Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '11

 
Kategori
Deneme
 

Erozyona uğratılmış bir masal…

Erozyona uğratılmış bir masal…
 

Resim internetten alıntı


Mecburiyetten…

Özgün versiyonunu: Söz başka bir mevsimde anlatırım.

“Sen okuma kardeşim! Özgün halini sana anlatmıştım”

Ezenler: Ezdiklerinden çoğu kez nefret ederler.

Onların kayıtsız şartsız teslimiyetleri: Ezeni tiksindirir.

Merhamet etmek yerine; öfkeleri dalga dalga kabarır.

“Annelerini sattıklarımın; neden karşı koymazsınız direnmezsiniz?”

Limon ve yumurtayı çırptım; masalı bir güzel terbiyeledim.

Yanlış anlaşılabilir düşüncesi: Afiyet olsun dememi engelliyor.

Bir varmış bir yokmuş; evvel zaman, pire deve; tellal teranesini atlayalım. Hazırsanız başlayalım.

Karanlık bir devirde: Loş ışıklı bir ülkede; halkını haraca kesen bir Derebeyi varmış. Halk soluduğu havanın dahi vergisini ödermiş.

İki büyük köyden oluşan loş ışıklı ülkenin köylerinin arasında derin bir uçurum; köyleri birbirine bağlayan eften püften sağa sola yalpalayan; urgan ve tahtalardan oluşan, köprü vazifesini gören bir bağlantıları varmış.

Hafif bir rüzgarda bile yalpalayan beşik gibi sallanan bu bağlantı çok canlar almış. Derebeyi düşünmüş taşınmış; ona köleler gibi hizmet edenlerin sayısının azalması işine gelmediğinden; adamakıllı bir köprü yaptırmaya karar vermiş ve yaptırmış. Yaptığı masrafı çıkarmak için köprüden geçenleri ücret ödemek zorunda bırakmış.

Köprülüler sevinmiş gık demeden geçiş ücretini ödemiş.

Bir müddet sonra Derebeyi: Köprünün girişinde ve çıkışında ücret alınsın diye buyurmuş.

Halk hiçbir tepki göstermeden girişte ve çıkışta ödemiş geçmiş ödemiş geçmiş.

Derebeyini: Halkının bu tepkisizliği çılgına çevirmiş “Ne yapsam da baş kaldırsalar” diye kara kara düşünmüş. Nihayet kendi gibi acımasızca bir formül bulmuş.

“Bundan kelli her kim bu köprüden geçmek isterse girişlerde ve çıkışlarda nöbetçiler tarafından… Okşanacaklardır” diye emretmiş.

Ve sevinçten yerinde duramaz olmuş. “Şimdi isyan bayrağını çekerler, bana baş kaldırırlar” Düşüncesiyle mest olmuş lâkin halkının çıtı çıkmamış. Sabırla kendini okşatıyormuş. Zaman alan bu yöntem yüzünden; kuyruklar uzadıkça uzuyormuş.

Deliye dönen Derebeyi: Emir vermiş “Halkım meydanda toplansın; hallerini hatırlarını soracağım”

Meydanda toplanmışlar. Derebeyi halkına sormuş.

“Sizin için yaptırdığım köprüden memnun kaldınız mı ey ahali?”

“Şak şak şak… Kaldık efendimiz”

“Ya ödeme şeklinden; ücret münasip midir? Sizi zorluyor mu?”

Birbirlerini yan gözle süzenler: Evet anlamında kafalarını sallamışlar.

Öfkesinden neredeyse ağzı köpüren Derebeyi: Kalabalık arasından bir adım öne çıkan çelimsizi görünce ümitlenmiş. “Hah şimdi oldu. Biri tepki gösterecek; diğerleri de ona katılacak; ben de bana baş kaldıranlarla mücadele edeceğim. Hayatıma renk gelecek; sıkıntımdan kalemin duvarlarını deşmek zorunda kalmayacağım”

Derebeyi: Mülayim ses tonuyla “Söyle evladım maruzatın nedir? Hadi söyle sıkılma! Haykırsana be adam!”

“Haşmetlim uygun görürlerse: Köprünün tam ortasına okşayan bir nöbetçi daha koyarlarsa… Akşamları tarladan dönüşte köprüde izdiham oluşuyor da… Bağışlayın …”

Derebeyi kalp krizinden gitmediyse…Hâlâ yaşıyor olmalı.

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…

3 Mart 2011 Perşembe

Alev Meisel/İzmir

Not: Yıllar önce İnternette dolaşan; senaristi meçhul masalı İlhami yeniden yorumladı.

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..