Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Ergenekon'da hariçten gazel okuyanlar...

Ergenekon'da hariçten gazel okuyanlar...
 

Ergenekon soruşturması kapsamında yürütülen son dalga operasyonlarda, 4'ü Albay 9 müvazzaf subay ile Kemal Gürüz, İbrahim Şahin, Tüncer Kılınç, Kemal Yavuz, Erdal Şenel, Engin Aydın, Yalçın Küçük'ün de aralarında bulunduğu 40 kişi gözaltına alındı. Bedrettin Dalan yurtdışında oluğu için göz altına alınamadı. Aramalarda bombalar, ruhsatsız silahlar ele geçirildi.

Her dalga operasyonda sayıları biraz daha azalsa da, bu operasyonla beraber de yine Ergenekon karşıtları büyük bir kızgınlıkla ekranlara çıkarak sloganlaşan malum görüşlerini ifade ettiler ve tabir yerindeyse ahkam kesmeye devam ettiler!

Takip edebildiklerimi kısaca yazmak istiyorum;

Süleyman Çelebi: Hükümet muhaliflerini etkisiz hale getirmek istiyor!

Emin Ağaoğlu: Yürütme yargının üzerinden elini çeksin!

Mehmet Şandır: Hükümet Gazze'de sıkıştı, gündemi değiştiriyor. (Güya Gazze saldırısını Erdoğan'a bildirmişler!)

Ercan Şen (Dalan'ın avukatı): Kaçma durumları yok. Neden baskın yapılıp gözaltına alınıyorlar. Davet edilip ifadeleri alınsın! (Dalan'ın gözaltına alınacağı ihbar edildiği için yurt dışına çıktığı iddia ediliyor!. Turan Çömez de İngilizce öğrenmek için ingiltere'ye gitmişti, halen öğrenememiş!)

Yalçın Küçük: Bu bir diktatoryadır! (28 Şubat'ı destekleyen hatta daha katı olmadıkları için eleştiren ve zaten hayatı da Proletarya diktatörlüğünü savunmakla geçmiş biri için ironik bir yakınma!)

Şahin Mengü: 3 Orgeneral, 1 Tümgeneral, üniformalı ve tankı-tüfeği varken darbe yapmamışlar da şimdi sivil kıyafetlerle tanksız-tüfeksiz mi darbe yapacaklar?

Demokratlar, cumhuriyetçiler, ulusalcılar sindirilmek isteniyor!

Ergenekon siyasi projenin bir parçasıdır, hukuki değildir.

Kapatma davasının rövanşıdır!

Hiçbir savcı sonsuza kadar özgür değildir. Onlara da hesap sorulacak gün gelecektir. (Savcılara gözdağı!)

Ve son olarak kendisini Ergenekoncuların avukatı ilan eden Deniz Baykal: Cumhuriyete sahip çıkanlara hesap sorulmaktadır!

Hukukun değil siyasetin icabi yerine getiriliyor!

Bu davanın arkasında hiç kuşku yok iktidar vardır!

Dün Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşım Kılıç'ın damadıyla ilgili bir haber çıktı. Ardından da bu gözaltılar oldu!

İddiaların hiçbirinin somut bir dayanağı yok. Birbirinden ilgisiz ve ilgililerinin farklı olduğu olayları zoraki birbirleriyle ilişkilendirerek komplo teorileri üretilmektedir.

Ergenekon savcılarının belki de aylar öncesinden hazırlıklarını yaptıkları son operasyonu getirip dünkü olaylarla bağlantılı hale getirmek ve savcıları da verilen emirleri derhal yerine getiren "iktidar emireri" gibi göstermek ne kadar mantıklı olabilir?

Bu ülkede yakın geçmişte yaşanan darbeleri ve darbe girişimlerini bir kenara bırakalım...

Bu ülkede 90'lı yıllardan beri süregelen faili meçhül cinayetleri, aydın suikastlerini ve Susurluk'u da bir kenara bırakalım...

Cumhuriyet gazetesine ve Danıştay'a saldırılar düzenlenmedi mi?

Ümraniye'de Eskişehir'de bombalar ve kaçak tehlikeli silahlar bulunmadı mı?

Bu ülkenin bizzat başbakanları "Kont-gerilla" ve "Derin Devlet"ten bahsetmediler mi?

Dönemin Başbakanı, koltuğunu kaybetmeme adına, Susurluk için "faso-fiso" demişti. Ama faso-fiso olmadığı çok geçmeden anlaşılmıştı.

Gerçekler gün gibi ortada; bugüne kadar hukuk dışı uygulamalarla demokrasi hep sekteye uğratıldı.

Hukuk, hukuksuzluğun üzerine gidemedi. İktidarların sindirildiği gibi yargı da korkutuldu ve sindirildi. Yüksek yargı devamlı kontrol altında tutuldu ve bu nedenle de genellikle karşı tarafta yer aldı.

Anayasa'nın da üstünde olan esrarengiz bir güç, her defasında yönetimleri devirdiği gibi, başta Anayasa olmak üzere hukuk düzenini de, kendisini koruyacak şekilde, yeniden dizayn etti.

Oysa çağdaş bir ülkede hukukun üstünde hiçbir gücün bulunmaması gerekirdi.

Bugün geldiğimiz noktada, tesadüflerle ortaya çıkan Ergenekon davasında, ilk defa cesaretle olayların ve kişilerin üzerine giden gözü kara savcılarla karşı karşıyayız.

Bu cesur savcıların arkasında da dik duran ve "nereye kadar giderse gitsin" diyen bir iktidar var.

Kabul etmek gerekir ki, Ergenekon'un konusunu oluşturan, yasal iktidarı devirip kendi iktidarlarını getirmek iddiasındaki bir örgüt 50-60 kişilik basit bir örgüt olamaz. Eğer iddialar doğruysa, sayıları çok daha fazla, tehlikeli ve komlike bir örgütle karşı karşıyayız demektir.

Bu nedenle, soruşturmalar devam ederken ele geçen yeni deliller ve ifadelerle, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da şok gözaltıların yaşanması normal karşılanmalıdır.

Ergenekon davası mahkümiyetle sonuçlansa bile, yine bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da gözaltına alınan zanlılardan bazıları serbest bırakılacak, bazıları da tutuklanacaklardır, tutuklananlar ve haklarında dava açılan sanıklardan da bazıları mahküm olurlarken, bazıları da beraat edeceklerdir. Yani bu süreçte bazı zanlı ve sanıkların mağdur edilmiş olmaları Ceza Yargılama Usulu'nun olağan bir sonucudur. Tıpkı diğer ceza davalarında olduğu gibi. Bu nedenle bazi münferit olayları dramatize etmemek gerekir.

Ergenekon davasını hükümetin siyasi bir projesi olarak görüp savcıların da bu oyuna alet olduklarını iddia etmek her şeyden önce bu davanın cesur savcılarına büyük bir haksızlıktır.

Kaldı ki, Hakim kararıyla Genelkurmay'dan alınan izinlerle, emekli ve görevli subaylar gözaltına alınmaktadırlar. Yoksa ordunun en üst komuta makamı da hükümetin emrinde mi hareket ediyor?

Söz konusu olan kişiler Türkiye'nin en üst makamlarında ve en kritik görevlerde bulunan ve bugüne kadar kendilerine dokunulması hayal bile edilemeyecek olan kişilerdir.

Türkiye'de ilk defa böyle bir şey yaşanıyor.

Eğer Ergenekon davası başarılı bir şekilde sonlandırılırsa Türkiye rüştünü ispat etmiş olacak ve çağdaş ülkeler arasında yerini alacaktır.

Yok eğer bir yerden sonra tıkanırsa ve kamuoyunu tatmin amacıyla gösteriş için üç beş kişinin mahkümiyetiyle ve arkada bir sürü soru işaretleri bırakarak sonlandırılırsa Türkiye belirsiz bir tarihe kadar yine üçüncü dünya ülkesi olarak kalmaya devam edecek ve hukuk dışı uygulama heveslileri daha da cesaretlenmiş olacaklardır.

Ergenekon savcıları ve hakimleri sadece niteliksel olarak, araştırdıkları iddiaların vehameti, zanlı ve sanık isimlerinin ürkütücülüğü ile karşı karşıya değiller aynı zamanda iddiaların genişliği, zanlı, sanık, şahit ve müdahil sayılarının çokluğu sebebiyle niceliksel olarak da büyük bir fiziki yükün, ağır bir sorumluluğun altına girmiş bulunuyorlar.

Normal bir memurluk mesaisi dışında, kamuoyuna mal olmuş böyle bir tarihi davada onurlarıyla bu işin üstesinden gelebilmek için bütün güçlerini harcadıklarını tahmin edebiliriz.

Sadece Türk kamuoyu önünde değil, dünya kamuoyu önünde de cereyan eden ve ilgiyle izlenen, hukuki sorumluluğu çok ağır böyle bir davanın savcıları ve hakimleri sadece bu davaya odaklanmış vaziyetteler.

Bu yoğun mesaileri sonucu, kamuoyunun bilmediği yeni yeni bilgilere ulaşıyorlar ve cesaretle gereğini yapıyorlar. Yani Ergenekon davasında hiç kimse savcılar ve hakimler kadar bilgili olamaz ve olması da mümkün değildir.

Tıpkı; topa vurmasını bilmeyenlerin teknik direktör olup maçla ilgili ahkam kesmeleri gibi bazıları da oturdukları yerden, ellerinde hiçbir döküman ve belge olmadan, Ergenekon davasının hakimi ve savcısı oluyorlar ve ahkam kesiyorlar!

Tabir yerindeyse "hariçten gazel okuyorlar!"

Sonuç olarak, her insan gibi Ergenekon savcı ve hakimlerinin de hukuki hataları ve yanılmaları mutlaka olmuştur ve bundan sonra da olacaktır. Zaten temyiz de bunun için vardır. Bu hataların uzmanlarınca hukuki kriterlere bağlı kalınarak eleştirilmesi son derece doğaldır ve yararlıdır.

Ama gözaltılar yapılır yapılmaz ortalığı karıştıranlar, yaygara çıkaranlar, olayı Hükümet projesi olarak göstererek Ergenekon davasını siyaset platformuna çekmek isteyenler ya kendileri de Ergenekoncudurlar, ya da Ergenekonculardan bir "beleş iktidar" beklentisi içindedirler. Yani onlardan yararlanmak istemektedirler.

Bu kadar yaşanan olaylardan ve ortaya çıkan gerçeklerden sonra, üzülerek belirtmeliyim ki, üçüncü bir ihtimal aklıma gelmemektedir.

Ayrıca, Yargıtay Başsavcılığı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Harp Akademileri Komutanlığı gibi önemli görevlerde bulunan kişilerin haksız olarak sorgulanmalarını ve gözaltına alınmalarını hukuk dışında siyasi olarak yorumlamaya kalkarsak, bu, hükümetin muhaliflerini susturma operasyonu olarak değil, tam aksine hükümetin düşürülmesi için provakasyon olarak değerlendirilmesi daha mantıklı olur diye düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..