Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '08

 
Kategori
Siyaset
 

Ergenekon kavşağı

Ergenekon Kavşağı; Makulun Dengesini Bozanlar

Evet, basında bazı yazarların hatta basın yayın organlarının borazan öttürür gibi belirgin bir şekilde Ergenekon olayında kamplaşmalar yarattığına tanık oluyoruz.

Her şeyden önce, bunun garip bir durum olduğunu söylemek gerekir. Bu konuda beğendiğimiz beğenmediğimiz her türden yaklaşım sözkonusu olabilir. Bu gayet normaldir. Ancak, bunun betimlediğim gibi, borazan öttürür hale gelmesi nesnellik anlamında normal karşılanamaz. Çünkü, bu tarz, bir siyasal girişim demektir. Yani, gruplaşma cepheleşme anlamına gelir ve bu da, arka planda siyasal bir mücadele anlamına gelir. Siyasal mücadele arenasına girdiğinde ise manipülasyonlar, kullanmalar, desenformasyonlar vs. sözkonusu olacaktır. Birisi size, habire, bir şeyi dikte etmeye çalışıyorsa, bilin ki, o makul değildir. Şu an olaylar etrafında, dediğim gibi, habire, bazı yazarlar ve yayın organları bizlere bir şey dikte etmeye çalışıyorlar. Bu bir baskıdır, amaçlı bir baskıdır. Siyasal bir girişimdir.

Elbette, bu bilinçli baskının içinde, bireysel hareket eden kişiler de olabilir, aynı düdüğü öttüren herkesi aynı ekipten görmek haksız olur.

Böyle bir kampın içindeyken, nesnel, somut bir konuda makul konuşuyormuş gibi yaparken ya da sanırken, aslında keseri kendimize yontarak, siyasal mücadelenin bir öznesi olmakta oluruz. Özne olmak, bu tavrı bilinçli yapanlar içindir. Bilincinde olmadan bunu yapanlar ise nesnedir. Kullanılmaktadır, etkilenmektedir ya da görebildiği o kadardır. Bir kişinin prof olması ya da gazete yazarlığı yapması bunlardan azade olduğu anlamına gelmemektedir.

Herhalde, aklı yeten bir insan için şu açık olmalıdır: Henüz bir iddianame vardır, haklı görülebilecek pek çok muğlak yanları dile getirilmiştir, yayımlanmış iddianame üzerinde güçlü güçsüz yorumu yapan insanlar vardır. Bunlar birer vakıadır. Dava henüz görülmemiş, deliller ve savunmalar ortaya dökülmemiştir.

Durum buyken, Türkiye’de elli altmış yıldır ya da uzun süredir var olduğu ileri sürülen; muhtemelen, içinde çok sayıda bakanların, başbakanların, milletvekillerin, emniyet görevlilerinin, istihbarat görevlilerinin, sivillerin, profların, askerlerin vs. olması çok muhtemel olan böyle bir yapının tasfiye edildiğini, bunların işledikleri suçların ortaya çıkartıldığını, bunun Türkiye’de bir dönüm noktası olduğunu, artık ülkemize demokrasinin geleceğini ileri sürmek ve savunmak kamuoyunu yanıltmaktır.

Yukarıda söylediğim makulun dengesini bozmaktır. Dikte etmek, siyasal bir girişimin borazanı haline gelmektir. Evet, siyasal mücadele olunca, insanlardan doğru düşünmeyi ve dürüst olmayı bekleyebiliriz, ancak, siyasal mücadele, bir tür iktidar mücadelesi olduğu için, bu pek görülmez, belki erdemini koruyan insanlarda bu görülebilir. Kitle psikolojisi ise, insanda erdem merdem bırakmaz, çünkü, psikoloji aklı ve karakteri ele geçirir. O yüzden ona kitle psikolojisi denir.

Peki borazanlık yapmanın zararı nedir? Bu bir sonuç olmasın da bizim dileğimiz olsun. Neden bu dileğe bağlanmayalım? El cevap; gerçeğe aykırı davranmak hiçbir adil sonucun yararına olmaz; yararı olması bir kenara, adil olmayan sonuçların işine yarar. Nasıl mesela, açıktır ki, böyle bir propaganda, şu an iktidarda olan partinin ekmeğine yağ sürer. Bu partinin propagandatörleri yöntemli olarak bunu işlerler, kendi lehlerine gelişmesini sağlarlar. Evet, eğer gerçek buysa, öyle olsun, ama ya gerçek öyle değilse! Hatta, bu propaganda yolunda haksızlık bile yapılıyorsa!.. Bu ne zaman ortaya çıkacak peki, deliller ortaya konduğunda ve savunma yapıldığında ve olay bittiğinde. Bundan önceki her yargı, erken öten horoz durumudur.

Türkiye’de artık gerçekten daha adil bir düzen, daha demokrat bir düzen kurulmasını istemek, gerçekleri olayları saptırmak yanlış yansıtmak hakkını kimseye veremez; amacın, aracını temiz kılamaz. Temiz olmak ve temiz kılmak istiyorsan, her kim olursan ol, gerçekleri saptırma, niyetlerini işe karıştırma!

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..