Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '12

 
Kategori
Güncel
 

Erdoğan'a mesaj;kardeşçe bölüşüp,barış çubuğu tüttürelim...

İktidar ve cemaat arasında yaşandığı iddia edilen toptancı yaklaşımlara itibar etmediğimi önceki yazılarımda belirttim. Israrla savunduğum üzere günümüzde yaşanan sadece basit fikir ayrılığı/yöntem farklılığı olarak yineliyorum. Seçim süreçlerinde yazdığım yazılar kısa alıntı ile devam edeceğim;

 

Seçim öncesi yazdığım yazıda kullandığım başlık aslında yaşanan seçim süreçlerinin röntgenini çekmekti. Cemaatin seçim süreçlerine etkisini kaleme almıştım. Şimdi yapılan açıklamaların ışığında yazıda söz edilen tespitlerin objektif değerlendirmeler olduğu ortada. Kurulacak hükümete, kabineye bakmak iktidarın hangi duyarlılıklarla hareket ettiği konusunda fikir sahibi olmamızı sağlayacak. Benim nacizhane görüşüm cemaatin düş kırıklığı yaşayacağına dair.

 

Erdoğan, kuracağı kabine ile kendisine sorun yaratan yüklerden kurtulmak isteyecektir. Ulusal ve uluslararası kamuoyunda Erdoğan iktidarını eleştirilere muhatap eden uygulamalarda cemaatin etkili olduğu üzerine yapılan değerlendirmeler boş değil. Erdoğan iktidar gücünü paylaşmayacak, kendi ağırlığını ve dolayısıyla liderliğini şüpheye yer bırakmayacak biçimde “ustalık dönemini” hissettirecek.

 

Yukarıdaki alıntıda görüldüğü üzere Erdoğan, “kuracağı kabine ile kendisine sorun yaratan yüklerden” kurtularak “ustalık dönemi”nin gereklerini yerine getirmek istiyor demiştim.

 

Duyarlı okur bilir, Erdoğan yıllardır kangren haline dönüşmüş olan “Kürt Sorunu”nu çözerek tarihe ikinci Atatürk olarak yazılmak istiyor.

 

MİT’i görevlendirerek bu yolda yürütülen “müzakereler” anlamında gösterdiği cesareti desteklemek gerekir.

 

Çözüm hem iktidarın hem de dünya egemenlerinin çıkarına hizmet ediyor. Ve bu uzun süreçte karşılıklı hamlelerin biz sadece medyaya yansıyanlarını biliyoruz. Doğru değerlendirmeler yapmak için büyük fotoğrafı görmek gerekir.

 

ABD, AB adına ne derseniz deyin -ben dünya egemenleri diyorum- küresel kapitalistlerin “Kürt Sorunu” nu çözmüş bir Türkiye’ye şiddetle gereksinimi var. Hele Irak’ta sorunlar hala çözülememişken, --fiili olarak üçe bölünmüş- yaratılan Barzani yönetimini gözetecek kollayacak bir hamiye ihtiyacı var.

 

Bu tabloya zaman, zaman medyaya yansıyan Kuzey Irak ile birleşik, Türkiye topraklarının Irak’ın içine girdiği fotoğrafı da ekleyin demek istediğimiz iyice anlaşılır.

 

Şimdi yaşanan fikir ayrılığı/yöntem farklılığı üzerinden MİT operasyonunu üzerine düşünelim. Medyaya aksettirildiği/paylaşıldığı gibi iktidar/cemaat çatışmasından söz edemeyeceğimizi yineleyelim. Tartışmaları değerlendirdiği yazısında ne diyor Başbakan Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan;

Başbakan Erdoğan'ı gönülden seven cemaat mensupları ile Hocaefendi'ye sevgi besleyen AK Partililer arasında bir çatışma ve çekişme olamaz, bunlar birbirinden ayrılamaz, çünkü bunlar aynı insanlardır.

 

AK Parti ile Gülen cemaati arasında hiçbir zaman bir çatışma ve çekişme yaşanmamıştır, bundan sonra da yaşanmayacaktır. Bu sadece gönül birlikteliği değil, büyük Türkiye idealinde temerküz eden bir amaç ve hedef birlikteliğidir. İki farklı kulvarda hareket eden bu yapılar arasında güç ve iktidar çekişmesi yaşanmasını murad edenler yine hayal kırıklığına uğrayacaktır. Fitne ateşine odun atanlar, sadece parti ve cemaati 'kaybet-kaybet' sarmalına sürüklemek istememekte, aynı zamanda Türkiye'yi iddialarından ve demokratikleşme perspektifinden koparmaya çalışmaktadır.

 

Akdoğan’ın yazısından sonra şimdi de Ali Bulaç’a kulak verelim; “Akıllı tüccar, kazanan ve kazandıran tüccardır. “Rabbenâ hep bana” diyen tüccar bir-iki defa kazanır, ama eninde sonunda kaybeder. Siyasette de sürekli kazanmanın yolu, katılımı sağlamak, kaynaklar üzerinde tekel kurmaktan, temellükten kaçınmaktır. “ diyor.

 

 

Bu yazıda seçim öncesi yazdığım değerlendirmelerimi üst üste yapılan açıklamalar doğruluyor. Özetle Erdoğan’ın seçim sonrasında “Ustalık dönemi”nde ‘iktidar gücünü paylaşmayacak’ diye düşüncelerimi yazarken çıkardığım sonuç/öngörü yaşama geçti ki Bulaç,“Akıllı tüccar, kazanan ve kazandıran tüccardır.” diyor. Demek ki seçim sonrası yaşanan gelişmelerden sonra cemaate “kazandıran tüccar” olmayı seçmemiş Erdoğan ki yargı yoluyla  baskılanmak isteniyor.

 

Ali Bulaç,“Kardeşçe, adaletle, paylaşarak ve fedakârlık yaparak yolumuza devam etmekten başka seçeneğimiz yok..”diyor.

 

Geçen hafta medyaya düşen Gülen’in sert açıklamalarından sonra taraflarda karşılıklı “barış çubuğu tüttürelim” havası egemen.

 

 

Asıl olan gerçekler/hayattır! Galileo gibi dünya dönüyor demenin, araştırıp, okuyup özgün yorumlar ortaya koymanın pek bir ehemmiyeti yok. Medyada/blogda şablonlar üzerinden adeta “dolap beygiri” gibi bilindik ezberleri okuyup pazarlayanların tahakkümü söz konusu. Dar, genelleyici bakış entelektüel dünyayı adeta baskı altına aldığı su götürmez bir gerçeklik.

 

Yaşanalar üzerinden tekrar etmekte yarar var. Erdoğan gücünü/iktidarını paylaşmak istemiyor, tasavvur ettiği Türkiye’ye varmak için oluşturduğu senaryoda cemaatlerin baskısına boyun eğecek bir fotoğraf vermekten kaçınacak kuşkusuz. Emniyetteki son atamaları bu perspektifle değerlendirmek gerekir.

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..