Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '07

 
Kategori
Magazin
 

Erol Köse'nin kadın sıralaması

Erol Köse'nin kadın sıralaması
 

Dün gece, geç saatlere kadar televizyon karşısındaydım. İlk önce "Şarkı söylemek lazım"a takılıp kaldım; sonra da "Uçankuş"un 'merak ettiren' alt yazılarının peşine düşüp, magazin aleminde turladım. "Şarkı söylemek lazım", bu hafta arabesk ve Türk sanat müziği dallarında belirlediği şarkılarla, pek fena sayılmazdı. Ama, o yarışmayla ilgili şu sonuca vardım: kimse, birbirinin 'gerçek' anlamda kim olduğunu, ne görev yaptığını, en son hangi cümleyi söylediğinin farkında değil. Bilmiyor. Sadece, birbirlerine laf yetiştirmeye çalışan kalabalık bir kadro var ortada. O kadar. Ne jüri, ne ses eğitmenleri, ne yarışmacılar, yaptıklarını ne için yaptıklarını bilmiyorlar. Kavga-dövüşle durumu idare edip, gürültülü bir şekilde programı bitiriyorlar. Müzik anlamında da ortaya koydukları hiçbir şey de yok ne yazık ki...

Tv düşkünlüğüm olsa, 'şarkıcılık' yarışmaları içinde, Bülent Ersoy ve Ebru Gündeş'li "Popstar Alaturka"yı tercih ederdim. O yarışma da, hem müzik ön planda, hem de Bülent Ersoy'un pulları var! Tek bir pul parçasına kendi bedenimde tahammül edemeyen ben, Bülent Ersoy'un puldan gözükmeyen halini seyretmeye bayılıyorum. Diğer programda ise, dövüşelim, ratingi tavana uçuralım diye kıyasıya bir belden aşağı vurmaca oyunu oynanıyor. Ki, hiç sevmem, bir anlamda veremem bu gibi davranışlara. İnsanların belden aşağı vurmaları şu demektir: zekam, uslüp sahibi olmama izin vermiyor. Beni, yerlerde gezen algı düzeyimle ve şuursuzluğumla kabul ediniz.

Niye edelim ki?..

Her neyse, dün gece, 'bir geceliğine, tv kuşu-muallak kuşu'nun en çok dikkatini çeken şey, Erol-Ajlan Köse çiftiydi. "Birbirinden çoktaan ayrı düşmüş, görüntüden prangayla bağlı bir çift daha" dedim, onları görür görmez.

Neden mi?

Anlatayım: Erol bey ve eşi, bir ödül törenine katılmışlar. İkisi de pek şıklar. Ajlan hanım, 'kocamı Gülşen'den ayırdım, silikon da taktırdım, bakınnn" diyen bir gece-fantazi- elbisesiyle arz-ı endam ediyor. Ediyor etmesine de, yüzünde tuhaf bir sırıtış var. Fakat, kısa bir süre sonra, bu sırıtışın nedenini anlıyorsunuz. Çünkü, o geceye Gülşen de katılmış ve aynı mekanı paylaşıyorlar. Ortada da bir ödül var ve ödülün sahibi, Erol bey ve Gülşen!

Yani, kabul edelim ki zor bir ödül gecesi. Derken ödül töreni başlıyor, sıra Erol Köse-Gülşen ödülüne gelince, Gülşen mekanı jet hızıyla terk ediyor ve bu duruma şaşkınlıkla bakan Erol bey, karısına dönüyor ve "Kaçtı" diyor, ödülü alıyor. Hem de şu cümlelerle: Müyap, kainatta bile yan yana gelemeyecek markaları ve insanları biraraya getirecek bir güce sahip. Ama kaçmak güçsüzlerin işidir. Ya hiç gelmeyecekti ya hiç kaçmayacaktı. ben o'nun ödülünü almam, yapımcılar iletir onun ödülünü! Bu ödülü, sevgili eşim ve kızıma armağan ediyorum!

Tam bu cümlelerin şokunu atlatmaya çalışırken, tören çıkışı, tekrar bir açıklama yapma gereğini görüyorlar. Erol bey "o şarkıların sözlerine bir bakın, hep ikinci kadın ağzından yazılan şarkılar" derken, Ajlan hanım da, yine o slikon taktırıp, seksi olunabileceğini düşünen kadın edasıyla şunları ekliyor: Yani bu ödülü aslında ben aldım. Çünkü o şarkılar bana yazılmış. Değil mi ama? Hıh hıh hıh!..

Şu açıklamaları okuduktan sonra, ilk önce, içten bir "ıyyy" dedim ve bir çiftin, kameralar önünde neden çirkinleşme ihtiyacı duyabileceğini düşündüm.

Oysa ki, ne yaşanmışsa yaşanmıştır. Bitmişse de bitmiştir. Bir insan, vakt-i zamanında özel şeyler yaşadığı bir insana, neden belden aşağı vurmak ister?

Bir zamanlar kameralar önünde, "Gülşen'e aşığım" diyen bir erkek, hayatından geçen ya da kalan kadınları, neden sıralayarak kategorize etmek ister?

Ayrıca, Erol bey, Ajlan hanımla barıştığı zaman, ikinci kadın Gülşen oluyorsa, Gülşen birinci kadınken, Ajlan hanım kaçıncı kadın oluyordu?

 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..