Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

Erkekler nasıl hadım edilir!

Durun hemen aklınıza çok gelişmiş sünnet, Londra da İslami usullerde kesim filan gelmesin.

Benim yanıtım başka !

Üstelik bu hadım sonucu erkekler kadın olmuyor, ama hanım, hatta hanım hanımcık oluyor…

Yanıt pranga olduğu çok geç anlaşılan iki halkada…

Erkekler evlenerek hadım olurlar.

Hemen balayında değil tabi; ağır ağır inerler merdivenlerden. Her basamakta ağırlaşır pranga !

Rüzgarsız ve denizsiz rıhtımlar demirlenir gemi !

Duymazsın artık şu komutu; İskele Alabanda !

Gidecek yerin yoktur artık. Ufkun evin penceresinde biter; yazları balkon sefası dediğin o zorlama mutluluğun adı benim sözlükte yarı açık ceza evi diye geçer!

Çünkü toplum ve alış veriş düzeni bir de Zerdüşt böyle ister. Zerdüşt ayrıca: Karılarından başka kimsenin fark etmediği erkekler olarak hayatın her alanında toplum dokusuna varlıklarıyla katkı maddesi olmak neredeyse bütün erkeklerin kaderidir” der…

Ama gerçekler de böyle söyler:

Karısına çok bağlı erkekten daha sıkıcı, iç bayan, uyku ilacı olarak da kullanılan kısaca trankilizan bir madde yoktur. Sadece çizgili pijamaları sayesinde sevimli karakaçanlardan ayrılıp zebra olurlar evrim çizgisinde…

Evlenmemiş türler hala aslanlar, parslar, çakallar ve kurtların evrimlerinde yer alırlar. Ama onlar da evlenmekten kaçamadıkları için, çizgili pijama ülkesine iltica ederler; kükremek yerine tek kelimesi peki olan bir lisanla konuşmaya başlarlar…

Aynı şey kadınlar için de geçerli ama onlar konu değil şu anda…

Pazarları büyük marketlerde görürüm ben onları. İğdiş edilmiş bir ruh durumu içinde peynirin tadına bakarlar; her şeyi karılarına sorarlar; bir bilim adamının Nobellik ciddiyeti içinde Pazar arabalarına akşam reklamlarda gördüğü tuvalet kağıdı ve diş macununu düzenli sıralar halinde koyarlar.

Ben o sırada onların eşlerine de dikkat ederim. İnanın yüzlerindeki ifade yüzlerce beygirle çekilen bir zafer arabasındaki Romalı komutanı yaya bırakır;, Verdi nin Aida operasındaki Zafer marşını evliliğin milli marşı olarak balkondaki çamaşır iplerinin bağlandığı çivilere taktırır.

Bu nasıl azat kabul etmez köleliktir yarab !
Şu mandalinalardan da iki kilo tart… Çamaşır suyunu ayrı koy… Şekerim sen sırayı tut, ben ekmek reyonuna bir bakıcam…

Nedendir bu çile bülbülüm çile…

Ütülü yaka, temiz çamaşırlar, hazır pişen yemek, aynı yastıkta kocamak; bilinç altında kırk yılda bir istek halinde belirip, anında imha edilen birkaç kaçamak…

Bunun için mi dönüşülür; hem çile çeken hem de dut yemiş bülbüle…

Dış görünüş de etkilenir bu mahpusluktan, zebra iken bi bakarsın yılların yükünü taşımaktan benzemişsin aynı Red kit in atı Düldüle…

Zamanla boynun altında belirir bir gıdı; kemerin üstünden sarkar bir göbek; sanki o kadar hanım hanımcık olmanın sonunda o da bekliyor bir bebek !!!

İşten eve geç kalmak mı… Sıkar biraz. En fazla akşam üstü erkek arkadaşla bir Efes; aman kokmasın nefes… Maç için 3 ay önceden müracaat; izin çıkmaz genellikle; sen salon tribününden maçı izle… O da dizi saatine rast gelmemişse…

Komşu ziyaretleri; arada bir apartmanca piknik; mangalı yak; karpuzu kes; topa iki çalım; ben karımın dizinin dibinde BUDANMIŞ bir halde yaşayan, yaprakları dökülmüş, katkı kırık bir dalım !

Bu mudur erkek olmak !

Hani serserilik; hani gözü peklik; hani bir başına açılıp denizlere ufukları taramak; hani aşkı hep Fahrenayt 150 de tutmak; hayata hayt demek; topa değil, zorluklara çalım atmak; temiz çamaşır, kolalı gömlek uğruna ruhunun altın anahtarını bir başkasına kaptırmamak !

Reklam filmlerine bakın. Reklamcıyım, iyi bilirim:
Neden kocalar hep şişko, çirkin, korkak ve hantaldır. Çünkü tıpkı kısırlaşan erkek kedilerin kilo almasına benzer bir rahvanlığa düşerler; evcil, zararsız, sadık birer türe dönüşürler. Cinsellik balayının lezzetini çoktan yitirmiş, gerdek tadı kaçmış sakız plastikliğinde bir gerek olmuştur…

Ey sevgili okur; bu tür erkekler tüm toplumları doldurur. Çarkların birer vidası, çivisi, feleğin çarkının en uyumlu dişlisidir onlar…

Bir kadına bağlı olmak, yani evlilik; insandaki en zararlı duyguyu ortaya çıkarır çünkü. Bir nesneye sahip olduktan sonra ona alışmak; her gün aynı yemeğe, doyup da artık gına getirdiğin gıdayı hayat tablonun tabildotu yapmakla aynı anlama gelir…

Hele hele ekonomik durumlar iyi değilse artık takıldığın her taştan evdeki Sezar’ı sorumlu tutarsın…

Çok mu lazımdı evlilik sana Hüsnü… Aldın mı boyunun ölçüsünü...

Ama O Sezar’ dır beyler! Bu göbek ve gıdıyla, bu rahata ermenin yarı uykulu durumuyla asla Brutus olamazsınız.

Aşkın kadehini bir dikişte içmek yerine; ekonomik davranıp azar azar içmek yaratır dişi Sezarları…

Hadi markete gidelim pazarları !

 
Toplam blog
: 94
: 608
Kayıt tarihi
: 04.10.06
 
 

1950'lerden sonra doğan her dünya insanı gibi, ardında pek çok takıntıyla gelen geçmiş zamanı, bilim..