Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Engellere Rağmen Başarı

Bu yıl yapılan SBS sınavlarından birinde gözcüydüm. Gireceğim sınıfta engelli bir öğrenci olduğunu ve onun söylediği cevapları benim işaretlemem gerektiğini söylediler. Görevli olduğum sınıfa girip gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra öğrenciyi beklemeye başladım. Sınavdan on dakika önce içeriye gülümsemesiyle ortalığı aydınlatan, yüzündeki hafif tedirginliğiyle içeriye annesiyle birlikte bir kız öğrenci girdi. Onu görünce bir an kıpırdayamadığımı hissettim. Ona oturması için yer gösterirken belki biraz da kendimi rahatlatmak için olsa gerek ona endişelenmemesini, yanına oturacağımı ve okuduğu sorunun cevabını bana söylediğinde onu işaretleyeceğimi söyledim. Güzel kız biraz utangaç bir tavırla bunu istemediğini, cevapları kendisinin işaretlemek istediğini, aksi halde konsantrasyonunun bozulabileceğini söylediğinde bunu nasıl yapabileceğini anlayamadığım için olsa gerek kendi acizliğime kapılarak müthiş bir tereddüt yaşadım ama yine de bunun için ona nasıl yardımcı olabileceğimi sordum. Bana bir sandalye ve bir sehpa bulursam her şeyi kendinin halledeceğini söylediğinde ok gibi fırlayıp istenilenleri getirdim ve neler olacağını sabırla beklemeye başladım. Kendinden çok emin ve kararlı bir şekilde ayakta dururken annesi omzundan çapraz geçirdiği çantayı alıp yandaki sehpaya koydu. Kız öğrenci annesine geri kalanları kendinin yapabileceğini söyledi ve annesi dışarı çıktı. Önce ayakkabılarını ve ardından çoraplarını çıkardı, sol ayağını altına alıp oturdu ve sağ ayağıyla yan sırada duran çantasını önüne koydu. Çantanın fermuarını yine aynı ayağıyla açıp kalem, silgi ve kimliğini çıkardı. Sınav başlamadan önce doldurması gereken yerleri aynı ayağıyla yazdı ve işaretledi. Zilin çalmasıyla soruları cevaplamaya başladığında uzaktan onu izleyip azmine, kararlılığına, kendine koyduğu hedef olan Bornova Anadolu Lisesi’ni kazanmak için herkesin verdiğinin en az on katı mücadelesine hayran kaldım.

Onu izlerken başarı nedir diye düşünmeye başladım. Acaba durduğumuz yerde bize gökten iner mi? Yoksa onu aramak, kovalamak, çabalamak, tam elimize alırken avucumuzun içinden düşmesini engellemek için tüm zorluklara göğüs germek midir başarı? Eksikleri görüp tamamlamaya uğraşmak mıdır yoksa sahip olunan potansiyeli tümüyle kullanmak mıdır başarı? Yalnızca istemek yeterli midir?

Elbette ki yürekten arzulamak her başarının başlangıç noktasıdır. Ama başarıda arzulamak kadar inanmak ve güvenmek de önemlidir. Hepimizin çok iyi tanıdığı, kariyerlerinde çok başarılı olduklarını düşündüğümüz insanların oralara nasıl geldiğini görüp anlayabilme ayrıcalığını kullanabilirsek başarı merdivenlerinden çıkabilmek için önce bir ayağımızı kaldırıp bir üst merdivene atmanın önemini kavrayabiliriz belki. Onun için ‘Savaş ve Barış’ romanının ünlü yazarı Leo Tolstoy’un içinde öğrenme isteği olmadığı için kolejden atıldığını; yetenekli olmadığı ve kısa boylu olduğunu düşündükleri için okul takımına alınmayan Michael Jordon’u; çok başarısız olduğu gerekçesiyle okuldan alınan Thomas Edison’u ve müzik tarihinin gelmiş geçmiş en iyilerinden biri olan Beethoven’ın keman tutuşundan dolayı ‘Bundan müzisyen olmaz’ denildiğini hatırlamakta fayda var. Bu insanları bir araya getiren temel nokta ise hepsinin de bütün bu olumsuz yargılara rağmen pes etmemeleri ve arzularını gerçekleştirmek için emek harcamaya ve uğraşmaya devam etmeleridir.

Yaşamın içinde debelenirken sahip olduklarımızın yeterince farkında değiliz galiba… Hatta bazen başkalarının eleştirilerine maruz kaldığımızda o kadar çabuk pes edebiliyoruz ki… Birisi bize ‘yok ya sen bu işi yapamazsın, bu olmaz’ dediğinde biz de çok çabuk vazgeçebiliyor, kendimizi engelleyebiliyoruz. Gerçek potansiyelimizin ve yapabileceklerimizin farkında olmadan yıllarca kendimizi başarısız olduğumuz düşüncesiyle kandırıyoruz. Oysa ki biraz güven, azim ve kararlılıkla aslında neleri başaracağımızı veya nerelere gelebileceğimizi bir bilebilsek keşke…

Sınavı sona erdiren zil çaldığında ben hala bunları düşünmekteydim. İki kolu olmayan bu dünya güzeli, sevecen bakışlı kız öğrencinin sağ ayağını bizlerin bir elimizle yapabileceğimiz her şeyi yapabilmesi, bunları yaparken de kimseden yardım almadan kendi kendine olan güvenini göstermesi bana Ralph W. Emerson’un şu sözünü hatırlattı: “Gerçek başarı; başkalarına muhtaç olmadan, tek başına ayaklarının üstüne basarak ve kendine güvenerek ‘ben bu işi yapabilirim!’ demektir.” İşte bu öğrenci de hedeflerine er geç ulaşacak çünkü O bunu yapabileceğini düşünüyor ve buna çok inanıyor.


 
Toplam blog
: 7
: 1178
Kayıt tarihi
: 13.08.10
 
 

1968 doğumluyum. Evli ve iki çocuk sahibiyim. İngilizce öğretmenliği yapmaktayım. Yazmayı ve sevdiği..