Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

Ermeni Meselesi ve Daha Nereye Kadar Gerileceğiz!

Ermeni Meselesi ve Daha Nereye Kadar Gerileceğiz!
 

Uzun zamandan beri kafamı kurcalayan bir husus haline dönüştü “Ermeni Meselesi”. “Acaba kim ne diyecek?” diye papatya falına gark olmuş bir memleketin evlatlarıyız ya. “ABD’nin, Temsilciler Meclisi Komisyonu ne diyecekti?” diye gece gündüz kıvranan yurdumun ahir zaman muktedirleri, gözlerini, kulaklarını ve zihninin her zerre hücresini ABD’nin Temsilciler Meclisi Komisyonundan çıkacak karara bağlamıştı.

Bu girizgâhın hemen ardında şu soruyu illede soracağım. “Yahu bu ülke insanı, daha ne kadar zaman bu mevzuunun stresini, gerilimini ve gazını taşıyacak?”

Pek tabiki dünyanın adı sanı belli, forsu tavan yapmış ülkeleri bir bir bu mevzuuyu kıyısından, köşesinden tutup gündemlerine alıyor, tartışıyor, konuşuyor ve oyluyorlar. Sonuç bir zaman sonra malum hale bürünecek. Vah tüh etmeler sadece ertelenmiş olacak. Hepsi bu.

Yoksa sizler, halen sonucun başka türlü çıkmasını mı bekliyorsunuz? Dünyadan bi haber olmanın resmidir işte bu beklenti.

Her neyse canım, beni çok fazla bağlamıyor bu gibi mevzularda sonucun memleket alehine çıkması veyahut çıkmaması. Zira sonuçta ne olacak? Ortada var olmayan klasımız mı sarsılacak? Yoksa bu karar mevzuu lehimize sonuçlanır ve bir sonraki yıllara sarkarsa olmayan klasımız ve forsumuz tavan mı yapacak?

1915 senesinde ne olmuştu?

Güya tarih okumuştuk, güya ne güzel bir tarihimiz vardı ve bu tarih üzerine şekillendiriyorduk yeni cumhuriyetimizi. Lakin zaman öyle bir zamanki, keyfiyete göre yazılan tarihi bir çırpıda silecek hale dönüşmüş durumda. O halde “aklın yolu birdir” prensibinden hareketle, tarihimizin bizim zihin dünyamızı alabora edecek gerçekleri ile yüzleşmek varken, neden başımızı kuma gömüp, kendimiz söyleyip yine kendimiz duyar halde mevzulara bakıyoruz? Şimdi ben söyle desem kim bana ne diyebilir? “Kızım sekiz yaşında, ne suçu var yahu bu kızın. Veya ben kendi adıma söylesem ve dünyaya gözümü açtığım tarihlerde, mevzuunun üzerinden bilmem kaç yıl geçmiş ve mevzuunun yaşandığı dönemlerde Türkiye diye bir kelime bile yokken ve Osmanlı’nın ve o Osmanlı’nın başında bulunan İttihat ve Terakki denilen çetenin işlemiş olduğu bir suçun vebalini ben neden taşıyacakmışım?”

Dolayısı ile bu mevzuu bu gün insanın sırtına yüklenebilecek bir mevzuu değildir. Hani şimdi işin içerisine Uluslararası Hukuku, Devlet Hukukunu falan sokmaya gerek yok. Benim pek öyle şeylere kafamda basmaz hani. Gayet açık ve net söylüyorum. İttihat ve Terakki’nin işlemiş olduğu suçlardan dolayı hiçde kendimce ve hiç kimseninde bir sorumluluk taşımasına gerek yoktur. Zira bu işden daha çok karnını doyuracaklar vardır. Daha çok nemalanacak olan çevreler olacaktır ama bilinmesi gereken en yalın gerçek şudurki, ne Ermeniler bu günkü vatandaşları suçlamaktadır ve bu günkü Türkiye Cumhuriyetine suç atmaktadır, nede bizim Ermenilerle bir sorunumuz vardır. Sorunu olanlar illede vardır. Kendilerini sorumlu hissedenler illede vardır. Kendisini sorumlu hissetmeyenlere çamur atmalarına gerek yoktur. İttihat ve Terraki çetesi son noktada işin ayan beyan olduğu şekli ile koca bir İmparatorluğu parçalamıştır. Öyle sağa sola taş atmaya, çamur savurmaya gerek yok Gerçek bu denli yalındır. Koca bir İmparatorluğu yerle yeksan eden İttihat ve Terakki çetesinin reisleri boşuna mı memleketi bir gece vakti terkeylemişlerdi? İttihatçilerin suçları çoktur. Hemde sayfalar dolusu bir halde suça bulaşmıştır İttihatçiler. Onların kanlı tarihini sahiplenmek bana mı, bizlere mi düştü?

İngiltere’de, hani şu meşhur “Mavi Kitap” yayınlanıp satışa sunulmuştu ve bizim parlemento bu kitabın piyasadan toplatılması için İngiltere’ye bir yazı göndermişti ama, tabi İngilizler cevap olarak, ilgili yazıyı arşive aldıklarını bildiren bir yazı ile karşılık vermişlerdi. Yani efendim İngiltere’de böyle bir cevabın anlamı, göndermiş olduğunuz yazınızdaki talebinizi çöpe atıyoruz şeklindeymiş. Ben demiyorum tabi bunu, Zülfü Livaneli demiş. Pek tabki Zülfü Livaneli bu gibi hadiseleri iyi bilen birisidir ve o dönemde vekilken, bu durumu açıklamak için Mecliste bir konuşma yapmak istemiş ama kendisine izin verilmemiş. Dolayısı ile böyle bir sonuçla karşılaşmak durumunda kalmışız. Çünkü İngiltere’de kitap yasaklatmak ve toplatmak diye bir şey söz konusu değilmiş. Bu durumu neden bizim parlemento ve hükümet bilmiyor acaba ve bilen birisini de konuşturmuyorlar? Anlaması zor tabi. Bu bilinçsizlik koca bir ülkeyi daha bir zora sokmuyor mu?

Her neyse efendim!

Tarihimiz keyfe keder dizayn edildiği için biz daha çok mevzulara gark olacağız ve sadece sanırım bu iş Ermeni Meselesi ile sınırlı kalmayacak.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..