Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '13

 
Kategori
Tarih
 

Ermeni tehciri meselesi || 1915-2015

Tarihte yaşayan şahsiyetler ve tarihte vuku bulmuş bazı olaylarla ilgili paylaştığım son yazılardan sonra, şimdi bizim için çok önemli olduğunu düşündüğüm Ermeni tehciri meselesi hakkında sizleri bilgilendireceğini düşündüğüm bu yazıyı kaleme alıyorum.
 
Öncelikle kısaca Ermeni tehciri nedir sorusunu açıklayalım. Ermeni tehciri Doğu Anadolu'da bulunan Osmanlı topraklarında yaşayan Gregoryan Ermenilerin zorunlu göçe tabi tutulmasıdır. Günümüzde Ermeni soykırımı olarak hem bize hem de dünya kamuoyuna kabul ettirilmeye çalışılan tarihi olay budur.
 
Öncelikle bu bir soykırım mıdır sorusunu cevaplayacak olursak, o zaman ki Osmanlı hükümeti tarafından Ermenilerin iskan ve iaşeleri hakkında çıkartılan yönetmeliklere bakacak olursanız, bunun bir soykırım olmadığını açıkça görebilirsiniz. Ermeni nüfusun göç ettirildiği bölgedeki gelecekleri konusunda pek çok yönetmelik arşivlerimizde mevcuttur.
 
Yeri gelmişken hemen belirtmek istediğim bir konu arşiv meselesidir. Arkadaşlar şimdi gidelim, Rus, Amerikan, İngiliz vs. arşivlerine bakalım, böyle bir olay var mı nasıl olmuş gibi bir hava yaratıldı ülkemizde. Bu olay Osmanlı Devleti sınırları içinde yönetmelikler ve kanunnameler hazırlanarak gerçekleştirilmiş bir olaydır ve bakılması gereken arşiv bizim arşivimizdir.
 
Ama ben merak edenler için bir Rus kaynağından alıntı yapayım. Resmi görevle bulunduğu Van ve Bitlis vilayetlerinde dolaşarak buraların istatistiğini çıkaran Rize konsolosu Rus kurmay generali J.Mayeski, yazdığı "Van ve Bitlis Vilayetleri Askeri İstatistiği"(1914) adlı eserde şunları söylemektedir;
 
'Türk vahşetine hiçbir yerde tesadüf edilemez. Türk vahşeti bir hakikat olmayıp, bile bile uydurulmuş siyasi bir hikayedir; çünkü, ekseriya göz önünde cereyan eden vakalara dair Avrupa matbuatındaki, bizzat müşahade edenler imzasıyla yazılan satırları okuyunca insanın gözlerine inanamayacağı geliyor. Hakikat gözüyle bakıp da hakikatı olduğu gibi söylemek icap ederse, Doğu'da vahşeti müslümanlar değil Doğu hristiyanlarının yaptığını itiraf etmek icap eder.....'
 
Bakınız bu eser 1914'te yazılmış yani meselenin öncesi var. Bildiğiniz gibi Osmanlı'dan ayrılan pek çok halk oldu. Yunan, Bulgar, Sırp, Arap vs. Peki bunun aşamaları nelerdi?
 
1-Önce Osmanlı'nın bir bölgesinde dışarıdan alınan destekle bir ayaklanma başlatılır. Osmanlı doğal olarak askeri güçle bunu bastırır.
 
2-Destek veren dış güçler bu sefer hakemlik yaparak, bu bölgelere baskı uygulamayın ve ıslahat yapınız der.
 
Islahat yapılır, yani ayrıcalık verilir. Buna özerklik diyebiliriz.
 
3-Çeşitli haklar alındıktan ve örgütlenme sonuçlandıktan sonra, bir savaşla ya da politik başka oyunlarla özerklikler bağımsızlığa dönüşür ve yeni devlet kurulur.
 
Aynı oyunu yapmak için Ermenileri'de kullandılar. O dönemde Osmanlı'da ki Ermenilerin durumu ise hiçte sıkıntılı değildir. Mesela 1.Dünya Savaşı'na girerken Hariciye Nazırı bile Ermeni'ydi. Lakapları millet-i sadıka idi. Fakat dışarıdan gelen fitnelere onlarda kandılar ve Doğuda mezalime başladılar. Daha sonra üzerine birde savaş zamanı eklendi.
 
8 cephede savaşan Osmanlı aynı zamanda içeride Ermeni çeteleriyle uğraşıyordu. Bunun durması için o zamanın önemli devlet adamı Talat Paşa çok büyük çaba harcamıştır. Üzerindeki politik baskıya rağmen bir özerklik tanımamıştır ve sonunda bu tehcir kanununu çıkartmak zorunda kalmıştır.
 
Peki bu tehcir mükemmel mi işledi. Tabii ki hayır, hem dönemin ulaşım şartları hemde savaş zamanı göz önüne alınırsa, yolda pek çok Ermeni vatandaşın hayatını kaybettiği aşikardır. Ama bu bir soykırım olarak nitelenemez. Çünkü gelecekleri ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır.
 
Çeşitli sayılardan bahsediliyor, 1 buçuk milyon kişi öldü gibi.. Talat Paşa tarafından hazırlanan tehcir yönetmeliklerine göre göç edecek Ermeni sayısı 900 bin civarındadır. Hatta 1914 nüfus sayımına göre bütün Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni sayısı 1.256.403 tür. Tarih değerlendirmek için yüzde on hata payı eklersek bile 1 buçuk milyon olamaz. İşin en can alıcı noktası, hiç bir kaynak tehcir sırasında ölen Ermeni sayısını tam olarak veremez ve bunun yanında hiç bir kaynak Ermeni çeteleri tarafından öldürülen müslüman sayısını da tam olarak saptayamaz.
 
Soykırım meselesi ise her zaman belirttiğim gibi küçük hesapların bir parçası değil, 100 yıl falan değil belki de Malazgirt ile birlikte doğan kinin sonucu olarak Anadolu'nun Türk egemenliğinden çıkarılması yemininin bir tecellisidir.
 
Şimdi bu tehcirin 100 yıl dönümü yaklaşıyor ve inanılmaz bir kamuoyu baskısıyla karşılaşacağız. Çok öenmli yönetmenlere filmler çektiriliyor, devlet parlementolarına baskı yapılıyor, her şeyin dışında içeride bile soykırım yapıldı diyenler mükafatlandırılıyor. Yıllardır suni olarak yaratılan Kürt ve Ermeni meseleleriyle birlikte yüzyıllardır egemen olduğumuz Doğu Anadolu topraklarımız tehdit altında ve bu konuda gerçekçi hiç bir adım atmıyoruz ya da atamıyoruz.
 
Bu konunun açıklığa kavuşması için öncelikle bu tehcir sırasında tutulan sevk defterlerinin artık devlet arşivleri tarafından açık hale getirilmesi gerekiyor. Ne olup bittiğini herkes ancak o zaman anlayabilir.Yaşanmaması gereken olaylar bu topraklarda her daim yaşanmıştır ve bu gidişle yaşanmaya da devam edecek gibi gözüküyor.
 
Kamuoyu baskısı yaratmak için kullanılan Dink cinayetinden tutup geriye doğru gittiğimizde, ASALA terör örgütünün işlediği cinayetler ve bunlardan çok yıllar önce Talat Paşa'nın Almanya'da Ermeni Sogomon Tehliryan tarafaından Taşnak Partisinin Nemesis operasyonu ile gündüz vakti ensesinden vurulup katledilmesine kadar giden bir süreçtir bu.
 
Asıl soykırımı kimlerin, ne zaman ve nasıl yaptığını öğrenebilmek için, Kazım Karabekir'in "1917-20 Arasında Erzincan'dan Erivan'a Ermeni Mezalimi" adlı eserini ve Dr.Rıza Nur'un "Hayat ve Hatıratım" adlı eserinin ikinci cilt 498-499. sayfalarını okumanızı tavsiye ederim.
 
Yakın zamanda vuku bulan Dink cinayetini, bir gazeteci cinayeti yerine Ermeni soykırımı yalanının bir parçası haline getiren kendi halkımız içinse söyleyecek kelime bulmakta güçlük çekiyorum. Arkadaşlar okumak ve öğrenmek yerine, her duyduğunuza inanarak bunun üzerine harekete geçmek cahilliğin en büyük göstergesidir. Hali hazırda yer yönden üzerimize oynanan oyunların parçası olmak yerine karşısında durmanızı şiddetle öneriyorum.
 
Hepimizin geçmişi bu topraklarda yatıyor ve geleceğimiz bu topraklarda yaşanacak..
 
Saygılar
 
Toplam blog
: 21
: 608
Kayıt tarihi
: 31.07.13
 
 

Yıldız Teknik Üniversitesi - Endüstri Mühendisliği bölümü son sınıf öğrencisiyim.. Toplumbili..