Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '12

 
Kategori
Magazin
 

Erkan Petekkaya’dan, Ferdi Tayfur’a, Okan Bayülgen’den Bergüzar Korel’e neler olmuş neler…

Erkan Petekkaya’dan, Ferdi Tayfur’a, Okan Bayülgen’den Bergüzar Korel’e neler olmuş neler…
 

Sina Koloğlu 11 Kasım Pazar gün ki yazısında Erkan Petekkaya’nın yorgun olduğuna değinmiş iyi niyet içerisinde bir yorumda bulunmuş aslında.

Bizim yememiş içmemiş magazin medyamızda bu sanki kendi haberleriymişçesine Erkan Petekkaya’ya bir haller oldu manşetiyle bunu sayfalarına taşımışlar.

Neymiş de yorgunluktan moral bozukluğundan dem vurmuşlar. Bir adım daha ileri giderek bu yorumu parçalayıp rating korkusundan panik atak hastalığına kadar bağlamışlar.

Starlık gömleği ağırdır taşıması da zordur. Ancak öyle isimler vardır ki onlar yaptıkları işi bilirler bildikleri içinde işe göre isim değillerdir.  İş başarılı olsa da olmasa da onlar hep vardır. Bu yüzden böyle isimlerden olan kişilerle alakalı haber yaptım sanan insanlara ise sadece gülünür.

 Adamın rating korkusu neden olsun. Bu dizi olsa da olmasa da Erkan Petekkaya ismini bu sektöre kazımıştır. Aynı Kenan İmirzalıoğlu gibi aynen Mehmet Aslantuğ gibi. Selçuk Yöntem gibi.

Şimdi Veda başarısız diye Mehmet Aslantuğ kendini mi sorgulasın ya da yakın zamanda yayından kalkan Balkanların oyuncusu Tardu Flordun. Bu isimlerin rating kaygısı olması için oyunculuklarından kuşku duymaları gerekir ki onların böyle bir kuşkuları olduğunu sanmıyorum. Tabi ki herkes yaptıkları işin başarılı olmasını ister ama her işinde başarılı olmayacaklarını bilecek kadarda dünkü bebe değiller…

Beceriksiz senaristlerin, tükenmiş kalemlerin, kendilerini tekrarlamaktan öteye gidemeyen piyasanın faturasını oyunculara çıkaran sizlerin dönüp önce bir kendi haberciliğinizi sorgulamanız gerekli.

Sanki bu isimler tek bir rolle şöhreti yakalamışlar, sanki bu insanların öncesi yok sonrası da olmayacak gibi kendi kaygılarınızı kirli kalemlerinize yansıtıyorsunuz.

Birde Ali Kaptanla Ezele bağlanmış çıkamıyorsunuz.

Bu söylemler üzerine birkaç haftadır izlemediğim bölümlere bir bakayım dedim. Hani Ali Kaptan’dan çıkamıyorlar ya birde yorgun feri kaçmış gözlerden bahsediyorlar. O bölümlerin bütününü izleyince benim gördüğüm tek şey sevdasına karşılık alamamış bir adamın bitikliği vardı.

Eee buda oyunculuk başarısıdır. Bitik bir adamı demek o kadar iyi yansıtmış ki herkeste bunu gerçek Erkan Petekkaya’ya bağlamış. Çünkü aynı Erkan Petekkaya’nın magazin programlarındaki verdiği görüntülerde bu yüz ifadesi yok. O zaman sallama haberlerin derdi başka.

Ha şunu söyleyebiliriz Erkan Petekkaya’ya biraz daha makyaj yapılabilir yakın çekimlerinde biraz daha özen gösterilebilir çünkü sadece Erkan Petekkaya değil dizide ki herkesin yakın çekimlerinden ekrana yansıyanlar kötü duruyor. Buda oyuncuların değil çekim hileleri kullanmayan ekibin hatası.

Bir de Ali Kaptan’a bağlanmaktan geri kalmayan medya gözlerimiz var. El insaf bu adam Ömer iken de Galip Türker iken de sevdiği kadından cevap alamayınca kendini kaybediyordu. Yani Ali Kaptan’dan çıkamayan sizlerken seyirci onu Rıza’ya bağlarken sizin magazin köşe yazarlığınızı, TV eleştirmenliğinizi bir daha sorgulamanız gerekir. Zira aynı meslekten geliyoruz ama sizin gördüğünüz yerden görmüyorum iyi ki de gözlerim ve algılarım sizler gibi tek nokta değil. Yoksa sizi okurken sizin gibi düşüneceğim nerdeyse.

Erkan Petekkaya’ya dizilerinden sadece birinin tamamını izlemiş kendisine ciddi ön yargıları olan ben o diziden sonra “Sonbahar” dizisi dışındaki dizilerini takip bile etmedim. Yani gününde her bölümünü izlemedim diğer işlerinin. Buna rağmen sizin gördüğünüz yerden görmüyorum geriye dönük inceleyip araştırmadan ne kişiler ne de diziler hakkında yazı yazmıyorum. İlk kez Sonbahar’dan sonra Dila’ya şans verdim ama ilk iki bölümden sonra benim beklentilerimle örtüşmedi.  Ama bunu sizler gibi oyunculara bağlamayacak kadar ya da birilerinin isteklerini yerine getirmek için Ali Kaptan’a bağlamayacak kadar profesyonelim.

Kaldı ki Dila Hanım dizisinde ki at arkasında yerlerde sürükleme sahnesi çok bildik bir Türk Filmi sahnesi.

Şimdi Dila Hanım’ın Rıza tarafından filmde bir zorla sahip olma sahnesi de var. Dizide bu kullanıldığında da Allah bilir hemen Ali Kaptan’ın Cemile’ye tecavüzüne bağlarsınız. Üstüne de giydirirsiniz. Bu adamın Köpek dizisiyle en iyi erkek oyuncu ödülüne aday gösterildiğini unutur unutturursunuz.

Dila Hanım dizisine gelirsek;

Dila Hanım dizisi hem başarılı hem başarısız oldu.

Başarılı oldu çünkü görsel algıda verdikleri görüntüde sorun yok. Ancak dizinin işleyişinde kurguyu ekrana geçirirken zayıf davrandılar. Çok fazla senaryo hataları yaptılar. Şu an filmle paralel gidiyor. Ama bu yetmiyor. Bir de bu diziyi diğer uyarlamalardan ayıran ve zorlayan en önemli şey şu Kadir İnanır Türkan Şoray ikilisinin oynadığı filmler seyirci tarafından koruma altında. Tek başına alınan filmler bu şekilde sorun yaşamazken Huzur Sokağı örneği gibi ya da başka örnek yapımlar gibi bu ikilinin birlikte hayata geçirdikleri filmlerin dizi haline seyircinin ambargosu var. Bu bariz bir şekilde de his ediliyor. Buna rağmen bu kadar rating sıralamasında yer alıyorsa 30larda değil de ilk beş altının içinde yer alıyorsa diziye başarısızdır demek sadece laf olsun konuşayım demek gibi bir şeyden öteye geçmiyor.

 Ratinglerine gelirsek Cuma zor bir akşam tüm ağır toplar Cuma yarışında. Bu yarışta da seyirci her hafta aynı diziyi izlemiyor. Bir hafta bir dizinin rating tablosu değişirken diğer hafta diğer dizinin rating tablosu değişiyor. Bu şekilde baktığımızda dizi hiçte başarısız değil. Kanalın şu an iş yapan tek dizisi. Çünkü Muhteşem’e hazır kondu. Başka hazır konduğu yapımlarla birlikte. Yani yeni iş olarak diğer işler arasında ratingi iyi olan tek dizisi. Ha geçen yılların tablosuyla beklentiler içine girilirse bundan sonra hiçbir kanal eski verilere ulaşamayacak çünkü seyirciyi küstüren, hakaret eden yapımcılar, yönetmenler, senaristler olmaya devam ettikçe ve kanallarda seyirciye bir finali bile çok görüp bilgilendirme yapmadan dizileri yayından kaldırdığı sürece seyirci de dizi ya kaldırılırsa korkusu taşırsa o sonuçları yakalayamayacaklar. Ancak şu an aldıklarıyla 1ci,2ci vs olmanın mutluluğu ile kendilerini avutacaklar. Aman bu başarısız duruşlarını oyunculara yüklemesinler zira o devirler çoktan geçti seyirci yemiyor.

Kabadayı rolü Kenan’a yapıştı…

Kenan’a gelirsek ben en başında söylemiştim demek istemiyorum senaryoyu yazan kalemler her dizilerinde biraz ondan biraz bundan yazarlar bu dizi özgün değil derken henüz dizi yayınlanmamıştı. Bugün geldiğimiz yerde de durum ortada. Bu da kusura bakmasın kimse ama Kenan’ın değil üç beş senarist dışında başka senaristle çalışmayan gerçekten kendi özgün senaryoları olan isimleri es geçen yapımcıların ve kanal yönetimlerinin suçudur.

Yıllardır Kenan’a kabadayı rolü giydirilmiş öylede devam etmiştir. Kabadayı adı Karadayı olsa ne olur olmasa ne olur. Dizi izleniyorsa bu dizideki oyunculardan kaynaklıdır. Aldığı ratingler sıralamada oldukça iyi olduğunu gösterse de bu başarı değildir. Eski dizilerinde aldıkları ratinglere baktığınızda da durumun vahameti ortadadır. Bence oturup yapımcıların ve kanalların artık kendilerini sorgulama zamanı geldi. Bu gidişle yeni yeni gelişmekte olan sektör ciddi yaralar alacak kasap makinesine çevirirlerse iş ortada ne oyuncu ne de yapımcı kalacak benden söylemesi.

Bergüzar Korel oyuncu değilmiş…

Kenan demişken Bergüzar Korel için Armağan Çağlayan “oyuncu diyenin kalbini kırarım” demiş. Bir yere kadar doğru söylediği peki bizde soralım Sayın Çağlayan’a Gizem Karaca ve Beril Kayar ne kadar oyuncu? Kaldı ki yapım olarak siz oyunculuktan çok güzelliğe önem verirken elinizde oyunculuğu ispatlanmış ( Behice rolü için söylüyorum bunu ) insanları da kendiniz harcarken böyle bir söylemde bulunmanız ne kadar doğru…

Hani her yapımınızda kalite kokar, gerçek oyuncu oynatırsınız “vay be Armağan Çağlayan ne doğru konuşmuş” deriz de siz tersini yaparken böyle bir söylemde bulunmanız akla başka şeyler getiriyor size de hiç yakışmıyor.

Siz Star avcısı olma konusunda uzmansınız, popülizm ve fanatizm yaratıcılığında da üstünüze yok ama oyuncu avcısı değilken ve buna da önem vermezken bunu eleştirecek en son kişisiniz.

TV görselliği ön plana alır oyuncu olması ya da olmaması önemli değildir. Seyircide buna göre izler. Kabul eder. Bunların arasından pek azı gerçekten oyuncudur ve güzeldir. Ama diğerleri sizin ve magazin medyasının şişirmesidir. Oyunculuksa ya vardır ya vardır. Yani okulluda olsan mankenden bozma dünya güzeli de olsan doğarken sana uğramamışsa bu ne yaparsan yap oyuncu olamazsın. Anca siz şişirdikçe insanlarda yer aaa bu ne güzel oyuncu baklavaları, göğüs bacak bilmem ne frikikleriyle başımızda oyuncu unvanıyla anılırlar.

Ferdi Tayfur Ata’yla uzlaşmamış

Ferdi Tayfur Berlin Kaplanı davasındaki duruşuyla gerçekten örnek teşkil etmiştir. Konuyla alakalı daha öncede yazdım uzman görüşlerine yer verdim. Telif davalarını önemsiyorum. Çünkü ilerlememizin en temel yolundan biridir emek hırsızlığına dur demek.

Geçen duruşmada uzlaşma olabilir mi ikilemeni görünce umutsuzluğa kapılmıştım. Geri adım atarsa derken bu hafta görülen ikinci duruşmada geri adım atmadığını görmek umut verici oldu. Çoğu telif davası bu yüzden sonuca ulaşmıyor ve telif konusunda ilerleyemiyoruz. Mahkeme sonucunda ne olur bilemeyiz bunun kararını bilirkişi raporu ve mahkeme verecek. Ancak iddiasında geri adım atmaması bir duruştur.

Tayfur’u hiç tanımam müziği ile alakam yoktur. Hatta ismiyle bile yıllar önce tesadüfen tanışmış o kim ki demiş bir insanım. Ancak zaman içinde öğrendiklerimle şunu söyleyebilirim Ferdi Tayfur’un bu saatten sonra bir şeylere ihtiyacı yoktur. O kendisine yapılan haksızlığın ardından gitmektedir ve bu konuda yasal haklarını aramaktadır. Bu davranışıyla da Telif konusunda önemli bir adım atmıştır. Sırf bu yönüyle bile takdir edilecek bir insandır.

Dediğim gibi kazanır ya da kazanmaz şu an yargıda olan bir dava için yorum yapamam ancak hareketi ve duruşu önemlidir sonuç ne olursa olsun. Sanırım Ferdi Tayfur olmak böyle bir şey… Neden herkes her şey olamaz isimlerini kazıtamaz belliklere belki anlaşılır. İlke, ilke, ilke…

Bu sefer Bayülgen gazetecileri çileden çıkarmış

Okan Bayülgen yine yaptı yapacağını diyenler varmış onlara da birkaç söz söylemesem içimde kalacak.

Siz magazin muhabirleri çok tacizkar olduğunuz sürece her harekete maruz kalacaksınız. Bu iki kere iki dört.

İnsanlarla doğru iletişim kurmayı öğrenmediğiniz sürece de daha çok itilip kakılacak, hor görüleceksiniz.

Magazin muhabirliği dışında hemen hemen her departmanda çalıştım ama hiçbir zaman sizin uğradığınız durumlara düşmedim, düşmedik. Nedense en çok siz yaşıyorsunuz bunu bir şapkanızı çıkarıp önünüze koyun bakalım neden en çok itilen kakılan magazin muhabirleri ha birde küçümsenen.

Bu arada Okan’ın hareketini tasvip etmiyorum elbette ki ama uğradığı tacizi tahmin ettiğim içinde burada tek taraflı Okan’ın suçlanmasını da doğru bulmuyorum.

Magazin medyasını bu yönüyle eleştirdik birde yalan haberlerine gönderme yapıp en son BBC olayını hatırlatayım. Yanlış haber giren müdür istifa ediyor haberlerin içerik denetlenmesinden kendini sorumlu tutuyor. İşte etik hareket budur sizlere örnek olur mu?

Nerde etik dersi alsanız da nafile egolarınızın içi boşalmadan o seviyeye gelemezsiniz…

İşin kötü yanı sizin öğrettiklerinizden yola çıkan sözde hayranlarda aynı tacizleri yakaladıkları ünlülere yapıyorlar.

Ellerinde bir telefon nerde yakalasalar resm edip altına döşeyip sizlere yolluyorlar ya da internet aracılığıyla yayıyorlar. Haber doğru mu, değil mi, orada ne oldu, nasıl oldu sorgusu yapmaktan aciz sizlerde hop yayınlayıp iş yaptık sanıyorsunuz.

Bazı ablalarınız, ağabeyleriniz, cicişleriniz, tontoşlarınız var sizsiz yaşayamayan her yerlerine çanta gibi sizleri de taşıyan ama hiç alakasız insanlar sizleri yanlarında, önlerinde, arkalarında görmek istemiyorken e rahat bırakında adamlar nefes alsın. İş değil taciz yaparak haber yaptığınızı sanıyorsunuz ama buradan hiç öyle durmuyorsunuz. Sayfa sayfa bilmem ne adlarınızda mahalle çaylarında ki kadın sohbetlerinde ki asılsız ya da doldurmalı dedikodudan öteye gitmiyor.

Dünyanın her yerinde bu böyle yapılıyor dediğinizi duyuyorum kusura bakmayın da orada yapılanın içinde bazı etik kurallar var siz o kuralları yok sayıp insanları kandırıyorsunuz. Orada yalan magazin haberciliği yok ya da sevmediği insana sırf sevmediği için giydirme yapmıyorlar. Sizlerinse yaptığı bu…

Ama görmek istediklerimizle görmek istemediklerimiz farklı olunca elimizde de kalemin kirli ucu yazalım sorun yok diyenlerden olduğunuzu biliyoruz.

Eee arada magazin haberleri üzerinden de yorum yapalım dizilerle yatıp kalkmıyor seyirci ya da gündemle belki böylece siz magazin medyasının kirli kalemleri biraz törpülenir…

oyatekin@gmail.com

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35

OYA TEKİN / MEDYABEY.COM

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..