Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '09

 
Kategori
Siyaset
 

Ergenekon CHP'nin kapısına kadar dayandı: Baykal'ın etekleri tutuştu!

Ergenekon CHP'nin kapısına kadar dayandı: Baykal'ın etekleri tutuştu!
 

Hani politikacıların sloganlaşmış bir sözleri vardır: Yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır...

Bizim için de, yazdıklarımız yazacaklarımızın teminatı olmalıdır.

Yazdıklarımız suya yazılmış yazılar gibi mürekkebi kurumadan geçerliliğini kaybetmiyor, geleceğe ışık tutuyorsa, gelecekte yaşananlar öngörülerimizi doğruluyorsa ve geçmişte yazdığımız yazılar gelecekte de doğru bir kaynak olarak gösteriliyorsa, bizler o ölçüde güvenilir yazarız, demektir.

Kendimden örnek vermek istiyorum; 27.4.2009 tarihinde "Darbelerin anatomisine göre, darbelerin "iş kazası" Ergenekon'da son dalga kime!!!" başlıklı bir yazı yazmışım... Bu yazımda:

"Peşinen belirtmek gerekir ki, siyasetin içinde yer almadığı bir darbe organizasyonu düşünülemez. Bu, eşyanın tabiatına aykırıdır. Çünkü hareketin kendisi siyasidir.

Maalesef meşru zeminde iktidar olmayı başaramayan bazı muhalefet partilerinin bu beleş iktidar davetine balıklama icabet ettikleri tarihi bir gerçektir.

e-muhtırada marjinal bir partinin desteği açıktır. Anamuhalefet liderinin de pek üzülmediği kameralara yansımıştır. Baykal, AKP, etkin medya ve etkin STK'lar gibi demokrasiden yana tavır koyup tepki gösterecek yerde, "ikaz etmiştim, dinlemediler" diyerek iktidarı suçlamış ve bir bakıma muhtıranın haklılığını onaylamıştır...

Ergenekon soruşturmasından sonra da Baykal, kendini Ergenekon'un avukatı ilan ederek, Ergenekoncuları ateşli bir şekilde savunmaktadır. O kadar ki, somut delillere ulaşıldıkça, toprak altında insanı ürküten korkunç cephaneler bulundukça şaşırtıcı bir şekilde Baykal'ın kızgınlığı daha da artmaktadır. Başlangıçta "üç beş silahla, emekli iki generalle darbe mi olur?" diyordu ama olayın boyutu tahminlerin de ötesine geçtiği halde Baykal savunmaya, davayı yürüten Erdoğan'mış gibi Erdoğan'a saldırmaya devam etmekte ve hatta ona küsmektedir..." demişim. Ve:

"Ama sadece bu konuşmalara bakarak anamuhalefetin iddia edilen darbe organizasyonu içerisinde yer aldığını söylemek hukuken imkansızdır. Bu konuda fiili eylemlere yani maddi unsura da ihtiyaç vardır. Darbe organizasyonu sürecinde partinin yetkili kişilerinin Ergenekon sanıklarıyla darbe konusundaki ortak çalışmaları ve eylemleri somut bir şekilde ortaya çıkarılmalıdır.

...Parlamento dışı marjinal bazı siyasiler de sorgulanmaktadırlar ama darbelerin siyaset unsuru için bu yeterli değildir. Ergenekon'un siyaset ayağı hala eksiktir...

Eğer dalgalar devam edecekse son dalganın siyasilere olacağı kuvvetle muhtemeldir. Şimdiye kadar "şok" anonslarıyla duyurulan dalgaları gölgede bırakacak, gerçek şok da o zaman yaşanacaktır. Tabii ki bazıları için gözaltılar olamayacak, dokunulmazlık gündeme gelecektir." diye de eklemişim.

Şüphelerimi ve öngörülerimi doğrulayan somut deller, ucundan da olsa, gözükmeye, belgeler ve tanıklar ortaya çıkmaya başladı.

Baykal'ın yüz ifadeleri ve aşırı tedirginliği, eminim ki sizin de dikkatınızı çekmiştir. Kendisi de bir avukat olan Baykal, bazıları gibi hala belgeyle uğraşarak, ıslak belge de sahte olabilir, demiyor. Doğrudan ihbar mektubunu gönderen subayla uğraşıyor. Kendilerini de olayın içine katan esas problemin oradan geleceğini çok iyi biliyor!

Subayın mektup eklerinde Cunta tarafından "Bilgi Destek Çalışması" adını taşıyan ve 2007'de Yaşar Büyükanıt döneminde hazırlanmış olan bir rapor bulunmaktadır. Bu raporla ilgili "2007 Eylül ayında dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Org. Ergin Saygun'un emri gereği, üniversitelerden bir kısım akademisyen ve CHP yönetiminden bazı politikacıların desteği ile dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı Korg. H. Nüsret Taşdeler himayesinde Dursun Çiçek, Sedat Özüer, İlker Ziya Göktaş ve Fuat Selvi tarafından kamuoyunu yönlendirme maksatlı olarak hazırlanan çok sayıda belgeden biri" denmektedir.

Bu raporun "Yeni Dönemde Silahlı Kuvvetleri" alt başlığında:

"7) Bir diğer önemli konu da TSK tarafından izlenecek politikanın, başta Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olmak üzere siyasi bir partinin politikaları ile çakışmaması, bir diğer deyişle TSK üzerinden ve arkasına sığınarak muhalefet veya politika yapılmasına imkan verilmemesidir" diye yazmaktadır.

Parlamento içinde ve dışında bir sürü partilerimiz var, onların adları yok da neden CHP'nin adı var. Yeni dönemde imkan verilmemelidir, derken eski dönemde CHP'nin TSK'nın arkasına sığınmasına imkan verildiği anlamı çıkmıyor mu?

Baykal, TSK'nın kurumsal kimliğini ve komuta kademesini siper ederek kendisini savunmaya çalışıyor ve "Bizimkinin (CHP ile ilgili iddianın HBÖ) doğru olmadığını en iyi bilme noktasında olan benim. Benim ve arkadaşlarımın demokrasi dışındaki bir arayışta yeri olamaz" diyor.

Sayın baykal, belgenin de ötesinde, imza ıslak mı, kuru mu, diye tartışmaların olduğu bir ortamda kendiniz ve partinizle ilgili soyut bir beyanınızın ne değeri olabilir? Daha 4.5 ay önce "imza ıslak çıkarsa Başbuğ istifa etmelidir" demiştiniz, şimdi bu sözünüzü unutmakla kalmadınız, albay 4.5 ayda generalliğe terfi etmiş, diyorsunuz! Ayrıca yapılan kamuoyu araştırmalarında güvenilir lider oylmasında sadece % 4 oy alabilen bir liderin bu sözlerine insanların inanabilmeleri için geçerli bir neden var mıdır?

Ve yine CHP'nin geçmişine baktığımızda; İsmet İnönü'nün genelbaşkanlığında CHP'nin 27 Mayıs ve 12 Mart'taki (Bülent Ecevit tepki göstererek Genelsekreterlikten istifa etmişti) ve yine çok taze sizin genelbaşkanlığınızda 27 Nisan 2007'de e-muhtıradaki eylemleri ve politikaları, bugün ortaya atılan iddialarla hiç de çelişmemekte ve kuşkuları haklı çıkarmaktadır.

Subayın gönderdiği belgelerin ve iddialarının hukuken ne kadar bağlayıcı olacağını bilemiyoruz. Ama hiç kimse bu günden sonra yeni tanıkların ve yeni belgelerin de ortaya çıkmayacağını garanti edemez...

Baykal'ın eteklerinin tutuşmasından, Ergenekon'un CHP'nin kapısına kadar dayandığı anlaşılmaktadır...

*Darbelerin anatomisine göre, darbelerin "işkazası" Ergenekon'da son dalga kime!!!

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=176188

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..