Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '08

 
Kategori
Güncel
 

Endazemiz şaşmış!...

Endazemiz şaşmış!...
 

Kaynak:Milliyet


İlk başlarda çok sevimsiz geliyordu, hamur kokusu olmadan, sayfaları çevirmeden, katlamadan ya da koltuk üzerine yaymadan gazete okumak!

Gözünle, beyninle, burnunla, elinle halvet olmak gerekir haberle derdim, alışıyormuş insan zaman içinde, tıkla oku haberi, tıkla öğren son gelişmeyi…

İnternet gazeteciliğinden söz ediyorum, editörlere şıklık olsun diye değil, vallaha Milliyet’ten başkasını tıklamıyorum, aile alışkanlığı yani ne de olsa!...

Haa, bir tek yerel gazete Yeni Asır’ın insan kaynaklarını tıklarım arada bir, malum iş aramaktayım hali hazırda…

Haberlere yazılan yorumlar da ilgimi çeker, hatta ben de üye oldum, birkaç yorumum da yayınlandı ama, kırıldım, küstüm, bir çok yorumum yayınsız kaldı, gerçi bilmeden iyilik yaptılar, orada yayınlanmayınca oturup o konuda yazı yazdım!

Yorum yazmıyorum artık ama kalbim yettiğince okuyorum yorumları zaman zaman.

Hatta, oyluyorum da arada bir, katılıyorum, katılmıyorum tarzında…

Üzülüyor insan yurdun dört bir yanından gelen bazı yorumlar karşısında, cahillik de şekerim, fazla değil mi bu kadarı da?

AKP’ciler ve diğerleri iki grup halinde, kıran kırana ve her bir haberden nasıl varıyorlarsa siyasal sonuçlara, nasılını biliyorum da, nasıl hak bulur insanlar, hiç mi iğneyi kendilerine batıramazlar, AKP yanlılarında gözlemliyorum özellikle, Türkçe kullanımı hatalı, mantık yanlı, ifadeler saygısız, en çok da ezici çoğunluğuz biz tarzı bir ağız birliği edilmişliği var ki, yüzde kırk yedi hemen hemen her bir yorumun vazgeçilmezi!

Amerika’da yirmi beş yaşındaki bakıcı kız, baktığı üç çocuktan on dört yaşındaki erkek çocuğuyla aşk yaşamış. Yargılanıyormuş.

Haber bu!

Yorumlar genelde şöyle: Ayıp ayıp!

Rezalet!

Ne oluyor bu kadınlara?

On dört yaşında cinsellik!!! Mümkün değil!

Görüyorsunuz özendiğiniz çağdaşlığı, Allah’ım koru bizi, umarım sıçramaz bizim buralara!...

Kalbim yettiğince okuyorum dediğim de bu!

Tamamını okumaya gücüm yetmiyor!

Birisi de yorum yazmış, yetmiş, seksen yaşındaki adam sekiz, dokuz yaşındaki kızı eş olarak almıyor mu ülkemizde! Satılmıyor mu kızlar başlık parası adı altında, neden bakmıyoruz dönüp de kendimize!

Tık, katılıyorum! Yorumum alındı!...

Yazdığımda yayınlamıyorlar benim böyle yorumlarımı, neyse bu başka bir mesele, belki de blog yazarımızsın sen, harcama düşüncelerini buralarda diye arka çıkıyorlardır.

İlk sevgilisi gariban eşek olanlar, af buyurunuz, az mıdır memleketimizde?

Tecavüz edilip öldürülen çocuklar!

Tıklayarak katıldığım yorum durumunda olanlar…

İki haber aşağıda, bir yan karede, aman sıçramasın ülkemize denilen ülkede işitme ve konuşma engelli kızlarını bir eve hapsedip, zorla fuhuş yaptıran ebeveynler var!

On sekiz yaşın altı üvey kızıyla aşk yaşayan, karısını aldatıp kaçıran adam var!

On iki yaşındaki karısına gerekli tedavi yapılmadı diye ortalığı ayağa kaldıran adam var…

Öz kızına tecavüz eden babalar, ayıptır, namustur diye bunu sineye çeken anneler var, doğan çocukları öldürüp gömüyorlar, haberimiz olursa ne ala, olmazsa kangren içinde yaşayıp gidiyorlar!

Az mı satılmadı Ünzile’ler, az mı katledilmiyor Zehra’lar bir tecavüz uğruna, baba, ya da kardeşlerince, namus adına?

Seksen yaşındaki adamın dokuz yaşındaki kız ile imam nikahlı evlendirilmesine düğün dernek kuran memleketim halkı, yirmi beş yaşındaki kadın ve on dört yaşındaki bir genç erkeğin birlikte olması ve aşığız demesi üzerine korkuyorlar, Allahsızlar, aman ülkemize sıçratmasınlar!

Gülüp geçemiyor insan, cahillik işte diyemiyor, bir gecelik ilişki için imam nikahı yaptırarak Allah katında nurunu yükselttiklerini sananların ülkesinde, saç örterek bekaretine halel gelmesin diyerek anal seks yapanların, hacı, hocaların küçücük kızlara Allah korkusuyla neler yaptıklarının ve yaptıklarının hacı, hoca ve Allah korkusuyla saçlarını sakladıkları gibi tenlerinde, yüreklerinde saklayan küçücük kız kadınların ülkesinde gülüp geçemeyen, taş atıp “ Nereye gidiyor bu insanlık!” diye böğüremeyen, iğnesi elinde bir garip azınlık mensubu olarak, dayanmıyor yüreği insanın!

Cahillik işte diye gülünüp geçilemiyor!

Acıyıp da, ne yapsın zavallılar, böyle gördüler, böyle devam ediyorlar da denilemiyor artık!

“Yazık” onlarda insan, eğitimsiz kaldılarsa suçları ne, böyle yetiştirildilerse diye düşündüğüm yıllardan bu yana, hala da düşünürüm, ama, yüzde kırk yedi’yi önlerine alıp, cehaletlerini çöp sepetlerine atıp, hatta taptıkları Allah’larına da sevgi adına ihanet edip de, Ali esen baş kesen olmalarını hazımsayamıyorum!

Öyle sure, mure bilmem, anladığımdır, bildiğim, ya da olmasını istediğim kadarıyla, yargılama, der Allah!

Yargılayacaksan önce kendini, sonra başkasını…

Yoksa ben mi uydurdum, neyse ne algılayışım böyle…

Endazeyi şaşırmamak, kantarın topuzunu kaçırmamak gerek!

İnsanız enikonu, kimin kimden ne kadar üstünlüğü, hangi terazide tartıldığı meçhul!

İğneyi kendine batırmadan çuvaldızı saplamanın anlamı yok!

Bir gün elbet anlaşılacak bunlar, ancak kırılan kalplerin tamiri yok!...

“Aman sıçramasın” diyen zihniyet, kalp ve beynindeki kıvrım eksiklinden haberin yok, bilinç düzeyin zayıf ise, maluliyetten dolayı yırtarsın da, diğer türlüsüyse eğer, Allah cahil kalmayınız demiş ya, yargılamayın demiş ya, ne kıldığın namazlar, ne de indirdiğin hatimler bu veballerin yükünü taşıyamayacak!

Benden söylemesi…

Gülgün Karaoğlu

Ağustos,02/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..