Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '08

 
Kategori
Güncel
 

Ergenekon'dan çıkabilecek miyiz?

Ergenekon'dan çıkabilecek miyiz?
 

Kurt yol gösteriyor. Bakalım hukuk ne yapacak?


Ergenekon iddianamesi mahkemece incelendi ve kabul edildi. Gene her şey olması gerektiği gibi oldu. Ülkemin vatandaşları, medyası, akademyası, sivil toplumu, tam ortasından değilse de bir yerlerinden ikiye bölündü.

AK Parti hakkında açılan kapatma davasında da aynı şey olmuştu. Toplum ve kurumlar ikiye bölünmüş, bazıları sevinmiş bazıları da üzülmüştü. Bir kısmımız iddiaların ciddi, davanın hukuki; diğer bir kısmımız ise delillerin yetersiz, davanın da siyasi olduğunu düşünmüştü.

Doğrusu ben de AK Parti davasında iddiaların yersiz, delillerin yetersiz dolayısı ile davanın da siyasi olduğuna inanıyorum ve bu inancımı koruyorum. Ergenekon'da ise, isnat edilen suçlamaların yeterli, bu nedenle de davanın hukuki olduğu kanaatini taşıyorum.

Bu kanaatim, toplumun belli bir kesiminde konuşlanmış olmamdan kaynaklanmıyor. İki iddianame basit biçimde kıyaslandığında, düşüncemin haklılığı görülecektir. Çünkü AKP davasındaki deliller sadece söylemden ibaretken, Ergenekon'da yoğun biçimde işlenmiş eylemlerden sözedilmektedir.

En başta "eylem ve söylem"in farklı şeyler olduğunu kabul etmek zorundayız. Her ne kadar Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk bile bir tv. programında, "eylem ve söylem aynı şeydir" dese de aklım ve vicdanım bunu onaylamıyor.

AK Parti, "laiklik karşıtı söylemlerin değil, eylemlerin odağı olmaktan" yargılanıyor. Fakat iddianamede "eylem" sınıfına giren hiç bir sav mevcut değil. İddialar, "başörtüsünü toplumsal mutabakatla çözeceğiz" dediği, "meğer ki siyasi simge olsun" dediği, "kişiler laik olmaz" cevabını verdiği şeklinde, muhtelif söylemler olarak sıralanıyor.

Ergenekon'da ise, (söylemin ötesinde) açık eylem isnatları var. Örgütlenme var, silah var, bomba var, cinayete azmettirme var, suikast planı var, hükümete fiili taciz var. Şu an için bütün bunlar birer iddiadır. Fakat iki davadaki savların niteliğine baktığımızda, hangisinin daha ürkütücü olduğunu kavramak zor değil.

Bu durumda, AK Parti davasındaki iddiaları "çok ciddi" bulup, Ergenekon'dakileri "koftiden" isnatlar olarak değerlendirmek normal bir yaklaşım gibi görünmüyor. Hele bir gazetenin konuyla ilgili haberi, "Av Tüfeğiyle Darbe" başlığıyla vermesi, işi resmen sulandırmak anlamına geliyor.

Ak Parti'yi kapatma davasının delillerini gazete haberleri oluşturuyordu. Ergenekon iddianamesi ise, bomba ve silahlar, eylem planları, çalınmış gizli raporlar, somut belgeler, olayın ayrıntılarını anlatan şahit ifadeleri gibi çeşitlilik arzediyor. Bütün bunlara rağmen olaya hala, "fasa fiso" diyen akil insanlar var. Bir iddianamenin inandırıcı olması için daha nasıl deliller bulunması gerekir, bilemiyorum.

Bir taraftan delil yok diyorlar, diğer taraftan da belgeler karşısında panikliyorlar. Bilgisayar çıktılarının kopyalanıp saklanmadığı ve bir nüshasının zanlı avukatlarına teslim edilmediği için, delil niteliğini kaybetiğini söylüyorlar. Hani doğru dürüst bilgi, belge ve delil yoktu; hani yargıya güvenmemiz gerekiyordu?

Ergenekon davasının, delillerinin, şahit ifadelerinin bazılarınca bu kadar basite indirgenmesi, küçümsenmesi, alay konusu edilmesi gerçekten şaşırtıcıdır. Son iki yılda ayan beyan ortaya çıkan kirli ilişkileri ve pis işleri hala göremeyen insanlar için ancak şu söylenebilir. Bunlar, ya akıl tutulmasına uğramışlardır ya da dünyaya tersinden bakıyorlardır.

Artık ortada mahkemece kabul edilmiş bir dava var. Ve bu davanın sonucu kesinlikle, Türkiye'nin geleceğini etkileyecektir. Mesele, "av tüfeği veya bir kaç el bombasıyla ihtilal yapılır mı, 82 yaşındaki bir adam (1) hükümeti yıkabilir mi, Atatürk'ü sevmek suç mu" gibi basitleştirmelerin çok ötesindedir.

1997/98 lerde zamanın RP'li Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ın bize şeriat enjekte edeceğine, Anadolu Federe İslam Devleti Başkanı (!) Metin Kaplan'nın, uçak kiralayıp piknik tüpleriyle Anıt Kabir'i yerle bir edeceğine ve ülkeyi ele geçireceğine yürekten inananların Ergenekon'a gelince neden itikatları bozuldu anlamıyorum. Bu iman zaafiyeti nasıl düzeltilir onu da bilmiyorum.

PKK gibi bir düşmanla savaşan, ülkeyi korumak için ortaya hayatını koyan paşalar böyle bir şey yapar mıymış! Sanki paşalar melek soyundan gelmişlerdir, dolayısı ile insanüstü varlıklardır ve masumiyet harcıyla yoğrulmuşlardır. Bu nedenle hiç hata yapmazlar ve hiç günah işlemezler. Diyanet İşleri Başkanı, İstanbul veya Ankara müftüsü olsa neyse... değil mi?

İdeolojik körlükle malul olmayan herkes biliyor ve görüyor ki bu ülkede, devlete sahip çıkma adına devletin işleyişine engel olan, vatandaşların hayatına ipotek koyan; onun itikadi, ticari, siyasi, sosyal tercihlerine yön vermeye çalışan bir veya birden fazla oluşum vardır. Bu ya da bunların bir yerleri bombaladıkları, adam öldürdükleri ve daha bir çok yasadışı işler yaptıkları vakıadır. Siz buna ister Ergenekon deyin, isterseniz başka bir ad verin, sonuç değişmiyecektir.

Şimdi soruyorum. Şehirlerde, yol boylarında bombaların patlamasını, insanların ölmesini istiyor musunuz? Bilim, fikir veya iş adamlarının suikasta uğramasını ülkede korku, ümitsizlik ve panik havasının hakim olmasını arzu ediyor musunuz? Bu sorulara "hayır" diyorsanız, Ergenekon davasını ciddiye alın. Ben öyle yapıyorum.

(1)- Aynı adamın 40 lı yaşlarında da hükümet yıkma denemesinde bulunduğu söylenmektedir. 40 ında denediyse, 80 ninde neden denemesin!

Resim: freenet-homepage.de/.../bilder/ergenekon1.jpg

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..