Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '07

 
Kategori
Kitap
 

Entelektüel

Entelektüel
 

Bu ara bir kitap okuyorum yazarı Edward Said kitabın adı Entelektüel, Ayrıntı yayınları tarafından yayımlanmış. Kitabın arka sayfasında “Entelektüel, eskiden olduğu gibi bir uzlaşma oluşturacak genel simgeleri yaratan biri değil, bu simgeleri sorgulayan, kutsal sayılan gelenek ve değerlerin iki yüzlülüğünü, ırkçılığını, cinsiyetçiliğini teşhir eden; hiçbir fikir ayrılığına tahammülleri olmayan kutsal metin gardiyanları ile mücadeleden çekinmeyen kişidir. Profesyonelleşmenin baskısı giderek artarken, amatör kalıp kamusal alanda yoksullar, yok sayılanlar, güçsüzler adına kendi görüşünü ve tavrını temsil etmekte ısrar eden bireydir entelektüel. Hiçbir kahramana ve siyasi hiçbir tanrıya inanmaz” yazıyordu, ilk okuduğum sayfasıdır.

Türkçe’ye aydın olarak çevirmekle doğru mu yapıyoruz bu sözcüğü bilmiyorum, Farsçası sanıyorum münevver. Entelektüel deyince biz biraz farklı algılamalar yapıyoruz bu ekşi sözlükte şöyle ifade edilmiş;

“Latince kökenli bir sözcüktür. toplumsal yaşantının getirileri ışığında gerçel anlamından farklı anlamlar kazanmıştır zamanla. toplumda bilgi ve kültür düzeyi yüksek olan aydın kimseler için kullanılır. Avrupa kültürü entelektüelleri olumlu karşılarken, doğudaysa genellikle durum tam tersidir. örneğin Türkiye’de entelektüel sözcüğü alaycı bir tonlamayla "entel" diye kullanılır. bir de Amerika’da var benzer bir alaycılık: onlar "eggheads" diyorlar entelektüellere.” Edward Said’in kitabının arka sayfasındaki tanım Entelektüel insanın önemli bir insan olduğunu gösteriyor bize.

Edward Said’in kitabından yaptığım alıntıya uygun entelektüel atnıyor muyum diye düşündüm kitabı okumaya başlamadan önce, yaşayan böyle insanlardan adını sayabileceklerimin fazla olmadığını, belki de hiç olmadığını gördüm bir an. Haksızlık mı ediyorum bir an dedim kendi kendime, mesela Nihat Genç böyle biri değil midir?. En çok o uyuyor tanıdıklarımdan bu tanıma. Kitaplarında, televizyon konuşmalarındaki tarvrı sanki baştaki tırnak içindeki tanıma çok uyuyor gibime geldi.

Sonra kitabın içerisine girdim. O zaman anladım profesyonellik korkusundan neyi kastettiğini yazarın. Çünkü anlamamıştım arka sayfadaki metinde profesyonelliğin baskısından söz ederken ne demek istediğini. Kitapta şöyle diyordu. Daha doğrusu şu alıntılar vardı.

Gramsci’nin “ bütün insanlar entelektüeldir, ama toplumda herkes entelektüel işlevini görmez” dediğini öğreniveriyoruz. Gramsci önemli bir adam, Mussolini zamanında dokuz yıl hapis yatmış. Daha bir çok yerde bu kişi ile karşılaşıyoruz, hele bir entelektüel sınıflandırması var çok güzel. Ona da değineceğim. Ama ondan önce herkesin entelektüel olması noktasına bakalaım, olmak ile işlev görmek arasında çok fark var, adeta tıp fakültesinden mezun olup otel işletmek gibi, hekimsin ama hekim işlevi görmüyorsun. Peki o zaman Gramsci herkes entelektüledir derken neyi kast ediyor Edward Said onun entelektüelleri ikiye ayırdığını söylüyor, geleneksel entelektüeller ve organik entelektüeller olmak üzere. Çok ilginç değil mi?.

Geleneksel entelektüeller nesilden nesile aynı işi yapan, öğretmen, din adamı ve idarecilermiş. Organik olanlar ise çıkarlarını örgütleyen, daha fazla iktidar ve güç için ve denetim sağlamak için çalışan sınıflarla işbirliği kuran entelektüeller oluyorlar. Bunlar pazardan daha büyük pay almak için seçmeni ve müşteriyi yönlendiren sınıfa giriyorlar.

Bu organik entelektüel tiplerine seçim zamanında çok rastlıyoruz, görüntüleri ve hayat tarzları ne olursa olsun bazı reklamcılar tam zıt düşünceye sahip partiler için çalışabiliyorlar. İşte profesyonelleşmenin entelektüeli tuzağına düşürmesi böyle oluyor. Hiç içki içmeyen birinin içki pazarlaması da böyle bir şey.

Said kitabında Benda’nın entelektüel tanımına da yer vermiş bu tanıma bakınca organik entelektüellerin ne kadar kavramdan uzak olduğunu görüyorsunuz. Benda’nın tanımı şöyle;

“özünde pratik amaçlar gütmeyen faaliyetler yürüten, bir sanat ya da bir bilimle metafizik spekülasyonla ilgilenmekten, özetle manevi avantajlara sahip olmaktan keyif alan, bir bakıma şöyle diyen kişilerdir” diyor Benda entelektüeller için “ Benim krallığım bu dünyanın krallığı değil”. Yani bu dünya onların hayal ettiği dünya olamaz, olamıyor da. Aslında Benda entelektüellere kızıyor da ve onların sahip oldukları ahlaki otoriteyi, sekterlik, kitle dalkavukluğu, milliyetçi çığırtkanlık, sınıf çıkarları gibi “kolektif ihtirasların” örgütlenmesine devrettiklerini söylüyor.

Bu söz adeta bugünü yansıtmıyor mu? Bir çok entelektüelin “ahlaki otoriteyi” devretmiş olduğunu her gün görmüyor muyuz? Niçin medyaya kızıyoruz bir düşünelim. Neden “entel” diye alay etmeye çalışıyoruz bunu da düşünelim, bunun sebebi bu ahlaktan vazgeçen entelektüellerin ta kendisi olamaz mı? Çünkü entelektüeller, diyor Said Alvin Gouldner’den alıntı yaparak, yeni dönemde bir sınıf haline gelmişlerdir, ve bir çok para babasının yerini almıştır yönetici olarak diyor. Hal böyle olunca doğal olarak sınıfsal çıkarlar, yani o sınıfın ahlakı öne çıkıyor ister istemez. Modern tarihin entelektüellerinin “devrimci” yapısı belki de yavaş yavaş bu profesyonelleşme ile ortadan kalkmaktadır.

En sıkı entelektüel için Said kitabında James Joyce’nin roman kahramanı Stephen’in ağzından bir tanım veriyor, Stephen entelektülein amentüsü sayılacak sözlerini romanda şu şekilde ifade ediyor diyor Said “Ne yapacağımı ve ne yapmayacağımı anlatayım sana. İster evim, ister yurdum , ister kilisem olsun, inanmadığım şeye hizmet etmeyeceğim: ve kendimi olabildiği kadar özgürce ve olabildiği kadar bütünlükle dile getireceğim bir hayat ya da bir sanat tarzı bulmaya çalışacağım, kendimi savunmak için de kullanmasını bildiğim tüm silahları kullanacağım: sessizlik, sürgün ve kurnazlık ( Murat Belge çevirisi)”

Böyle bir entelektüeli algılayabilecek bir toplumun var olması, yazının başındaki “herkesin entelektüel olması ve bunu işlevsel olarak yapması” kadar zordur sorgulama ve analiz ve sentez düşüncesi ile eğitilmeyen toplumlarda. Belki son entelektüel “en el hak” dediği için derisi yüzülen Hallacı Mansur’dur. Belki uçmaya çalıştığı için Fizana sürülen Hezarfen Ahmet Çelebi’dir bu coğrafyada. Belki Ömer Hayyam’dır.

Belki bu coğrafyanın entelektüelleri madun hale gelmek zorunda kalmışlardır madun ne mi demek ekşi sözlükte şöyle çok güzel bir açıklama var.


“bir toplumun nasıl bir toplum olduğunu anlamaya çalıştığımızda, bu toplumun içinden gelen bazı “ses”ler duyarız. bu seslere dayanarak o toplumu betimlemeye çalışırız. işte bu sesleri çıkaran yani o toplumda temsil edilen kişilere özne denir. Fakat bir toplumda sesi olmayan, kendilerini temsil edemeyen , toplumun işleyiş mekanizmaları içinde kendini ifade edemeyen kişiler de vardır. bu tür kişilerin, klasik Marksist kuramdaki proletaryadan farklı olduğunu belirtmek için gramsci, bu kişilere mâdun (subaltern) adını vermiştir. öznenin temel özelliği “konuşabilmesidir”, bu nedenle mâdun, özne değildir. mâdun, özneliğin eşiğindedir. mâdun konuşabildiğinde bile kendi olarak konuşamaz, hep kolektif olarak konuşur. konuşması dilden çok mırıltıdır. mâdun, birey olarak konuşmaya başladığında ise artık mâdun değildir. mâduniyet sürekli olarak bir eşikte olma halidir. özne olma ile olamama arasında bir haldir.
mâdunun eşikteliği derken kastedilen bir “arada olma” , “ne kabul edebilme ne de reddedebilme” halidir. mâdun bilinci, ampirik, bölük pörçük ve çelişkilidir. spivak bunu “negatif bilinç” olarak tanımlar. bu bilincin referans noktası kendisi değil, öznelerdir. mâdunların kendi bilinçleri , hiyerarşik ve hegemonik ilişkilerden bağımsız değildir.
(nuri altuzer, 10.07.2003 13:08) “

bu coğrafyanın entelektüellerinin hızla organik entelektüel haline gelmesinde yüzlerce yıldır sorgulamayı ayıp saymanın da etkisi vardır. En kolay entelektüellik bir kampa dahil olmaktı bir zamanlar, ama şimdi o kampların ileri gelenleri hata yapmışız kitapları ile ortaya çıkarak organik hale geliyorlar. İsim vermeyim çevremizde ve medyada bunlardan o denli çok var ki. Bugün sizinle bir kitabın düşüncelerini paylaşmak istedim. Ama sizin de alıp okumanızı isterim.
 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..