 60
: 1208
Kayıt tarihi
: 11.06.07
 
 

Memnun oldum... Ben de Didem :) İstanbul'da yaşıyorum. İstanbul'da yaşamayı seviyorum. Yoğun yaşam t..