Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '09

 
Kategori
Felsefe
 

Entelektüel kimdir?

Entelektüel kimdir?
 

Aydın yani entelektüel; Akademik eğitimi olan, bahsettiği konulara bilgi bakımından hakim, çok okumuş, aydın, zeki, ileri görüşlü insan modelidir. Entelektüel olmak için teknik bilgi, istatistik veri gerekir. Kulaktan dolma bilgi ile entel olunmaz.

Sartre'ye göre entelektüel sınıfsızdır. Bilgisini belli bir sınıfın çıkarlarına yontan kişi entel değildir. Aldous Huxley " Kendisine seksten daha ilgi çekici şey bulan insan" diye tanımlamıştır. Bukowski'ye göre tanımı "kolay anlatılabilecek birşeyi zor bir şekilde anlatan kişiye" denir. Zor olanı kolay anlatana da sanatçı der.

"İntelligence" ile "lecture" kelimelerinin birleşiminden oluşan intellectuel kelimesinin türkçeleşmiş halidir. Tam Türkçesi de “Aydın”dır.

Toplumumuzda, entelektüel kişiler, boyunlarına fular bağlamış, pahalı restoranlarda şarap eşliğinde klasik müzik dinleyen, şuh kahkahalar atan, Fransızca/ İngilizce terimler kullanıp şairlerden alıntılar yapan kişiler olarak tasavvur edilir. Toplumdan kopuk olmakla suçlanıp aşağılanır.

İlerici, çağdaş, akil ve evrensel insanlara entelektüel denebilir. Bunun yanında sadece çok kitap okumak ve okuduklarını birleştirip yorumlamak ve okuduklarını / bildiklerini başkalarına karşı üstünlük sağlama egolarından çok farklı parametreler içermektedir entelektüel olmak. Bu bilgilerini karşı cinsi etkileme hobisine takılanlar da hariçtir bu kapsamdan.

Entelektüel bunların daha ötesinde demokrat, özgürlükçü ve eşitlikçilik sevdalısıdır.

1-Demokratlık, demokrasiye inanmayı gerektirir. Demokrasiyi seçme seçilme olarak görmenin sığlığının ötesinde, onu bir yaşam biçim ve uygarlık boyutu olarak görme biçimidir. Demokrat insan önce doğa ve insanı sevmelidir. Sevdiklerine saygı göstermek de onun sonucudur zaten. Sevemediklerini hoş görme yeteneği gerektirir. Çünkü sevemediği insandır sonuçta.

Uzun yıllar önce bir kitapta okumuştum hala aklımdadır demokrasi tanımı .” Azınlıkta olan düşünce ve ideolojilerin bizzat kurumlarla çoğunluk olma şansının ve hakkının tanınmasıdır”. Yani fikrini diğerleriyle eşit bir şekilde yığınlara anlatılma hakkının devlet tarafından garanti altına alınmasıdır. Eşit olarak anlatılan fikirlerin sonucuna da razı olmayı gerektirir demokratlık. Ama eşitlik esas unsurdur. Bu unsurun bertaraf edilmesi demokrasiyi kendi içinde çürütür. Bu anlamda aslında demokrat ülke yoktur dünyada. Çünkü devletlerin öznel ideolojileri ve inançları vardır zaten. Entelektüel bunu bilendir.

2- Özgürlük, en genel haliyle, özgürlük, bağlı ve bağımlı olmama, dış etkilerden(etkenlerden) bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir. Buna paralel başka bir gündelik tanımı, insanın kendi kararlarını kendi istemine ve düşüncelerine göre belirleyebilmesi, ve kendi seçimlerini kendi iradesiyle yapabilmesi olarak belirir. Burada özgürlük bir irade özgürlüğüdür. Voltaire demişti ki “Söylediklerini onaylamıyorum, fakat ölümüne de olsa, konuşma hakkını savunacağım”

Yine Archibald Mac Leish “ Özgürlük nedir? Özgürlük, seçme hakkının olması demektir. İnsanın kendisi için alternatif tercihleri yaratabilme hakkıdır. Tercih özgürlüğü olmadan insan özgür değildir” . Demophilus “Seçimlerin olmadığı yerde kölelik başlar.”

Buraya kadar özgürlükçülük demokratlıkla çok ilintili görünmektedir. Bununla birlikte özgürlüğün sınırlarını da belirleyen demokrasidir. Her şey irade özgürlüğünden ibaret değildir tabi ki. Bence Fikir ve eylem özgürlüğü en önemli özgürlüklerdir.

Özgürlüğü istediğin anda istediğini söyleme ve istediğin eylemi yapmak olarak algılarsak özgürlüğü nesnel ve öznel olarak ayırmak zorundayız.

Nesnel özgürlükler toplu yaşamaya ilişkin özgürlüklerdir. İnsan olarak eğer toplu yaşamayı istiyorsak bazı özgürlüklerden fedakarlık yapacağımızı kabul etmişiz demektir. Dolayısıyla başkalarının senin özgürlüğünü kısıtlamasına da razısın anlamına da gelmektedir. Örneğin gecenin ikisinde konser dinleme özgürlüğü çok öznel bir seçim değildir. Çünkü bunu başka birilerinin sana sunması şartı vardır. Ama var olan bir konsere gitme isteği nesnel bir özgürlüktür. Bunun yanında başkalarının özgürlükleri başladığı noktada özgürlüğün bitmesi de nesnel bir özgürlüktür.

Öznel özgürlükler ise bireylerin kendi tercih ve olanaklarıyla kimseye ihtiyaç duymadan yapılabilecek özgürlüklerdir. Bu bağlamda teorik öznel özgürlükler sınırsızdır ama nesnel özgürlükler sınırlıdır. Özgürlük esasında dünyayı o kişinin bilgi ve görgülerinin getirdiği isteklerinin dışavurumudur. Çok bilen/gören çok şey ister ve talep eder. Entelektüel bu nedenle daha özgürlükçüdür.

3- Eşitlik: Günümüz kapitalist düzeninin getirdiği kurallar insanları doğal olarak eşitsiz hale getirmiştir. Feodal düzendeki eşitsizlik ise zaten sistemin gerekliliğidir.

J.J. Rousseau’nun “İnsanların Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı” eserinde bahsedilen nedenleri hiçe saymamak gereklidir bu konuda. Karl Marx'ın teorilerine de kaynaklık eden bir başyapıt. Çok ders çıkarmamız gereken bir kaynak. J.J Rousseau, insanlık tarihinin bir özetini verirken başlangıç noktasını kendi kurgulamış olsa da, vardığı sonuçlar gayet gerçekçi. Özel mülkiyet kavramının doğuşu, aile kurumu, otorite gibi kavramların yaşamda nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair fikir yürütüyor.

Rousseau, sonuç olarak eşitsizliğin kaynağını mülkiyet ve onun devamlılığını idame ettiren aile kurumunun yasal sonuçlarında bulmuştur.

Eşitliğin olmadığına inanan birilerinin çıkıp “ Eşitlik istiyoruz “ söyleminde bulunması, sadece “demokratik haklar ve yasalar karşısında eşitlik istiyoruz” dan ibarettir. Bunun devamında fırsat eşitliği talebi de makul görülebilir. Bu sistemde bundan ilerisi anarşizm olarak algılanacaktır. Çünkü ilerisi mülkiyet ve üretim ilişkilerini kökten değiştirme talebidir. Bu nitelikte bir eşitlik isteyen de olsa olsa komünisttir.

Entelektüel eşitliklerin yetersiz olduğunu ve hep daha çoğunu isteyen kişidir. Önce demokratik , sonra yasalar karşısında, sonra fırsat eşitliği ve sonra da salt eşitlik. Bu da Marksist ve Komünal eşitliktir.

Hem aydın-entelektüel- , hem de kapitalist sistemi savunmak onulmaz bir çelişkidir. Kendini aydın sanıp kapitalist söylemlere takılanların ve orta yolu bulma çalışmalarının da onların aydınlıklarının karanlık taraflarıdır.

Bu bağlamda aydınların hep bir ütopyası vardır.Olmaya da devam edecektir.

 
Toplam blog
: 105
: 3914
Kayıt tarihi
: 05.11.08
 
 

İ. Ü. İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler 1989 mezunuyum. 1993'ten beri uluslararası fındık ..