Erdek’te Ramazan 2: Davul mu, orkestra mı?

 Gecelerim pek belli değil. Ne zaman uyuyorum, ne zaman uyanık belli değil. Galiba ben gündüzleri uyuyor, geceleri geziyorum… Son zamanlarda zaman sanki tersine döndü.

Diş ağrısı, daha başka sorunlar hayatı tatsız hale getiriyor. Reflü’den dolayı çift yastıkla uyuyorum.  Bazen uyuyor bazen rüyada… Derken bir orkestra çalmaya başladı. Ulan ne oluyor derken, balkondan sesler yükselmeye başladı:

“Hamit abi… Hamit abi  be… Ölü müsün, diri misin, bir haber ver be… Haydaa…
Ulan bu nedir? Diyerekten kendimi dışarı attım ki ne göreyim. Bizim Müslüm , ooo balkonun altında konser veriyor… Davul sesi ki ne davul sesi…

Ağabeycim, bir davul desem, değil. Tam iki davul , birbirine uyum içinde “Dam dam da dam dam..” çalıp duruyorlar. Bir değil  iki davul.

Ulan Müslüm delirdin mi sen? Yoksa milleti mi delirtecen,” demeye kalmadı , cevabı bastırdı.

“Hamit abi, hem geç uyanıyorsun. Hem de iki davuldan şikayet ediyorsun… Ben gelecek sefer buraya Ramazan topuyla gelecem be…Ne bu? Uyursun, uyursun… Şu uykuda ne bulursun…De bana da anlayalım..”

“Müslüm sen benim uykuma filan boşver… Şu iki davul da ne oluyor Allahaşkına?”

“Hamit abi, sen yata yata  artık dünyada neler olduğunun da ferkında değilsin galiba. Bana bak Ekmeleddin  İhsanoğlu Cumhurbaşkanlığına adaylığını koydu. Arkasından Sayın RTE altta mı kalacak, o da adaylığını ilan etti. Sen uyu uyu… Aday olsan, mutlaka sana oy veririm ama… Sen ooo…Uyumaktan dünyanı görmüyorsun ki…!”

“Geç dalganı geç…Cumhurbaşkanlığı kim ben kim; ben Başbakan olurum ama, o mevkiyi de yakında kaldıracaklar. Onun için bu makamlardan vazgeçtim. Sağlık olsun… Peki bu iki davul neyin nesi?”

“Hami tabi sen hiç müzik de çok-seslilik diye bir şey duydun mu? Duymadın, peki Aliterasyon… Allah bilir onu da duymamışsındır… Roman milleti de modernleşti artık. Biz  de burada çok sesli müzik yapıyoruz ama farkında değilsin. Sana bütün bunlar kakafoni gibi geliyor, galiba..?”

“Seni edepsiz..Seni çok bilmiş seni… Şimdi de işi mugalataya, abartmaya koşuyorsun. Hadi söyle niye iki tane davul ha… Ay deli olacam!”

“Abi deli olma. İşin aslı o arkadaş mesleğin yenisi. Belediye onu benim yanıma verdi. Benden ders alıyor. Yani, kısaca staj yapıyor. Sen ona Stajyer-Davulcu diyebilirsin. Öğreniyor be. Aynı zamanda da Konservatuvar öğrencisi olduğu için, tez konusu olan “Rezonans”a çalışıyor. “Davullarda Rezonans Olayı”… Anladın mı?

“Ha şimdi anlaşıldı Vehbi’nin kerrakesi. Bari arkadaşa da yeni maniler öğretiyor musun?

“Valla o ayrı bir yetenek. İnsanın içinden gelmeli. Herkes yapamaz .. Ama belki zamanla öğrenebilir. Bu iş aslında  hiç de kolay değil… Neyse”  Sana bir yeni mani söyleyelim de belki de elin cebine gider de , bir teklik atarsın… Ne dersin?

“Ha bir kere mani ni dinleyelim de ondan sonra konuşuruz:

“ Millet uyuyor horul horul
Hamit abi de tabi zırıl zırıl
Bazıları uyumuyor Allahım
Bazıları gezer tırıl mı tırıl.”

“Hey Müslüm bu ne biçim mani be… Bana uyduruyorsun gibi geliyor…”

“Hamit abi sen de şiir yazarken uydurmuyor musun, doğru söyle ama..!”

“Benim şiirlerim sanat dolu, senin manilerin ise…İşte , ne deyim bilmem ki?”

Hadi oğlum, Rüstem, Hamit ağabeye eyvallah de… Cebinde fare saklıdır ama, iyi insandır. Bazen sen de görürsen laflarsın.

Hamit abi  hadi artık. İyi akşamlar, iyi geceler. Artık uyu uyabilirsen.!