Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '09

 
Kategori
Mizah
 

Erkekleri elde ve evde tutma rehberi 1/2

Erkekleri elde ve evde tutma rehberi 1/2
 

tasmalı


Çoğu kadın şikâyetçidir ve serzenişte bulunur. “Ne yapsam olmuyor, herif gündüz işte, akşam ve hafta sonu hep dışarıda! Haklılar bu konuda ama bunun sebebinin biraz da kendisinden kaynaklandığını hiç düşündüler mi? Kocasını evde tutan kadın bunu nasıl beceriyor peki? Kâğıt ve kaleminizi çıkarın. Açıklıyorum “ Erkekleri elde ve evde tutmanın yolları”nı!

1- Önce elimizdeki malzemeyi tanıyalım: Erkekler her ne kadar kadınlara göre daha baskın bir kişilik olarak görünseler de durum böyle değildir. Aslında kadınlardan daha duygusal ve itaatkârdır. Ama çocukluktan beri aile ve çevresel dayatmalar nedeniyle (erkek güçlüdür, erkek üstündür, erkek kadın ağzına bakmaz, erkekler ağlamaz vs.) güçlü olduğunu zanneder. Buna, kadınların da destek vermesi nedeniyle (aman kızım uslu dur, eteğini topla, bacağını açma, gezme, cevap verme, elinin hamuruyla, kocandır döver, sever, kapıya atar, boşar, coşar vs.) pohpohlanan erkeği tabiî ki tutamazsınız evde! “Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz!” “Dana nasılsa evde kazığa bağlı” deyiminin garantisiyle erkek, hep dışarıdadır. Eve sadece yemek yemeye, uyumaya, televizyon seyretmeye, çamaşırlarını yıkatmaya, sırtını keseletmeye, işyeri stresini atmaya, hafta sonu yarım gün çocuklarını gezdirmeye-o da mecburiyetten- bir de biiiip için gelir. Bunu haricinde akşamları ve hafta sonları arkadaşları ile buluşup, futbol maçına, balık tutmaya, meyhaneye, ormana piknik yapmaya bir de çapkınlığa gider.  

2- Malzeme hakkında bilmediklerimizi öğrenelim: “Asla ağlamaz benim herif” diyerek ağladığını hiç görmediğiniz erkeğinizin arkadaşları ile gittiği meyhanede ya da ormanda salya sümük, masaya vurarak ağladığını biliyor muydunuz? Hemen “Hayır, olamaz ya!” demeyin! Aynen böyle! Önce bel altı fıkralarla ve komik anılarla ormanda yankılanan kahkaha sesleri birazdan erkeğinizin daima kötü olan patronuna edeceği küfür sesleriyle yer değiştirir. Mangal muhabbetinin sonlarına doğru, önce devleti- milleti kurtaran erkeğiniz, futbol üzerine yorumlar yazıp en sonunda da erkeklerin hiçbir zaman kaçırmayacağı malum uzmanlık alanı “kadınlar” konusunda akademik geçmişini anlatmaya başlar. Sizden önceki ve sizin zamanınızdaki kadınlardan bahseder. Hayatından geçen kadınların sayısı en az iki hanelidir. Hiçbir filmde, dergide göremeyeceğiniz fantastik sahneleri kurgular erkeğiniz. Konu kadın olunca fondan gelen duygusal müzik sesleri ile başlar erkeğiniz ilk aşkını anlatmaya. Âşık olup evlenemediği, dünyanın en güzel kadınını elinden başkası almıştır, ya da babası başkasına vermiştir ya da erkeğiniz- siz varsınız diye- onu terk etmiştir. (Aslında kadın, erkeğinizi terk etmiştir- basmıştır kıçına tekmeyi- ama böyle söylemez.) Alkolle beraber “ Ahh, ahh… Ne kadındı be!” diyerek başlar gözünden yaşlar akmaya. Arkadaşları da destek verir hemen. “ Bu dünya var ya! Yalan lan her şey. Benim de senin gibi içim yanıyor. Gel de içme!” O kadının, kendisini daha yakışıklı ve iri birine tercih edip terk etmesine hazmedemediğinden ve o adamı da dövemediğinden içerlenir, ağlar. Gerçek budur.  

3- Malzemeyi elde tutmak için bugüne kadar yaptığımız şeyleri gözden geçirelim: Kendiniz denediniz, söylediniz, başkasından akıl aldınız, kadın dergilerinin tüyolarını uyguladınız hatta uzmanına başvurdunuz ama malzeme hala kayıp. Bir bakalım neler yaptığınıza;  

a) Size akıl verdiler ya, erkeği evde tutmanın en kolay yolunu söyleyerek “ Erkeğin karnını da kendisini de doyuracaksın!” Siz de aynısı yaptınız ama olmadı değil mi? Herif eskisinden daha fazla dışarıda kalmaya ve televizyon başında daha çok vakit harcamaya başladı değil mi? Aynı zamanda erkeğinizin göbek çapındaki artış ile yağlar da size kar kaldı.  

b) Tam tersini yaptınız. Yine olmadı değil mi? Hem malzemeyi evde tutamadığınız gibi evdeki bulgurdan oldunuz hem de, ya fırça ya da dayak yediniz. Artık başka kadınlara gidiyor erkeğiniz değil mi?  

c) “Erkeğinizi kıskandırın” dediler size. Yaptınız ama bunu bedelinin bir çuval bulgurdan bile daha ağır olduğunu fark etmeniz, çok zaman almadı, değil mi?  

d) “Bakımlı olun, onu şaşırtın, televizyon izlerken kucağına atlayın, zıplayın” vs. Bunları da yaptınız ama sonuç sıfır değil mi? Malzeme hala dışarıya kaçıyor. “Ne elimde ne de evde tutamıyorum” diye kahroluyorsunuz.  

e) Gelelim, en son yaptığınız şeye. Mutlaka bunu da söylemişlerdir size. “Romantik bir akşam yemeği” En seksi çamaşırlarını giydiniz. En sevdiği yemekleri yaptınız. Mum ışığı, çiçekler ve kırmızı şarapsız olmaz zaten. Erkeğinizi kapıda- bir eliniz kapıya dayalı, başınızı aşağıya düşürüp, geceliğinizin kenarından yarım frikik vererek, öpücükle karşıladınız. Baş başa yemek faslından sonra romantik bir müzikle dans ettiniz. Sonrasında malum, yatak odasına. Her şey bitti değil mi. “Artık malzeme elde hem de evde” diyorsunuz değil mi. Hayır! Bu, asla yapmamanız gereken şeydir. Hiçbir erkek bu romantik yemek vs. ile gaza gelmez. Sadece ona, o gece fazladan bonus vermiş olursunuz.  

Sonuç : “Onu yaptık, şunu denedik olmadı. Peki, sen ne öneriyorsun?” diyorsanız önce yukarıdaki maddelere biraz çalışın. Bir sonraki yazımdan sonra, hep kaçan o malzeme kendi ayakları ile size gelecek. Hem elde tutacaksınız hem de evde.  

 
Toplam blog
: 106
: 4561
Kayıt tarihi
: 28.03.09
 
 

Ayhan Demiral ..