Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '11

 
Kategori
Siyaset
 

Erdoğan Obama'ya da kafa tutar mı?

Erdoğan Obama'ya da kafa tutar mı?
 

R.TAYYİB ERDOĞAN


Daha önceki bir yazıma ‘’ Erdoğan’ın bir siyasi görüşü yoktur; O görüşünü siyasileştirmeye çalışıyor’’ diye başlık atmıştım ve görünen odur ki: ülke içinde kendine rakip göremeyen Erdoğan, görüşünü ülke dışına (Afrika’ya) taşırarak oradan Amerika kıtasına kadar aşırma niyeti taşımaya başladı. Çünkü bu işin doğası budur.

Şöyle ki: bir insan içindeki ses duvarlarını aşınca dışındaki ses duvarlarına çarpmaya başlar. Bu klasik, kuru, mekanik siyasetçilerin asla anlayamayacağı bir durumdur. Çünkü bu her şeyden önce kişinin kendisiyle savaşıdır ve içsel olarak başlayan bu savaş kişinin kendini (içindeki dünyayı-egosunu) yenmesiyle neticelenirse, kaçınılmaz olarak dışındaki dünyaya meydan okumaya dönüşür. İşte bu temelde kişinin kitleselleştirdiği kendi savaşıdır. Bu aynı zamanda klasik ve mekanik siyasi anlayışın çok ötesine uzanır ki; bizim "görüşünü siyasileştirme" dediğimiz "yaratım" tam da budur. Çünkü bu kelimenin tek anlamıyla yeniden yaratmaktır ve kendini yeniden yaratan biri kendi dışındaki her şeyi de yeniden yaratır. Bu bir yansıma (aynalama) meselesidir. Çünkü şeyleri oldukları gibi değil, olduğumuz gibi görürüz. İşte R. Tayyib Erdoğan’ın şu an sahip olduğu bilinçsel, zihinsel ve duygusal mod tam olarak budur.

Bu anlamda R. Tayyib Erdoğan’ın şu an en büyük rakibi yine kendisinden başkası değildir. Çünkü içindeki, ses duvarını aşmış biri, dünyaya özgü olan korku, kaygı, risk, tehdit, alışkanlıklar, manüplatif söz ve davranışlar gibi dışsal duvarlarla karşılaşınca yeniden bir seçim yapmak zorunda kalır. İçindeki duvarları yıkanlar dışarıdaki duvarlara karşı tahammülsüz bir duruma gelirler. Böyle bir liderin kararları artık ulusal menfaatin ötesinde kişisel bir savaşa dönüşebilir ve işin asıl cilvesi şudur ki; böyle bir lider kişisel savaşını kitlelere mal ederek ulusal bir davaya da dönüştürebilir.

Örneğin İstanbul’un fethi başlangıç olarak Fatihin çocukluk hayalidir sonradan bu Ormanlının ideali haline gelmiştir. Napolyon savaş tutkusunu Fransızların coşkusu haline getirmiştir. Atatürk’ün cumhuriyet aşkı bir ulusun gelecek ateşine dönüşmüştür. Bu kişiler, kişisel evrenlerini kitlelerin evrenlerine evirmeyi başarmışlardır. Çünkü biz dünyada dilimiz, dinimiz, ırkımız, rengimiz, kültürümüz ,anne ve babamız,korkularımız yakın ve uzak çevremiz bir bütün olarak algımızı yaratan alışkanlıklarımıza ve bunlar karşısında verdiğimiz tepkiyle kendi kişisel evrenimizin sahibiyiz. Bu aynı zamanda bizi içsel ve dışsal olarak sarmış olan ses duvarıdır. Bu ses duvarı ve onunla olan ilişkimiz bir anlamda bizim kaderimizdir. Bizi çevreleyen bu ses duvarına karşı koyuşumuz büyük ölçüde bizim kişisel savaşımızdır ve bu gerçek anlamda nörolojik bir durumdur. Yüz milyar nöron her an seçimlerimize göre bir biçime girerler ki bu realitemizi yaratma şeklimizdir. Çünkü dışarıdaki dominant sesler sinerlerinize dokunur (baskı yapar), ya baskıyı bertaraf etmek için savaşacaksınız ya da sineceksiniz. Bu anlamda R.Tayyib Erdoğan’da siyasette kendini cesaret olarak deneyimlemek istemektedir.

İnsanlık tarihide aslında bir anlamda korkuya karşı cesaretin savaşının tarihidir ve binlerce yıllık bu sinir savaşından sonra bu günkü sinir sistemimiz oluştu. Bundan sonra oluşacak olan sinir sistemimizde bugün vereceğimiz savaşa bağlıdır ve gerçekte sistemlerin kuruluşu da çöküşü de sinir savaşından başka bir şey değildir .

Ve R. Tayyib Erdoğan dünyadaki ses duvarının tepesinde bulunan Obamaya kafa tutmanın sinyallerini vermektedir.

(m.ali şirin tarih öğrt)  

 
Toplam blog
: 124
: 736
Kayıt tarihi
: 28.06.08
 
 

Kelebek için kanat neyse insan için kelime odur. (m.ali şirin) 1969 senesinde  Tunceli/ pülümürde..