Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '08

 
Kategori
Tarih
 

Ergenekon destanı

Ergenekon destanı
 

Türkiye kıldan ince, kılıçtan keskin biri süreçten geçiyor. Milletleri var eden hafızası, dili, kurumları ve kavramlarıdır.Günümüzde ülkeleri işgal etmek için ordular gereksizdir zaten bu yola başvurulduğunda netice de alınamamaktadır.

Bunun yerine ülkeler kültürel bir yozlaşmaya tabi tutulmaktadır.

Hafızası, dili, inançları, kurum ve kavramları yozlaştırılmış milletler kendiliklerinden güçlü ülkelerin, güçlü ekonomilerin, parlak medeniyetlerin üstünlüğü altında ezilerek gönüllü bir ırgatlık yapar hale gelmektedir.

Türk milletinin üzerinde gerçekleştirilen kültür yozlaştırma çalışmaları her fırsatı değerlendirecek biçimde profesyonelce yapılmaktadır.

Ergenekon , “Büyük Türk Destanı”nın Türk’lerin türeyişini anlatan bir parçadır.Genel olarak, düşman tarafından hile ile yenilgiye uğratılan Türklerin, Ergenekon Ovası'nda yeniden türeyip tekrar eski yurtlarına dönerek düşmanlarıyla çarpışmalarını ve yeniden bir millet olarak tarih sahnesine çıkışını anlatan Destan’ın adıdır.

Ergenekon Destanının özeti şudur:

“Türk illerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk'e boyun eğmeyen bir yer yoktu. Bu durum yabancı kavimleri kıskandırıyordu. Yabancı kavimler birleştiler, Türklerin üzerine yürüdüler. Bunun üzerine Türkler çadırlarını, sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp beklediler. Düşman gelince vuruşma da başladı. On gün savaştılar. Sonuçta Türkler üstün geldi

Bu yenilgileri üzerine düşman kavimlerin hanları, beyleri av yerinde toplanıp konuştular. Dediler ki: "<ı>Türklere hile yapmazsak halimiz yaman olur"

Tan ağaranda, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar. Türkler, "<ı>Bunların gücü tükendi, kaçıyorlar" deyip artlarına düştüler. Düşman, Türkleri görünce birden döndü. Vuruşma başladı. Türkler yenildi. Düşman, Türkleri öldüre öldüre çadırlarına geldi. Çadırlarını, mallarını öyle bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı. Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri tutsak ettiler.

O çağda Türklerin başında İl Kağan vardı. Kağan’ın da birçok oğlu vardı. Ancak, bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü. Kayı (Kayan) adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti. İl Kağan’ın bir de Tokuz Oğuz (Dokuz Oğuz) adlı bir yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı. Kayı ile Tokuz Oğuz tutsak olmuşlardı. On gün sonra ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayarak kaçtılar. Türk yurduna döndüler. Burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buldular. Oturup düşündüler: "<ı>Dört bir yan düşman dolu. Dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım." Sürülerini alıp dağa doğru göç ettiler.

Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar. Bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ki deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu.

Türklerin vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler, avlar vardı. Böyle bir yeri görünce, Tanrı'ya şükrettiler. Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler. Derisini giydiler. Bu ülkeye <ı>Ergenekon dediler.

Zaman geçti, çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oğuz’un birçok çocukları oldu. Kayı'nın çok çocuğu oldu, Tokuz Oğuz’un daha az oldu. Kayı'dan olma çocuklara Kayat dediler. Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler, bir bölümüne de Türülken. Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar. Aradan dört yüz yıl geçti.

Dört yüz yıl sonra kendileri ve süreleri o denli çoğaldı ki Ergenekon'a sığamaz oldular. Çare bulmak için kurultay topladılar. Dediler ki: "<ı>Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtla varmış. Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş. Dağların arasını araştırıp yol bulalım. Göçüp Ergenekon'dan çıkalım. Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım.

Türkler, kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar. O zaman bir demirci dedi ki: "<ı>Bu dağda bir demir madeni var. Yalın kat demire benzer. Demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir." Gidip demir madenini gördüler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın altını, üstünü, yanını, yönünü odun-kömürle doldurdular. Yetmiş deriden yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular. Odun kömürü ateşleyip körüklediler. Tanrı'nın yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi. Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu.

Sonra gök yeleli bir Bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen. Bozkurt geldi, Türk'ün önünde dikildi, durdu. Herkes anladı ki yolu o gösterecek. Bozkurt yürüdü; ardından da Türk milleti. Ve Türkler, Bozkurt'un önderliğinde, o kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününde Ergenekon'dan çıktılar.

Türkler o günü, o saati iyi bellediler. Bu kutsal gün, Türklerin bayramı oldu. Her yıl o gün büyük törenler yapılır. Bir parça demir ateşte kızdırılır. Bu demiri önce <ı>Türk kağanı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Sonra öteki <ı>Türk beyleri de aynı işi yaparak bayramı kutlarlar.

Ergenekon'dan çıktıklarında Türklerin kağanı, Kayı Han soyundan gelen Börteçine (Bozkurt) idi. Börteçine bütün illere elçiler gönderdi; Türklerin Ergenekon'dan çıktıklarını bildirdi. Ta ki, eskisi gibi, bütün iller Türklerin buyruğu altına girdi.”

Ergenekon kelimesi Türk milleti için bir anlamda kutsal bir kavramdır.

Bir suç örgütüyle, bir suçla birlikte anılması hatta isimlendirilmesi milletimizin hafızasının yozlaştırılmasından başka bir şey değildir.

Bu gün sokağa çıkın ve insanlara “Ergenekon size neyi hatırlatıyor?” diye sorun…

Kaç kişi size Ergenekon Destanını anlatabilir?

Zaten millet kendi tarihinden habersiz yaşıyor bir de üstüne bu kavramlarla hukuksuzlukla suçla anılması ne kadar büyük tahribat yaptığını görüyor musunuz?

Çete, cinayet, kara para, örgüt gibi suç kavramlarıyla Türklerin yeniden var oluş destanının ismi olan Ergenekon kavramını yan yana getirenler “gaflet ve dalalet ” içinde olanlardır.

Ey okuyucu!...

Gelin Türk milleti üzerinde oyun oynayanları kendi tuzaklarına düşürelim…Fırsattan istifade ederek “Ergenekon Destanı”nı bu gün evinize gidince ev halkına okuyun hatta ezberleyin…

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..