Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '13

 
Kategori
Engelli Eğitimi
 

Engel “SİZ”siniz!

Engel “SİZ”siniz!
 

Sizler de -her an -engelli adayısınız.


 3 Aralık “Dünya Engelliler Günümüz”.

1992 yılında Birleşmiş Milletler aldığı bir kararla, 3 Aralık gününü “Uluslararası Engelliler Günü” olarak ilan etmişti. Üye ülkelerce 3 Aralık gününün “engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması” amacıyla tanınması istenmişti.

Özürlülük; “doğuştan ya da kaza veya uzun süren bir hastalık sonucunda oluşan bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerin kaybı” olarak tanımlanmaktadır.

Bizler doğuştan ya da sonradan engelli olduk. “Gazete, kitap ve dergileri okumak, güneşi görmek, kuş ve martı seslerini duymak, müzik dinlemek,  kırlarda koşup top oynamak, kendi yemeğimizi kendimiz yemek ve daha birçok şeyler” bizim de çok isteyip yapamadığımız şeylerdir.

           

Unutmayın ki, sizler de – her an - birer “engelli adayı” sınız.

Yıllarca yatağa bağlı, evlerinden sokağa çıkamayan bizleri – aklınıza gelip - ara sıra da olsa,  hiç ziyaret ettiniz mi? Unutulmak çok acı. Tanıdığınız veya yakınınız olan bir engelli kardeşimize hiç hal - hatır sordunuz mu? Hayır diyorsanız, esas engelli “Siz”siniz.

Bize acımanızı, acıyarak bakmanızı asla istemiyoruz. Normal insanlardan farklıymışız gibi davranmanız bizleri çok üzüyor.

Zor yürüyebilsek de, zor konuşabilsek de bizlerin de siz “engelsizler” gibi haklarımız olduğunu neden unutuyorsunuz? İnsan olarak eşit değil miyiz?          

3 Aralık “Dünya Engelliler Günümüz’ün amacı, bizlerin “topluma kazandırılması ve insan haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması” olmasına rağmen,  yapılanlar yeterli midir?  Sizler engelliler için neler yaptınız?

Eksik olmayın, bizler için gecikmeli de olsa kaldırımlarda yürüyebilmemiz için özel yollar yapıldı. Ama oralarda –beyaz bastonuma- çarpan, park eden arabaların, kasa ve eşya stantlarının işi ne? Yoksa onları kullananlar veya bırakanlar da mı engelli? Buna karşı çıkmadığınız sürece “Engel Siz”siniz!

Engellilere ayrılmış özel oto park yerlerinde, park eden diğer araçların bir ayrıcalığı mı var? 

Bizlerin tekerlekli sandalyelerde bir üst kata çıkamama veya kucaklarda yıllarca merdivenleri sayarak sınıflara giderken neler çektiğimizi hiç düşündünüz mü?  Engellilerin eğitiminde uygun mimari düşünülerek yapılması gereken okulların sayısı ve durumu ortada? Bunlar çözüme kavuşmazsa, “Engel Siz”siniz!

Şehir içi ulaşımlardaki çektiğimiz sıkıntıları her an görmektesiniz. Anlatmama gerek yok. Zaman zaman örnek yardımsever kişi ve kuruluşlarca yürüme engelli kardeşlerimize yapılan “akülü araba “ veya “tekerlekli sandalye” bağışları bizim ayaklarımız olunca, mutluluğumuzu görebiliyorsunuz.

Engelli” kabul edilen bizlerin “engelsizler”den ne kadar çok sabırlı ve azimli olduğumuzu asla unutmamalısınız. Üniversite eğitimi alarak avukat, sınıf öğretmeni, müzisyen, ve duyarak da ”hafız” olanlarımız  bunun  bir göstergesidir.

Uluslararası sportif ve diğer alanlardaki yarışmalarda –engelliler olarak-milletimizi en iyi şekilde temsil ettiğimizi aldığımız dereceler göstermektedir.

Ambalaj ve kutu yapımında, çağrı merkezlerinde, bilgisayarlı bilet satışlarında çalışmalarımızı gördünüz mü? Görme duyularımızın doğuştan ya da kaza sonucu azalması veya hiç olmamasına karşın, bizlerin dokunma ve işitme duyularımızın, güneşi görenlerden daha üstün olduklarını hiç düşündünüz mü?

Parmaklarımızla takip ederek kitap okumaya çalışmak, sesli ekranı olan bilgisayarları kullanmak, alış-verişlerde paraları ayırt edebilmek, kişileri seslerinden tanımak, doğadaki seslere göre bulunduğumuz yeri belirlemek, işlerimizi beyinlerimizde kanalize etmek, öğrendiklerimizi ezberlememiz için hafızalarımızı geliştirebilmek, “engelleri aşmak” uğruna verdiğimiz bir yaşam mücadelesidir.    

Birçok yerde karşılaşmışsınızdır bizlerle. Televizyonlarda program yapan, yarışan kardeşlerimiz var.  Güneşi görenlerden daha sıkı bağlıdır yaşama onlar.  Kendini yetiştiren sesi güzel olanlarımız kaldırımlarda, okullarda veya meydanlarda “konser” verirler yanık sesleriyle. Kimseyi rahatsız etmek istemezler iç dünyalarındaki fırtınalarıyla. Kimselere “yük olmak” istemezler.

 Yapacağınız 3-5 liralık maddi yardımı,  görme engelli öğrenciler için makbuz karşılığı alırlar, okullarına iletirler. Çünkü onlar da oralardan yetişmişlerdir.  Vefa borçlarını ödemek isterler.

Bizlere yardım etmek isteyen“siz” engelsizlere birkaç ipucu vereyim.

Yolda karşıdan karşıya geçmek isteyen bir görme engelliye, karşıya geçmesi için, önce yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorunuz. Manevi yardım etmek isterseniz, onun sizin kolunuza girmesini bekleyiniz. Siz onun koluna girmeyiniz.

Yürürken de yolu tanımlarsanız, bir adım arkanızdan gelen bu kişiye yardımcı olursunuz. Evde de lavabonun, yatağın, mutfağın yerini “sağda, solda, ileride” gibi yönlendirme yaparak yardımcı olabilirsiniz. 

Güneşi gören“engelsizlerin”, “ellerinde bağımsızlık ve güvenlik sembolü” olan “beyaz bastonları” ile başkasının yardımı olmadan yürüyebilen ve yolunu bulmaya çalışan azimli ve sabırlı,  görme özürlü arkadaşlarımızdan öğrenecekleri  çok şey var. En başta “yaşam sevinci”.

Engellileri topluma kazandırmak için“engelleri birlikte aşabilmek ümidiyle”.

Sevgiyle kalın. Saygılarımla. 

 

            Ali İhsan ÖZÇAKIR

            MEB. Bakanlık Başmüfettişi (E)

            e-mail: aliihsanozcakir@hotmail.com

           

 

 
Toplam blog
: 172
: 4867
Kayıt tarihi
: 07.04.09
 
 

50 yıllık eğitimciyim. İngilizce öğretmenliği ve Bakanlık müfettişliği yaptım. Bunca yıllık eğiti..