Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '13

 
Kategori
Tarih
 

Erciş'ten Azerbaycan'a çileli bir hayatın hikayesi:Hanım Halilova

Erciş'ten Azerbaycan'a çileli bir hayatın hikayesi:Hanım Halilova
 

Ebulfez Elçibey ile Bağımsızlığa Giden Yol


1914 yılı Kasım ayının ikisinde, Rusya Osmanlı Devletine resmen harp ilan ederek Türk sınırlarına karşı saldırıya geçtiğinde, Ermeniler bir beyanname yayınlayarak bütün güçleriyle Rus ordusunu destekleyeceklerini duyuruyordu. Meclis-i Mebus an’da Van milletvekili olarak bulunan, eski komitacı terörist Vahan Papazyan, daha savaş ilan edilmeden, Avrupa’da Ermenice yayınlanan “Wem” dergisine verdiği demeçte; “Doğu cephesinde Türklere karşı savaşacaklarını ve her halükarda Rusları destekleyeceklerini, Kafkasya’da gönüllü Ermeni alaylarının, teyakkuz durumuna geçmesi gerektiğini” (1) söyler.

Ruslar, 12 Mayıs 1915 tarihinde, Ermeni çetelerinin yardımıyla Erciş’i ele geçirdiklerinde Ercişliler için kara günler başlamış oluyordu. Tarihte eşi benzeri az bulunan katliamlar ve işkencelerle Ercişlileri soykırıma uğratan Ermeniler, bin yıldır Türk idaresinde hiçbir şekilde ayrımcılığa tabi tutulmadan yaşadıkları bu toprakları kana buluyorlardı.

Rus işgali ve Ermeni mezalimi karşısında Ercişlilerin bir kısmı göç ederek yurtlarını terk ederken, çeşitli sebeplerle göç edemeyip kalanlar ise Ermeni vahşetinin akıl almaz işkencelerini gördükten sonra katledileceklerdi. “Yolda binlerce insan Erciş’ten uzaklaşmak için çaba sarf ederken; bir kısmı tifo, dizanteri, kolera v.b hastalığa yakalanarak hayatını kaybetmiş, bir kısmı da yorgunluktan, açlıktan yollarda kalarak düşman elinde ölüme terk edilmişti. Öte yandan kaçamayan ve topraklarını terk etmek istemeyenlerden bir kısmı dağlara sığınırken, bir kısmı da yıllardır beraber yaşadıkları, komşuluk ve iş ortaklıkları yaptıkları Ermenilerin bir gün kendilerine kötülük edeceklerine, işkence edip öldüreceklerine, ev ve iş yerlerini talan edip yakacaklarına inanmamış ve beklemişlerdi. Ama yanılmışlardı. Bu yüzden çok iğrenç vahşi katliamlara maruz kaldılar. Köprüden asmalar, vücutta cep yapmalar, çivilemeler, karın yarmalar, tandırda diri diri yakmalar…yapılanların sadece birkaç örneği idi” (2).

Ermeniler tarafından Erciş ve havalisinde yapılan sayısız katliamların kurbanlarından biri de Çavuşoğlu Mustafa’dır. Mustafa Çavuşoğlu, kimseye zararı dokunmayan, Müslüman olsun Ermeni olsun herkesin yardımına koşan iyiliksever bir insandı. Buna rağmen gözü dönmüş Ermeni çeteler Çavuşoğlu Mustafa Beyi zorla bataklığa iterek boğulmasına sebep olmuşlardı.

Bu vahşet Çavuşoğlu ailesinin uğradığı ilk ve son katliam değildir. Yine aynı tarihlerde Çavuşoğlu Müştak Efendi’ye ait, Çavuşoğlu Samanlığı olarak bilinen yerde ise daha büyük bir vahşet yaşanmaktaydı. Katliamlardan kaçan 20 Müslüman Türk, sığındıkları Çavuşoğlu Samanlığı’nda vahşice katledileceklerdir (3).

Erciş’te yaşanan vahşetten kurtulanlar arasında Ermeniler tarafından şehit edilen Mustafa Çavuşoğlu’nun küçük kızı Merife’de bulunmaktadır. Bakü’de kurulmuş olan Bakü Cemiyet-i Hayriye-i İslamiyesi (İslami Yardım Teşkilatı) kimsesi olmayan çocuklara sahip çıkarak onları Nahcivan’a götürüp yetimhaneye yerleştirir. Nahcivan, Bakü ve bütün Azerbaycan bu tarihlerde Kafkas İslam Ordusu tarafından Rus ve Ermeni vahşetinden kurtarılmış ve Anadolu ile tek toprak ve tek millet halindedir.

Yazımızın bundan sonraki bölümünü Merife hanımın kızı Prof. Dr. Hanım Halilova hanımefendi tarafından yazılan “Ebulfez Elçibey ile Bağımsızlığa Giden Yol” eserinden, kendi kaleminden aktaracağız:

“Ailem Azerbaycan’a Anadolu’dan gelmiş. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu Kafkas Cephesi’nde bozguna uğrayıp geri çekilince Rus orduları Erzurum, Kars, Van, Ağrı ve Bitlis’i işgal etmişler. Van Gölü çevresini kuşatan Rus birlikleri, özellikle Erciş’e yerleşmişler. Ruslar tarafından kuşatılan halk, yoksul ve perişan durumda bırakılmış, Rus birliklerine güvenen Ermeniler, kurdukları çetelerle katliam yapmışlar. Oysa Ermeniler, uzun yıllar bölge halkıyla birlikte uyum içinde yaşamış ve bölge halkından yardım ve himaye görmüşlerdi. Türklerin Ermenilere karşı hiçbir kötü niyetli hareketi yok iken, Ruslara güvenen Ermeniler, Türklere ihanete başlamışlar. Van’da yerleşmiş olan İngiliz, Rus ve Fransız konsoloslukları da Ermenilerin bu ihanetlerinde büyük bir destekti. Bu konsolosluklara turist gibi gelen yabancılar, aslında Ermenileri Türklere karşı kışkırtmak için gelen ajanlardı. Bu ajanlar, Ermenilerin Türklere karşı kışkırtılmasında aktif rol oynamışlardı. Hedefleri Doğu Anadolu topraklarını bölmek ve “Doğu Ermenistan” ı kurmaktı. Bu amaçla bütün köylerin isimlerini değiştirmişler. Erciş’in ismi “Eganis” olmuş. Van’ı kana bulayan Andronik, Erciş’e girdiğinde önce Erciş’in ileri gelenlerini öldürtmüş. Dedem Mustafa Çavuşoğlu ilk öldürülenlerden birisidir. Gökhan Balcı’nın “Soykırıma Uğrayan Türkler” kitabında dedem Mustafa Çavuşoğlu’ndan saygın bir kişi olarak bahsedilmektedir. İşte, Mustafa Çavuşoğlu’nun Erciş’te saygın bir kişi olması nedeni ile Ermeniler, dedemi zorla bataklığa iterek boğulmasına sebep olmuşlardır”

“ Ermeniler, Erciş’in erkeklerini ve birçok kadınını öldürmüşler. Geriye kalan kadın ve çocukları da camiye doldurup yakmak istemişler. Ama Ruslar, Ermenilerin camideki kadın ve çocukları yakmasına izin vermemişler. Camide diri diri yakılmaktan kurtulan bu kadınlar ve çocuklar; Van’dan Muş’a, Muş’tan Iğdır’a gelmişler. Annem Mustafa kızı Merife Çavuşoğlu, küçük kız kardeşi, Fatma; bu kadın ve çocukların arasında imişler”.

“Annem o zamanlar 7–8 yaşlarında, kardeşi Fatma ise 1 yaşında imiş. Kadın ve çocuklardan bazıları yolda kaybolmuş, bazıları da ölmüş. Annemin kız kardeşi Fatma teyzem yolda kaybolanlardanmış. Iğdır’da akrabası olan bazı kadın ve çocuklar, onların yanına sığınmışlar. Bakü’de kurulmuş olan Bakü Cemiyet-i Hayriye-i İslamiye Teşkilatı, hiç kimsesi olmayan çocukları, Nahcivan’a götürüp yetimhaneye yerleştirmiş. Bu cemiyetin üyelerinden biri olan büyük şairimiz Abdullah Şaik ve Nahcivan’ın Harbi Komiseri olan Yusuf Ziya Talıbzade annemi evlatlık olarak almış…”

“1994 yılından itibaren Türkiye’de kökenimle ilgili olarak araştırmalarda bulundum; ilgili arşivlere baktım. Tam bir sonuca ulaşamadım. Ama 2007 yılında TRT’de yayınlanan Van’da Ermenilerin katliamına uğramış soydaşlarımızı konu alan programa, dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ile katılmıştık. Programa gelen konuk dinleyiciler, katliama uğrayan ailelerin mensupları idiler. Program aralarında, stüdyoda konuk dinleyicilerle sohbet edip anne dedemin Van çevresinden ve Çavuşoğlu sülalesinden Mustafa Çavuşoğlu olduğunu söyledim. Onlar da Van’ın Erciş ilçesinde Çavuşoğullarının var olduğunu; Ünal ve Gültekin Çavuşoğlu’nun dedemin akrabası olduğunu söyleyip onların telefon numarasını verdiler”.

“İlk önce Sayın Gültekin Çavuşoğlu ile telefonda konuşup tanıştım; sonra yüz yüze görüştük. Gültekin Çavuşoğlu vatanını milletini seven bir insandır. Van’da ve Türkiye’nin her yerinde onu sevenler ve değer verenler vardır. Ayrıca Gültekin Bey çok vefalıdır. Alparslan Türkeş’in vefatından sonra Erciş’te Alparslan Türkeş İlköğretim Okulunu kendi imkânları ile yaptırdı. Bu zamanda liderin vefatından sonra onu anıp adını ve hatıralarını yaşatmaya çalışan çok az insan vardır. Yine Ercişli olan Sayıştay 4. Daire üyesi çok değerli kardeşim Cavit Erdoğan’la Gültekin Çavuşoğlu beni tanıştırdı”.

“(Ebulfez) Elçibey, omuz omuza mücadele ettiğimiz yıllar boyunca ailemi yakından tanıdı. Annem, Türkiye Türkü olduğunu ilk kez Elçibey’e söylemiştir. Elçibey’in anneme, Türkiye Türkü olduğu için büyük hürmeti vardı. Hatta Rus arşivinde doktorası için araştırma yaparken Van’ın Erciş ilçesinde Ermeniler tarafından öldürülen tüm erkekler gibi, dedem Mustafa Çavuşoğlu’nun ölümüyle ilgili belgeleri de o bulmuştu” (4).

Prof. Dr. Hanım Halilova hanımefendi 1969 yılından itibaren Ebulfez Elçibeyle birlikte Sovyetlerin Azerbaycan’da yaptığı zulüm ve haksızlığa karşı ilk mücadele veren kadınların başında gelmektedir. 1975'de E. Elçibey Sovyet KGB'si tarafından tutuklandı. Hanım Halilova'nın eşi Refik Bey'de Sovyetlere karşı (Elçibey'le gizli teşkilat kuran dört kişiden birisi idi) tutuklandı. 1990'da Rus tankları Azerbaycan'a girdiğinde Hanım Halilova beş bin bayana rehber olarak Rus tanklarına karşı çıktı. 1992-1993'de Hanım Halilova'ya Devlet Bakanlığı Cumhurbaşkanı E.Elçibey tarafından teklif edildi. Hanım Halilova ise makamları istemedi, Azerbaycan topraklarını Ermenilerden korumak için Türk Dünyasında ilk defa olarak Azerbaycan Kadın Taburunu kurdu. 1991 yılından beri Azerbaycan Kadın Hukukları Müdafa Cemiyetinin Başkanlığını yapmaktadır.  1994'den beri Türkiye'de bulunan Halilova Ankara Üniversitesinde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.

Prof. Dr. Hanım Halilova hanımefendi tarafından yazılan “Ebulfez Elçibey ile Bağımsızlığa Giden Yol” isimli eser de, Azerbaycan Türklerinin çileli mücadelesinin yanı sıra Türkiye’ye geldikten sonra yaşadığı dönemdeki hatıraları da anlatılmaktadır.

Kaynakça:

1. Mehmet Fatih BEKİRHAN, Van Gölü Havzası ve Erciş Tarihi, s. 128

2. Selahattin KOŞAR, Dünden Bugüne Erciş, s. 87

3.Çavuşoğlu Samanlığı, günümüzde Erciş merkez Çınarlı caddesi üzerinde Öz Erciş Haber Gazetesinin olduğu yerde bulunmaktaydı.

4. Prof. Dr. Hanım Halilova, Ebulfez Elçibey ile Bağımsızlığa Giden Yol, s. 42–43–44–45–48. Töre-Devlet yayınları İst. 2013       

 
Toplam blog
: 65
: 3764
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Ercişliyim. 2012 yılı içerisinde "Van Gölü Havzası ve Erciş Tarihi" 2015 yılında "Doğu ve Güneydo..