Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Erkeklerde "Down Sendromu"

Erkeklerde "Down Sendromu"
 

Tıbben kromozom anomalisinden söz etmiyoruz. Konumuz başka. Erkeklerde yeni baş gösteren ve son zamanlarda yaşam biçimi haline gelen bir tanımlama ile karşı karşıyayız. İngilizce kaynaklı bu sözcük moral bozukluğu, keyifsizlik, üzgün olma anlamında kullanılıyor. Yaşam şartlarına daha fazla göğüs gerememiş erkeğin, kıyıda köşede kalmış duygularının bir de yer çekimine dayanamayarak yerle bir olmasını tarif eden bir durum. Bu duruma yakalanan adamlar karizmalarına, yaşlarına, sosyolojik konumlarına, deneyimlerine, yüzyıllardır süregelen güçlü imajlarına bakmaksızın bir anda gözünüzün önünde yıkılıp gidiyor.

Sorun genel olarak bir erkek için en önemli iki ana problemden kaynaklanıyor. Aşk veya iş. Bir kadın tarafından terk edilme ardından ona obsesif şekilde saplanıp kalma, iş hayatının yolunda gitmemesi, eskisi gibi para kazanamama, dolayısıyla itibar kaybı gibi yaşanan olaylar erkeği bu sendroma sürükleyen en büyük etkenler. Bazılarında durum profesyonel yardıma kadar uzayabiliyor. Ondan sonra dağılmış adamı el birliği ile topla toplayabilirsen.

Bir kadın tarafından terk edilmek kimisinde kendini eve kapatma, yaklaşık bir iki yıl dünyaya ve işine küsme, bitkisel hayata girme şeklinde gözlemlenirken, bir diğer vakada bırak eve girmeyi sokaklarda o bar senin bu bar benim, ölümüne içmeden de eve dönen adam değil şeklinde tepkiye dönüşebiliyor. Paralar ölümüne saçılıyor, sağlık elden gidiyor, içkili ve hücreleri ölmüş kafayla acıyı unutturacak o müthiş kadın sokaklarla aranıyor ama bulunamıyor. Zaten bu değil de öteki daha mı iyidir, şu bar daha piyasadır derken bir bakmışlar ömür geçiyor. O kafayla bulunan hatun kişi bu dağılmış adamı evine döndürebiliyor mu o ayrı bir merak konusu oluyor.

İşini gücünü kaybetmek, stres altında çalışmak ya da istediği işi yapamamak ise adamı en çileden çıkaranı oluyor. Ofiste ezilen dışarıda kaplan kesiliyor, etrafına saldırıyor, içinde olduğu durumu unutmak için en takmayacağı konuya takıp başkasına hükmetmeye çalışıyor. Ortalık yapmacık “cool” karizmadan geçilmiyor. Bu gibilerin havası ancak esip geçiyor.

İşin garibi böyle tipler açık vermekten, başkası tarafından anlaşılmaktan inanılmaz korkuyor ve etrafında güvendiği en yakın erkek arkadaşı hariç bunu çözecek akıllı bir Allah’ın kulunu arkadaş olarak dahi barındırmıyor. Bu tip konularda akıllı kul dediğin genelde kadın olduğu için ve problemi çözme çabasıyla adamı kendiyle yüzleştirdiği için kıyamet kafadan kopuyor. Erkek direkt topuklayıp kaçıyor.

Bir süre sonra bu eller havada gönüller barda, çok havalıyım ben, herkesi stres ederim, hayatı da takmıyorum, günümü yaşıyorum halleri savunma mekanizması haline gelip bir yaşam biçimi halini alıyor.

Sevgili beyler böyle olmak size yakışmıyor. Sizin durumunuzdan daha ağırlarını duygu yoğunluğundan ötürü kadın milleti büyük mücadeleler vererek, sapasağlam atlatıyor. Hatta dokuz canlı misali yıkılıp yıkılıp çok daha iyi şekilde normal hayata dönüyor. Dönemeyenler başka bir statüde zaten aramızdan ayrılıyor.

Bakınız bunalımdan çıkmayan adamı erkekli kadınlı terk ederler. Problemine çözüm getirememiş adama kalıbına bakıp hatta gülerler. Nesillerden beri güç sembolü olmuş adamlara alışmışız, genetik yapıyı bozmayınız. Bu milletin, hatta bu kadın milletinin, çocukların size ihtiyacı var. Lütfen görevinizi hakkı ile ifşa ediniz ya da acilen duygularınızla birlikte indiğiniz yerden çıkıp, savaşçı ruhunuzu bulunuz.

Yok, yani kendimiz için söylüyorsak ne olayım, “Her şey vatan için! Her şey vatan için!”

 
Toplam blog
: 118
: 1607
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

Bir fikirden bir başka fikre, gerçeği bulana kadar bir halden başka bir hale geçip duruyorum. İncede..