Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '12

 
Kategori
Felsefe
 

Erkeğin evcilleştirilmesi

Erkeğin evcilleştirilmesi
 

Kadın erkek ilişkileri arasında en zoru, bir erkeğin eve hapsolmasıdır. Bunu başaran kadınlar aslında o erkeği kaybetmişlerdir. Nasıl mı?

Şimdi yazacaklarım sadece kendi düşüncelerim, kendi hayat felsefemdir.

Yazdığım hiç bir cümle bilimsel değildir. Öyleyken yazmaya cüret edebiliyorum, sebebi basit, aslında fikirlerimi sergilemekten zevk alıyorum.

Kadın ve erkek! Yaşamın ayrılmaz bütünü. Ancak her ikisi de "olmazsa olmaz" felsefesine sığmayacak kadar zengin, güçlü ve geniş bir konuyu kapsıyorlar.

Çünkü birarada olamıyacak kadar ayrı, ancak birarada olmaları gerektiği için çalkantılılar.

Tabiatta erkeğin en önemli görevi üreme zincirini durdurmamaktır. Bunun için civa gibidir. Mantığının sesine daha çok uyar. Duyguları onu kolayca esir alamaz, çünkü en güçlü duygusu cinselliktir.

Böyle olması gerektiği için ve buna daha çok inandığı için bir kadını çok sevse bile başka bir kadına ilgi duyabilir.

Bu söylediğimin istisnaları elbette vardır. Yani gözü sevdiği kadından başka kadını görmeyen erkekler olabilir tabii. Sadece; ben görmedim. Yoktur demiyorum zaten, olabilir diyorum.

Bu tür erkekler evcilleşmiş erkeklerdir. Ve bir çok kadının hayalini böyle erkekler süsler. Oysa böyle erkeklerin kendi tabiatlarına ihanet etmeleri yüzünden, yaşam zevklerinin ölmüş olabileceğini ve hayata tutunabilmek için abuk subuk meşgalelerde ruhlarını hapsetmiş olabileceklerini düşünüyorum. Daha da kötüsü birlikte olduğu kadına göz açtırmamak veya şiddet uygulamaktır.

Yeryüzünde canlılık ilk başgösterdiğinden beri erkek canlıların bir tabiatı vardır. Oda bulabildiği kadar çok dişiyi üreme zincirine katmaktır. Sonuçta dünyanın gelişimine katkıda bulunacak nesillerde onun payı olmalıdır. Bunu daha çok içgüdüsü ile yapar, ancak kadınların erkek-egemenliğinden bunalmış olmaları yüzünden toplum, evli erkek diye bir ucube yaratmıştır. Evli olmak; insanın yaradılışına epey terstir bana göre. Çünkü erkek yapısı buna terstir. O sadece baba olmak ve tek bir kadına saplanıp kalmak istemez.

Aslında cinsellik; ister kadın, ister erkek olsun, her bireyin en önemli gıdasıdır. Onsuz yaşamaya çalışan ve toplum baskısı yüzünden o tür duyguları yokmuş gibi davranan hastalıklı kişiler, çeşitli farklı saplantılarla boğuşmakta ve ağır bir zulüm çekmektedirler.Cinsellik tabu değildir ve oldukça doğaldır. Ancak ülkemizin özellikle doğusundaki, erkek egemenliğin en büyük yanlışı kadının cinselliğini yoksaymasıdır. Sanki cinsel hisler duyan kadınlar sadece genel kadınlardır. Ve çevresinde ne kadar kadın varsa hepsinin iffeti kendisinden sorulurmuş gibi, iffetini korumaya çalışır. Bir kadının ya da kızın iffeti (isteyerek ya da istemeyerek) bozulmuşsa onu katlivacip olarak görür ve öldürülmesinde bir sakınca görmez. İşte erkeğin evcilleşmesi böyle bir şeydir. Yani içindeki bastırılmış duyguların hıncını kadından çıkarır ve ona nefes bile aldırmaz. Kadına şiddetin dozu şu günlerde neden daha çok artmıştır. Çünkü kadınlar daha özgür yaşamaya çalışmaktadır artık. Ancak erkeklerin ikiyüzlüce tekeşli gibi davranmaları sürmektedir (çoğunun gizli bir sevgilisi ya da sevgilileri vardır) ve bu yüzden eski durumdan, yeni duruma geçmekte zorluk duymaktadırlar.

Peki erkek ve kadın kendi normalliklerinde yaşasalar ve kimse kimseyi sahiplenmese bir kaos olur muydu? Ya da her şey daha mı güzel olurdu?! İşte bunun sonucunu araştırmayı bilim insanlarına bırakıyorum.

Ben güzel olurdu diye düşünüyorum. Ya siz?

Berrin Aksu

 
Toplam blog
: 171
: 522
Kayıt tarihi
: 18.12.10
 
 

Üniversite mezunuyum. Dekoratörüm. Yazmayı çok seviyorum. 200 kadar şiirim var. Sinema ve tiyatro..