- Kategori
- Kültür - Sanat
Ercişli Aşık Emrah'ın şiirlerinde Erciş'teki yer adları
Ercişli Âşık Emrah 16 ila 17. Yüzyıllar arasında Erciş’te yaşamış Türk Halk Edebiyatı’nın meşhur saz ve söz şairlerindendir. Dilden dile dolaşarak gelen yüzlerce şiiri ve Erciş Kalesi beyi Miroğlu Ahmet’in kızı Selvihan’a olan sevdası sebebiyle diyar diyar dolaşmasını anlatan değişik hikâyelerinin günümüze ulaşması, Emrah’ı hafızalarda diri tutmuş, günümüze kadar ulaştırmıştır.
Hayatının baharında iken, babası Âşık Ahmet ile birlikte gittiği Erciş’te, Erciş Kalesi beyi olan Miroğlu Ahmet’in kızı Selvihan’ı gördükten sonra karasevdaya tutularak ömrünün bundan sonraki kısmını gurbette, sevdiğinin peşinde, onu bulmak için sarf eden Ercişli Emrah, gittiği her yerde uçan kuşlar, daha çok turnalar vasıtası ile hasret duyduğu memleketi Erciş’e özlemlerini göndermiştir.
Safevi İran şahı Şah Abbas’ın Erciş kalesine saldırarak kaçırdığı Selvihan’ı aramak için babası ile birlikte yollara düşen Ercişli Emrah, memleketinden uzak düşünce sazı eline alıp gördüğü turnalara söylediğidir:
Beçare Kul Emrah ağla bakayım
Sinen üstün çapraz dağla bakayım
Elin yetmez yara çağla bakayım
Erdiş’e ya Muş’a ya Van’a gider
Adilcevaz, Ahlat, Hınıs, Erzincan, Erzurum, kim Selvihan ile ilgili bir haber vermişse, her tarafı dolaşan Emrah, Palandöken dağında umutlarının tükendiği vakit yorgun düşmüş uykuya dalmıştır. Rüyasında Selvihan’ı gören Emrah, uyandığı zaman yattığı yerin yakınındaki çayırlıkta dolaşan turnaları gördüğü zaman çalıp söylediğidir:
Bizim evler ince yolun yanıdır
Erdişin ortası mehle sonudur
Kime sorsan bugün bayram günüdür
Ağ ellere kına yak ta bize gel
Naz eyleme tenhalarda susarak
Zulüm etme Emrah’ına küserek
Onbir ayak nerduvana basarak
Sallana sallana çık ta bize gel
Erzurum’da Selvihan’ın önce Tebriz’e, daha sonra İsfahan’a götürüldüğünü öğrenen Emrah, İran yollarına düşer. Ağrı Dağı’nı ilk defa gören Ercişli Âşık Emrah Ağrı’nın heybetiyle kendinden geçer, Ağrı dağı üzerinden uçan turnalarla hem Erciş’te kendi mahallesi olan Karangu’ya hem Eganis’e, hem de İsfahan’a götürülen Selvihan’a çalıp söylediğidir:
Evlerimiz Karangu’nun başında
Sular akar Han Ağrı’nın döşünde
Sabah sabah Gönenli Göl başında
Yâre arzuhalim veresiz turnam
Gölden kalkar karlı dağlar aşarsız
Aganis suyundan içip çaşarsız
Yolu uzun İsfahan’a düşersiz
Yar dizine kanat vurasız turnam
Karangu, Emrah’ın doğup büyüdüğü küçük bir mahalledir. Günümüzde Erciş Yatılı Bölge Okulunun olduğu yerde bulunmaktaydı. Eganis ise Erciş’e bağlı bir köy idi, 1841 yılında Van Gölü suları Erciş Kalesine doluşmaya başlayınca Erciş, Eganis’e taşındı. Gönenli Göl ise Ercişli Emrah’ın Van Gölüne verdiği isimlerden biridir. Selvihan’ın Erciş’te iken yaşadığı yer göl yakınında olduğundan eski, Türkçe de mutlu-huzurlu anlamlarına gelen “gönen” adını kullanmıştır.
Tam 3 sene geçmiştir Selvihan’ın kaçırılmasının ve Emrah’ın yollara düşmesinin üzerinden. Şah Abbas’ın Selvihan’a verdiği süre dolmuş, düğün hazırlıkları başlamıştır. İran’ın, Turan’ın ve Azerbaycan’ın bütün halk âşıkları Safevi şahının sarayında toplanmış, kırk gün, kırk gece sürecek olan büyük bir toyda çalıp söylüyorlardı. Toy vakti İsfahan’a yolu düşen Ercişli Emrah halk âşıklarının saraya davet edildiğini duyunca, belki Selvihan’ı görürüm düşüncesiyle saraya gider, âşıkların arasında oturur. Âşıklar arasında yapılan atışmalarda bütün âşıkları yenen Emrah’ın meziyeti Şah’a ulaşınca, şah Emrah’ı huzuruna çağırır. Halk âşıklarını seven Şah, Emrah’ın neden İsfahan’a geldiğini ve nereli olduğunu öğrenmiş, bunu Emrah’tan da duymak istemesi üzerine Ercişli Emrah’ın çalıp söylediğidir:
İlim Al-i Osman durağım Erdiş
Aşk üzünden oldum hayali derviş
Zalım felek etti beni feramuş
Hışmı yeksan payidara gelmişem
Bir sultana zulüm etmek yakışmaz
Emrah bu ömrümün çilesi bitmez
Kul dara düşünce Hızır yetişmez
Mürvet eyle nazlı yara gelmişem
İnsafa gelen Şah, âşıkları denemek için eski bir gelenek olan ağu (zehir) içirir âşıklara. Ağu içen Âşıkların ölmediğini görünce, onlara çeşitli hediyeler vererek Erciş’e gönderir.
Üç yıldır Selvihan’ı arayan Emrah’ın, Selvihan’ı İsfahan sarayında gördüğünde çalıp söylediğidir:
Senin o gözlerin kanlıdır kanlı
O maral bakışan kim kurban olsun
Aslını sorarsan Erdişli, Vanlı
O Türkmen gezişen kim kurban olsun
Aklım aldın beni saldın yabana
Cemalin benzettim mahı tabana
Kınalı parmaklar altında şana
O nazik ellere kim kurban olsun
Sefil Emrah geldi düştü tağa
Aramızda oldu şimdi dağdağa
Bir canım var o da sana sadağa
Öbür güzellere kim kurban olsun
Emrah, Selvihan ve Âşık Ahmet hep beraber Erciş’e gelirler. Emrah’ın başından geçenleri duyan Selvihan’ın kardeşleri evlenmelerine razı olur. Emrah düğün yapılmadan önce Erciş’in bağlarında Selvihan’a layık olacak bir köşk yaptırmaya karar verir. Bu arada Selvihan’ın kardeşleri Selvihan’ı Emrah’a vermekten vazgeçerek Tiflis beyi olan akrabaları Kuğu Han ile evlendirmek üzere bir gece gizlice kaçırırlar.
Selvihan’ı bulmak amacıyla yeniden yollara düşen Ercişli Emrah ve babası Âşık Ahmet, tam Erciş’ten çıkmak üzereydiler ki bir bölük allı turnanın Erciş ovası üzerinden geçtiğini görünce Emrah’ın sazı eline alıp söylediğidir:
Kalkın turnam kalkın Van’dan sökülün
Erdiş’in gölüne inin dökülün
Malazgirt bey’inden korkun sakının
Onlar avcı sizi vurur turnalar
Yağmur yağar Han Ağrı’nın düzüne
Âşık Emrah sazın basmış dizine
Selam edin Ahmet Bey’in kızına
Yar dizine kanat çalın turnalar
Tiflis Bey’i Kuğu Han, Selvihan’ın güzelliği karşısında kendinden geçip, kardeşlerin yanlış bilgi vermeleri üzerine de Selvihan ile nikâh kıymak istemektedir. Selvihan, Emrah’ın geleceğini bildiğinden Kuğu han’ı oyalar ve nikâh tarihini devamlı uzatır. Böyle bir vakitte Tiflis’e gelen Emrah bey’in konağına giderek Selvihan’ın nikâhlı eşi olduğunu, Şah Abbas’ın kendilerine evlenmek için ferman verdiğini ve onu Erciş’e götürmek istediğini söyler. Kuğu Han, nikâh kıydıklarına inanmadığını söyleyince Emrah’ın çalıp söylediğidir:
Erdiş’de babam kesti nikâhı
Yesir düştü Şah’dan aldım billahi
Al etti kayınnar yahdı Emrah’ı
Aslı budur bilir Subhanımız var
O yar menim elde külli varımdır
Namusumdur, gayretimdir, arımdır
Âlem bilir, Selvi menim yarımdır
Bizim Şah Abbas’tan fermanımız var
Doğruya yürüdük hem gündüz gece
Sen yüce degilsen, tek Mevla yüce
Yavuz Sultan Han’a haber gidince
Bizim senden özge sultanımız var
Man Emrah diyerler Kara Koyunnu
Namertler içinde yiğit oyunnu
Kaz gibi pısmazıh, erkek boyunnu
Biz Türkük, Türklükten dermanımız var
Şah Abbas’ın fermanını gören Kuğu Han ikna olur ve Selvihan’ı Emrah’a verir. Erciş’e doğru yola çıkan Emrah, Selvihan ve babası Bendimahi yakınlarına geldiklerinde dinlenmek üzere denizi ve Bendimahi çayını gören bir yerde otururlar. Sevdiğine kavuşan Emrah’ın Bendimahi için çalıp söylediğidir:
Bend-i Mahi bent üstüne
Sana geldim Bend-i Mahi
Yolum gider kent üstüne
Sana geldim Bend-i Mahi
Bir yanında çaylar akar
Bir yanında güller kokar
Alt yanın Erdiş’e bakar
Sana geldim Bend-i mahi
Âlimler bilir öteni
İçinde yeter keteni
Âşık Emrah’ın vatanı
Sana geldim Bend-i mahi
Bend-i Mahi’den kalkıp yola revan olacakları sırada Selvihan’ın güzelliğini duyan Bend-i Mahi ağası Koloz Bey, adamlarını göndererek Selvihan’ı kaçırtır. Selvihan’ın yeniden kaçırılması üzerine bütün emekleri boşa giden Emrah’ın üzüntüden dolayı ciğerleri parçalandığından kan kusmaya başlayarak bayılır. Bey’in silahlı adamlarına karşı elinden bir şey gelmeyen ve kahrından ağlamaya başlayan Âşık Ahmet baygın olan oğlunu Erciş yakınlarındaki Ak Bulak’a kadar getirir. Ak Bulak’ta Emrah’ın yüzünü yıkar, Emrah kendine gelince söylediğidir:
Sefil Emrah diyer men bahtı kara
Ağ Bulağ altında hal sıra sıra
Ciğer zedelendi oldu bin para
Ver içim men cam-ı senin elinden
Erciş’e bağlı Karangu mahallesindeki evine getirilen Emrah bitkin bir halde Selvihan’ı sayıklarken, son kez eline sazı alıp söylediğidir:
Takatim kalmadı kaşı hilalim
Ardına düşmeye yoktur mecalim
Seni alıp gitti bir kanlı zalim
Gel yetiş Selvihan, Emrah’ın hasta