Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Erkekler de yanar

Erkekler de yanar
 

Erkek her zaman dışarıya karşı güçlü olmak zorundadır. Ne kadar tartışılırsa tartışılsın bana kimse bunun aksini ispatlayamaz. Genlerinde göç, açlık, yokluk, yoksulluk, savaş ve seferberlik günlerinin kalıntılarını taşıyan her erkeğin, istese de istemese de her zaman dış görüntüsü sağlamlığa dayanır. En azından ben öyle düşünüyorum.

Selçuklu ve Osmanlı'nın ümmetçi anlayışını, töreleri, aşiret ve köylülük geleneklerinin izlerini (malesef) hala bugünümüzde bulabiliyoruz. Hala doğru dürüst sevdiğimiz kadına "seni seviyorum"diyemiyoruz. Doğum gününde, evlilik yıldönümlerinde bile zorla bir buket çiçek alıyoruz. Çiçek vermek için özel günlerin gelmesini bekliyoruz. "Bana doğru dürüst bir çiçek bile vermedin" diyen sevgilimize, eşimize "daha geçen sevgililer günü verdim ya" deyip işin içinden çıkarız. Oysa zamanlı zamansız her zaman bir beket gülün, bir demet papatyanın hayatımıza katacağı artı değeri görmezden geliyoruz.

Ağlamak erkek için zayıflık işaretidir, derler. Doğru mudur? Elbette kadınlar karşılarında "zır zır"ağlayan bir eş ya da sevgili görmek istemezler. Ama bir erkek ağlamalıdır. İçine atacağı gözyaşının bedelini çekmektense, dışarı atıp gözyaşı ile ruhunu arıtmalı, dinginleştirmelidir. Neşelendiğimizde şen kahkahalarla ortalığı nasıl çınlatıyorsak, kederlendiğimizde de iki damla gözyaşını ruhumuza hediye etmeliyiz. Bunu kimsenin görmesi de gerekmiyor. Rüzgara karşı verelim yüzümüzü ve alsın götürsün o iki damla gözyaşını, uzaklara bir yerlere bıraksın usulca. İki damlaya çok ihtiyacı olan bir çiçeğin dibine bıraksın mesela, hüzünle açsın renklerini çiçek. Açsın ki hüznün de sevincin de rengini görsün tüm dünya.

Çok severiz, çok severiz de bunu pek belli etmeyiz biz erkekler. Erkekler de yanar, doğrudur. Ne yanık türkülerine yanık sevdalar yaşadı koca Anadolu toprakları. Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Mem u Zin ve diğerleri... Sevdanın ateşten denizinde yol aldılar, günden güne alevlerin kendilerini sarmasını düşünmeden.Ve yandılar... Öykülerini dinliyoruz hala. Bu devirde böyle sevdalar yok diye geçiriyoruz içimizden. Tabi ki devir değişti ama biz değişmedik. Hala yanık sevdalılar, karşılıksız aşklar, kavuşamayan aşıklar, başkasına aşık olup da mahallenin beyaz eşya mağazası sahibinin oğluyla evlenmek zorunda olan kızlarımız var. Sevdiği erkeğin ismini oğluna verir ve dedemin babasının ismi diye yutturur çevresine. Erkekler kavuşamadığı sevgilisinin adını verir kızına, bir kılıfına da uydurur nasıl olsa. Yanar da kavrulur ama yangınını ancak böyle söndürür.

Yanmayı da severiz erkekler olarak. Bahanemiz de hazırdır; efkarlıyım, dokunmayın. Sevdiği kızı başkası ile nişanlayınca bileğini kesen bir genç kardeşimi hatırlarım. İyileşince biraz dalgın dalgın gezdi. Sonra ailesi Almanya'ya götürdü, duydum ki evlenmiş O'da, oralarda birisiyle. Belki hiç anlatmadı bileğindeki kesiği, belki anlattı da kızımız olduğu gibi kabul etti her şeyi. Peki birini ölesiye severken, başkasını sevmek mümkün müdür? İşte cevabı verilmesi gereken soru budur. Teoride olabilir gibi dursa da iki yükün ağırlığı altında ezilerek yaşamın başka tatlarını ıskalamayı da göze almalı bu yüke katlananlar.

Sevdiği kız uğruna bir anda uçağa atlayıp Türkiye'nin diğer ucuna giden arkadaşımı bilirim. Sevdiği kızın ailesi yutdışında yaşıyor ve Türkiye'ye tatile geliyor. Haberi alan acar arkadaşımız kanatlanıp uçuyor sevdiğinin yanına.Kızın ailesinin kaldığı otele yerleşip de yanyana oda bile tutmuş. Gizli gizli buluşmuşlar, kızın ailesi yan odadayken bile. Yakalansalar rezalet çıkacak, belki iş kavgaya(büyük ihtimalle) kadar gidecek. Sonuçta birleşemediler... Takılırım arada "N'aber, yine aynı şeyleri yapar mısın?" diye "hemde şimdi yaparım"diyor. Hala seviyor, hala kız da O'nu seviyormuş. İkisi de başkaları ile evlendi, çocuk sahibi oldu. Ama unutamamışlar birbirlerini, öyle diyor arkadaşım. Resimlerini saklıyormuş, atmaya ya da yakmaya eli bir türlü varamıyormuş. Söylerken de düğümleniyor kelimeler boğzında, nemleniyor gözleri." Olsun diyorum". "Bu bile birşeydir senin için".

Evet, erkekler de yanar, hem de nasıl yanar...

*Siz de bir kız çocuğunun eğitimi için birşeyler yapabilirim derseniz:
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=45243

 
Toplam blog
: 242
: 1784
Kayıt tarihi
: 24.06.06
 
 

1970 doğumluyum.Karadenizin bir sahil şehrinden, hayatın güler yüzlü tarafına tutunmak için İstan..