Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Enkazda kalmak, çadırkentte yaşamak

Enkazda kalmak, çadırkentte yaşamak
 

1999 Marmara depreminden  5 yıl sonra 2 sene yaşadığım Gölcük’te  her yerde o depremin izini görmüş,  orada yaşayan insanların,  hala  o korkunç gecenin şokunu üzerinden atamadığını hissetmiştim.  Hemen herkesi mutlaka bir veya birkaç yakınını kaybetmişti. 

Marmara depremi çok geniş bir alanda olduğu için,  Gölcük’e de  deprem sonra ulaşmak mümkün olmamış, yakında inşa halindeki Ford fabrikasından alınan yardımlarla, alet edevat ile  enkaz altından insan çıkarulmaya çalışılmıştı. Öyle ki bu bölgeye o zamanın Başbakanı Bülent Ecevit de ulaşamamış, telefonlar kitlenmişti. 

Resmi olarak 17.000 ama tahmini olarak 40.000 kişi hayatını kaybetmişti o depremde. 

Sonra hayatta kalanlar için önce çadır kentler kuruldu, sonra prefabrikler ve en sonda yeni imar planı dahilinde deniz sahilinden uzakta 3 er katlı evler.  

Bugün yine de Gölcük’te,  Değirmendere’de  1999 depreminde hasar almış fakat allanıp pullanıp, satılan veya kiraya verilen evler var. Bunlar yıkılmadı. Ortadan kalkmadı.  Bunlar için o depremi yaşayanların taktığı isim ise ‘’boyalı tabutlar’’ 

Ne yazık ki tüm deprem gerçeğine rağmen buralarda oturulmaya devam ediliyor. 

Bir gerçek daha var ki, halkımızın, şirketlerin,  şirket çalışanlarının silahlı kuvvetlerimizin maddi manevi nasıl yardıma koşup, nasıl çalıştıklarını biliyorum. Adapazarı’nda,  Yalova’da, Gölcük’te haftalarca çalışan, çadır kuran, doktorlara hemşirelik yapan arkadaşlarımızı biliyorum.  Depremden geride kalanlara, kaybettikleri hariç, her şey fazlasıyla tedarik edilmişti. 

Şimdi Van depremine bakıyoruz ve hatırlıyoruz. Uzmanlar Doğu Anadolu’da büyük depremler beklendiğini yakın zamana kadar söyleyip duruyorlardı.  Hiçbir tedbir alınmamış, hiç.  7.2 lik bir depremin şiddeti başka bir yerde olsa daha da büyük kayıplar verebilecek bir ölçüdür ülkemizde.  Çarpık yapılaşmanın sonucu çöken evler, enkaz altında yakını olanların feryatları insanda yürek bırakmıyor, aynı acıyı sizde yaşıyorsunuz.  Haydi bırakın Van’ı, Erciş’te 7 katlı bina yapmak hangi  akla, mantığa sığar?... 

Van’da olsun, komşu şehirlerde olsun, 6000 çadır veya diğer deprem malzemeleri bu şehirlerde neden hazır tutulmaz?  Depremden 1 gün sonra girilemeyen köyler var. Hangi asırda yaşıyoruz?  

Depremin olduğu Pazar günü sabahı Radikal gazetesi ilavesinin baş sayfası büyük bir tesdüf sonucu, sanki deprem olacağını anlamış gibi bu konu ile ilgiliydi. Van gölünün taşma ihtimaline karşılık, orada yaşayan halkı oralardan çıkarılmış ama yerine kamu binaları yapılmış. Gazete konuyu iri harflerle ‘’Devlet afet tanımadı’’ başlığı ile vermişti. Sonra aynı gün deprem oldu.  Çöken binalar arasında kamu binaları da mevcut. 

Şimdi  depremden kurtulan  vatandaşlarımızın her ihtiyacının karşılandığı söyleniyor. Sağlık hizmetlerinin kusursuz verildiği, gıda yardımlarında sorun olmadığı bildiriliyor. Yüce Türk halkının nasıl harekete geçtiğini TV lerden de görüyoruz zaten.  Yalnız orada 2 gün sonra kar başlıyor. O coğrafyada, o insanlar aylarca çadırda yaşayamaz.  Buna bir başka çözüm bulmak gerekiyor.  Mustafa Sarıgül bir proje açıkladı. 1000  kişiyi İstanbul’da geçici olarak ailelerin yanına getireceğini söylüyor.  Diğerleri de buna benzer projelerle, evler yapılana kadar uradan uzaklaştırılmalıdır.

Bir deprem ülkesi olan yurdumuzda  ne yazık ki  bu afet için hiçbir şey yapılmıyor.  Bakınız daha Mart ayında 8 şiddetinde sarsılan Japonya’da yüzlerce 7 lik, 6 lık deprem oldu. Yıkılan bina yok. Orada deprem oldu mu derhal evinize girin diye anons yapılıyor, burada balkondan atlayan canını kurtarıyor, evlerin çökmesi engellenemiyor.  Her deprem sonrası yaşanan çaresizlik, bilinçsizlik ve karmaşa  ne yazık ki milli bir  felakete dönüşüyor. 

Önce devlet inanmalı. Devleti yönetenler anlamalı.

Depremde ölmek artık  bu ülkede  kader olmamalı,  Türkiye’nin şehirleri, kasabaları çürük binalardan temizlenmeli,  yeni şehircilik projeleri ile ülke bir şantiye alanına dönmelidir. Bu aynı zamanda yeni bir istihdam alanı yaratacak, ekonomiye canlılık getirecektir.  Türkiye’nin bunu yapacak gücü de, teknolojisi de,  yeni yerleşim alanları da  mevcuttur.  Eksik  o işaretin bir türlü verilememesindedir. 

Önemli olan depremin yaralarını sarmak değil, depremde yara almamaktır. 

İnsanların enkaz altına girmesinden sonra devlet büyüklerinin orada olması, onları enkazdan kurtarmaya yetmiyor.  

Çadır kentler, enkazlar kadar acı veriyor,  insanların,  kaybettiklerinin acısı bir yana, doğa ile mücadelesi bu kez aylarca buralarda sürüyor.  

 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..