Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '08

 
Kategori
Güncel
 

Ermeniler Ne kadar haklı ?

Ermeniler Ne kadar haklı ?
 

Ermenilerin Tehciri ile Soykırımı iddialarını iyi ayırt etmek lazım !..


Napolyon “<ı>tarih, gerçek olduğunu herkesin kabul ettiği bir masaldır”' demiş. Bu sözü biraz irdelemek lazım. Yani tarihi iyi kavramak ve anlamak lazım. Ama bunu yaparken de herkesin tarihçi olmasına gerek yok. Her ne kadar birileri çıkıp da <ı>“tarih, tarihçilere bırakılmayacak kadar önemlidir” dediyse de, yine tarih bilimi adına birilerin çıkıp, adam akıllı tarihsel bir araştırma ve dokümantasyonunun bize akıcı ve kavrayıcı bir dille sunulup, olayların objektif ve belgelere dayanılarak aktarılması yeterli.

Her tarihsel olayın süzgeçten geçirilmesinde, hep bir takım fırtınalar koparılır. Birileri belirgin bazı olaylara istinaden, bir araştırma yapar, bir kitap yazar. Birileri de çıkar bu kitap hakkında konuşur. Bu normaldir. Her tarihçi kendinin olayları iyi bildiğini öne sürer. Ama hiç kimse “arkadaş gelin, kafa kafaya verelim de adam akıllı bir tarih yazalım” demez. Nedendir acaba ?

Bu girişten sonra, biraz bilimsel açıklamalara yer vereceğim. Hep konuşuruz, okuruz, söyleriz ama tarihin ne olduğunu acaba ne kadar kavramışızdır. Şöyle bir açılım yapmak mümkün aslında. <ı>Tarih<ı>, geçmişin olaylarını kaynak malzemelerin eleştirel bir incelemesine dayanarak <ı>kronolojik<ı> tutarlılık içinde irdeleyen ve genellikle bunların nedenleri konusunda açıklamalarda bulanan bir bilim dalıdır. Lügat böyle ifade ediyorsa da, ancak 19. yüzyıl sonlarında çağdaş ve profesyonel tanımına kavuşmuş, amaç ve yöntemleri belli, özerk bir yapısı olduğu kabul görmüştür. Tarih bilimi, doğa bilimleri gibi dolaysız gözleme dayanmak yerine, eksik ve kusurlu belgesel kayıtlardan ya da anlatılanlardan yola çıkarak akıl yürütme yoluyla geçmişte olanların çıkarsamasını ve yeniden kurgulanmasını içerir. Başlıca yardımcı dalları arkeoloji, bibliyografya, kronoloji, diplomatik, yazıtbilim, soy bilim, paleografi, mühür bilim ve metin incelemesidir. Aslında Tarih bilimi nesnel verilere, olgulara dayanan bir bilimdir, ancak nesnelliği bütünüyle yansıtması mümkün değildir. Tarihî çalışmaların birinci elden kaynaklara, arşiv belgelerine dayalı olması bu çalışmaların inceledikleri konu üzerine mutlak bilgi verdiği, son sözü söylediği anlamına gelmez. Bu durumun nedenleri kaynaklara ve tarihçiye bağlı nedenler olarak ikiye ayrılabilir. Tarihçi, her ne kadar belgelerle konuşursa da, çoğu zaman arşiv belgeleri güvenilir bir kaynak teşkil etmez. Tarihçi sürekli olarak şüpheci olmalı ve araştırmalıdır. Kullanılacak olan belgelerin seçimi, sunuş şekli, tarih çalışmasının amacı, tarihçinin kişisel siyasi-ideolojik tercihleri olmalıdır. Tarihçinin eser verdiği dönemin siyasi-ideolojik koşulları gibi çeşitli nedenler, tarih yorumlarına etki eder. Dolayısıyla aynı arşiv belgelerinden yola çıkılarak farklı tarih yorumlarına ulaşılması olasıdır. Yazılı ve sözlü kaynakların yeterli olmadığı durumlarda fotoğraflar ve günlük eşyalar birinci elden kaynak olarak tarih çalışmalarına temel oluşturabilir.

Şimdi bu kadar kelamı niye ettik? O zaman sadede gelelim, öyle değil mi? Gazetelerde okumuş, tv’lerde izlemişsinizdir. Haftalar önce, bir grup aydın (!) kendilerince bir genelge yayınlayarak atalarının 1915–1918 yılarında gerçekleştirdiği tehcirden dolayı Ermenilerden özür dilediler. Bunu da bir kampanya haline getirdiler. Neden? Bunun nedenini onlara sormak lazım. Tehcir’in haklılığı, haksızlığı tartışılabilir elbette ama Türk aydınlarının böyle bir çıkış yapması, Ermeni soykırımı siyasetinden beslenen Ermeni diasporasını oldukça sevindirdiği ve ekmeklerine yağ sürdüğü kesindir. Buna paralel, bu insanların böyle bir kampanya başlatmaları, Ermenilerin, daha doğrusu diasporanın Türkiye’ye sözde soykırımı kabul ettirme girişimlerine büyük bir katkı oluşturacağı da muhakkaktır.

Ermenilerin, tüm dünyaya “Türkler Ermeni soykırımı yaptı, onlar soykırımcıdır” tezlerini kabul ettirmeye çalıştıkları sırada, 1915 yılında olan bir tehcirden dolayı, yeni Türkiye’yi suçlamak pek doğru olmada gerek. Aslında Ermeniler, nalıncı keseri gibi hep kendi taraflarına çekiyorlar olayı ve tehcir sırasında 1.500.000 Ermeni’nin katledildiğini öne sürüyorlar. Ama tarihçiler, o dönemlerde Ermeni nüfusunun bile bu kadar olmadığını Osmanlı kayıtlarına göre ispatlıyorlar. Ama dinleyen kim? Ermeniler, tüm dünyada kendilerine taraftar araya dursunlar, Ermeni Soykırımı<ı> tezi karşısında Türkiye Cumhuriyeti, resmî politikasında, tehcir sırasında ve sonrasında birçok Ermeni'nin öldüğünü kabul etmekle birlikte, bu ölümlerin sebebinin sistemli bir devlet politikası değil, savaş koşulları, hastalıklar, iklim, bölgedeki çete ve aşiretlerin saldırıları ve Ermeniler'in zorunlu göçünü kolaylaştıracak imkânların bulunmaması olduğunu öne sürmektedir. Ayrıca bu yıllarda, Rus güçlerini de arkalarına alarak Ermeni çetecilerin, özellikle kuzey Doğu Anadolu’da ve Doğu Anadolu’nun bir çok yöresinde, büyük bir isyan başlatarak birçok Müslüman Osmanlı tebaasını öldürdüğünü savunmaktadır. Bu hem belgelerle, hem dönemin şahitleri ile ve kısıtlı da olsa resimlerle belgelenmiştir.

İngiliz Yabancı İşler Dairesi, 1.000.000–1.200.000 Ermeni'nin tehcire tabi tutulduğunu ve bunlardan 600.000'inin hayatını kaybettiğini ifade etmesi tezine karşılık eski TTK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun Osmanlı Arşivlerinde bulduğu belgelerde, 413.067 kişinin tehcire tabi tutulduğu, bölgedeki çetelerin saldırısı, hastalık vb. durumlarla toplam 56.610 Ermeni’nin öldüğü iddia edilmektedir. Tehcire tabi tutulanlar ABD resmi kaynaklarına göre 486.000, Catholic Encyclopedia'ya göre 600.000, Salahi Sonyel'e göre 700.000 olarak geçmektedir. Ayrıca Osmanlı arşivlerinde yer alan kayıtlara göre 1906–1922 yılları arasında Anadolu’da ve Kafkaslarda, 517.955 Müslüman Osmanlı vatandaşının Ermeniler tarafından öldürüldüğü iddia edilmektedir.

Ermeni diasporasının son zamanlarda giderek artan soykırım iddialarını, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 26 Şubat 1921’de Amerikalı gazeteci Clanence K. Streit’in sorusu üzerine, Ermeni tehcirine ilişkin şu tarihi gerçekleri dile getirmiş:
<ı> “Düşmanca ithamda bulunanların sürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin tehciri meselesi aslında şuna inhisar etmektedir: Rus Ordusu 1915’de bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. İngilizlerin sulh zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda’ya reva gördüğü muameleye hemen hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya efkarı, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz. Bize karşı yapılmış olan iftiraların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan ekserisi şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi evlerine dönmüş olurlardı. Gerek umumi harp sırasında gerek mütarekeden sonra Ermeniler ve Rumlar tarafından Müslüman ahaliye yapılan mezalim üzerinde durmak uzun bir hikaye olur. Brest Litovks Muahedesi’nin akdini müteakip Rusların şark vilayetlerimizi tahliyeye başladıkları sırada Ermeni çetelerinin yapmış oldukları katliam ve tahribat kafi derecede herkesin malumudur.”

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..