Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '20

 
Kategori
Sosyoloji
 

ERKEK Mİ kIZ MI ?..

   Erkek mi ,Kız mı ?...

 

Dünyanın dikkat kesildiği, toplumsal eylemlere neden olan

‘ayrımcılık’ meselesinin önemli ayaklarından biri de cinsiyetçilik.

Çocuk ve ergenler arasında cinsiyetçilik çok önemli bir sorun.

Cinsiyetçi söylemlerin çocuk ve yetişkinler arasında

çok yaygın olduğunu görüyoruz. Sebebi nedir?

Herhangi bir cinsin diğerinden üstün olduğunu düşündüğümüz

anda cinsiyetçilik yapmış oluyoruz.

Bunun temeli ailede atılıyor ve kültürel bir alt yapıya sahip.

üstelik cinsiyetçilik hayatın her alanında var.

Örneğin, kız çocuklarına karşı tarihten, bilimden

ve dinden gelen bir aşağılık söylem var.

Küfürler cinsiyetçi, söylemler cinsiyetçi.

Yani herhangi birini aşağılamak istediğimizde bunu

cinsel kimlik üzerinden tanımlamaya başlıyoruz ve

cinsiyetçi bir bakış açısı ortaya çıkıyor.

Çocuklara pembe veya mavi giydirmek,

ekonomik ve fiziksel gücün ,

babada toplanması, annenin ev işleriyle ilgilenmesi,

kız ve oğlan çocuklara farklı görevler verilmesi,

Hatta oyuncaklar bile cinsiyetçiliği besliyor.

Örneğin kız çocuğunun eline bebek, oğlan çocuğunun eline

araba verdiğinizde toplumsal bir rol belirlemiş oluyorsunuz.

Oysaki çocukların önüne pek çok oyuncak koyduğunuzda,

bir kız çocuğunun da arabayla bir oğlan çocuğunun da

bebekle oynayabildiğini gözlemleyebiliyorsunuz. 

Dolayısıyla cinsiyetçilik doğuştan gelen bir şey değil, öğreniliyor.

İşte bu sorunun kaynağı da burada.

Anne baba, çocuğuna ne öğrettiğinin

fakında bile olmadan öğretiyor aslında.

Dolayısıyla söylemlere çok dikkat etmek gerekiyor.

“Erkekler ağlamaz, adam gibi otur!” veya

“Hanım hanımcık ol, erkek gibi davranma!” vb. söylemler,

örseleyici, cinsiyetçi ve aşağılayıcı söylemler…

Bunların dilden ayıklanması gerekiyor.

Anne baba tutumları içinde cezalandırıcı, koruyucu

ve görev veren ebeveyn türleri var.

Böyle ailelerde çocukların kendileri olması zordur.

Oysaki önemli olan ‘ben’ olabilmektir.

Çocuğun boyun eğen bir çocuk mu, asi mi, uyumlu mu

yoksa doğal bir çocuk mu olacağını tavırlarıyla aile belirliyor.

Burada da toplumsal beklentilere uygun kimlik oluşuyor.

Aslında cinsiyet rolü, yüklenen bir beklenti.

İnsan, dişi ve erkek bir yapıda doğuyor.

Bu cinsel bir tercih değil, biyolojik bir yapı.

Çünkü bu kimliğin içinde sadece cinsellik yaşamak yok.

Bedenimiz; anatomik özellikler, biyolojik işlevler,

davranışlar ve duyumların bütünü.

Toplumsal cinsiyet açısından baktığımızda da bunun karşısında

siyasi ve kültürel bir bakış açısı duruyor.

Burada beden ve toplumsal bakış arasında bir sıkışma meydana geliyor.

Dolayısıyla öteki, tepki çekiyor.Din baskısı zorluyor.

Geleneksel olarak bu öğreti de nesillerden nesillere aktarılıyor.

Hayatta, beden üzerinden de bir iktidar alanı oluşturuyoruz.

Erkeklerin hakim olduğu bir dünya..

Eşitlik bozuluyor.. Yanlış üzerine yanlış..

 

ozcanvural33@hotmail.com

 
Toplam blog
: 453
: 1059
Kayıt tarihi
: 24.07.06
 
 

1933 Kayseri'de doğdum. Kayseri Lisesi Ankara Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Diş Heki..