Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Erozyonu Okumak

Erozyonu Okumak
 

Bereketli topraklar yaşam üretir.


Toprak, değeri en az bilinen ama varlığımız için en gerekli olan doğal kaynağımızdır.

Eski uygarlıklar toprağı büyüme yakıtı olarak kullandı. Her şey yeterli miktarda verimli toprağa bağlıydı. Tarımsal faaliyetler arttıkça, toprak erozyonu toprağın kendi kendini yenileme kapasitesini aşarak hızlandı. Sümer uygarlığından Antik Yunan'a, Avrupa sömürgeceliğinden Amerika'nın Batı'ya genişlemesine kadar bir çok toplumun sonunu getirdi.

Bu sorunlar tarihte kalmış da değil. Dünya nüfusu büyür iken, 1970'lerden bu yana tarım arazileri azalmaya devam ediyor. Toprağı, kendi kendini yenileme sürecinden daha hızlı tüketerek torunlarımızın geleceğini ipotek altına alıyoruz.

Her toplumun toprağı ile ilişkisi çok önemlidir.Doyurulacak insan sayısı, toprağın destekleyeceğinden fazla olunca, ortaya çıkan sosyal ve siyasal çatışmalar bir çok toplumu mayınlamıştır. Gelecek kuşakların refahı, kuşaklar boyu iyi arazi yönetimi gerektirmektedir.Şimdiye kadar bir çok toplum, toprağın verimini arttırma yönetemi uygulamışsa da, çok azı, toprağın sürdürülebilirliğini öne çıkaran kültürler geliştirebilmiştir.

Her yıl Dünya çapında 24 milyar ton toprak yitirilmektedir.(Kişi başına dört ton) Bu kadar büyük küresel kayıp pek dikkat çekmemektedir.Çünkü, bir insanın yaşamı süresi içinde, erozyon farkına her zaman kolayca varılamayacak biçimde, yavaş yavaş ilerlemektedir.

Ekolojik intihar yolunu seçmiş ülkelerin tarihinde, toprak tükenişinin maliyeti apaçık görülmektedir; açlık.Oysa, kalkınmış ülkelerde yaşayan bizler için, en yakın markete giderek yakın bir krizin korkularından kurtulmak mümkün.

Refahla, felaket arasında yarım metrelik bir üst toprak vardır.

Geniş açıdan bakacak olursak, uygarlıklar gelir ve giderler; yükselir, bir müddet çok güçlenir ve sonra inişle geçerler. Belli bir uygarlığın yükselişinin veya düşüşünün nedenleri karmaşıktır.Bir uygarlığın çöküşünü yalnızca çevre bozulması tetiklemiş değildir. Toprakların tarihi, ekonomik ve iklimsel nedenlerin ve savaşların bu sonucu doğuran sahneyi hazırlamıştır. Roma birden bire çökmedi, erozyon toprakların verimliğini erittikçe yoruldu, ufaldı ve çöktü...

Dünyanın çeşitli kıtalarında ortaya çıkan uygarlıkların çöküş öykülerindeki benzerliği biraz geriden alalım: Başlangıçta üretken vadi tabanalrından yapılan tarım, nüfusun artmasına yol açar ve bir noktadan sonra eğimli arazilerde tarım yapılmaya başlanır.Bitki örtüsünün yok edilmesi ve toprağın devamlı sürülmesi sonucunda, yağmurlarla toprak akmaya başlar ve yamaçlarda erozyon oluşur. Sonraki yüzyıllarda, yoğun tarım sonucu toprak yok olur ya da verim değeri düşer.Ürünsüzlük toplulukları bunalıma sokar.Yeni tarım arazileri de bulunamaz....

Sonuç; toprak bozulması artan nüfusu besleyecek tarımsal kapasitenin yetersizliğine ve bu da bütün uygarlığın çöküşe yatkın hale gelmesine neden olur... Böyle bir senaryonun, hem ufak ve izole ada toplumlarında hem de çok bölgeye yayılmış imparatorluklarda geçerli olması, olayın önemini işaret etmektedir.

Toprak; herşey ondan gelir ve ona döner.

Çağdaş toplum, teknolojinin her soruna çare bulacağı inancını taşımaktadır.Teknolojiye olan inancımız ne kadar güçlü olursa olsun, teknoloji bir kaynağın yenilenmesinden daha hızlı tüketilmesine çare bulamaz.

Dünya'da hayatın varlığı, 30 - 90cm.lik verimli üst toprak tabakasına bağlıdır. Yeryüzü, bin yılda ortalama 5 cm. üst toprak üretebiliyor. Bin yılda oluşan bu 5cm.lik toprağı erozyon nedeniyle yaklaşık 80 yılda kaybediyoruz....

Refahla, felaket arasında yarım metrelik bir üst toprak vardır..!

Erozyon, Dünya'nın ve Türkiye'nin en temel sorunudur.

* Toprak-D.R.Montgomery kitabından yararlanılmıştır.

 
Toplam blog
: 272
: 734
Kayıt tarihi
: 13.10.07
 
 

1959 Sinop Bektaşağa Köyü doğumluyum. Yaşamda, anlaşılacak bir şeyi olanlara ve bunu öğreti yapan..