Ertuğrul Özkök'e çağrı

Ertuğrul Özkök'e çağrı

Geçen aya Hürriyet gazetesinin Kelebek ekinde köşe yazarlığı yapan Cengiz Semircioğlu'nun 'TRT çizgi filmde, Zaman gazetesinin reklamını yapıyor' yazısı damgasını vurdu. Yazıda bir süre önce yayına başlayan TRT Çocuk kanalında her sabah 08.30'da Ayı Paddington'ın Maceraları adlı bir çizgi filmin yayımlandığı ve bu çizgi filmde Ayı Paddington'un ne zaman bir gazete okuyacak olsa her seferinde ismiyle cismiyle "Zaman Gazetesi'ni ver bana" diye seslendirildiği iddia ediliyordu. Yazıyı okuyan herkes gibi bende yapılanlara bir anlam veremedim. Cengiz Bey'de yapılanlara bir anlam veremediğinden olsa gerek şu sert cümlelerle TRT'yi eleştirmişti:

"Ayı Paddington'ın Maceraları'nda dün sabah yayımlanan bölümde de aynı şey oldu.

Paddington, gazetenin verdiği promosyondan bahsederken 'Nerede benim Zaman gazetem' diyerek sesleniyor.

Daha sonra bayiye giderek, 'Bir Zaman gazetesi istiyorum' diyerek gazete alıyor.

TRT, gizli-açık reklam yapmanın yasak olduğu televizyonda, belli bir görüşü temsil eden gazetenin reklamını gizli de değil, açık açık yapıyor.

Hem de bir çocuk kanalında, çizgi filmde bunun yapılması işin hiç de masum olmadığını, TRT'deki kadrolaşmanın nasıl cemaatçi dinamiklerle gerçekleştiğini gösteriyor..."

İnsanın kanı donuyor değil mi? TRT'deki kadrolaşma insanı korkutuyor. Ama kazın ayağı öyle değilmiş. Bakın, Cengiz beyin yukarıdaki sert ifadeleri için 17 Ocak cumartesi günü Hürriyet gazetesinin 17'nci sayfasına verdiği özür yazısı:

"Dün TRT Çocuk’ta yayınlanan Paddington’ın Maceraları adlı çizgi filmde Zaman gazetesinin reklamının yapıldığını köşemde yazdım.

kaynağı, çocuğu sürekli TRT Çocuk izleyen eski bir gazeteci arkadaşım ve konuyla ilgili bir iki farklı yerden gelen ihbardı...

TRT geriye dönük bölümleri inceledi ve çizgi filmde Zaman gazetesinin adının geçmediğini açıkladı.

Ben de son bir aylık görüntüleri almak için görüntü arşivi yapan şirketleri aradım, hiçbiri kaydetmiyor TRT Çocuk’u...

Sadece Ajans Press pazartesi gününden itibaren kaydetmeye başlamış.

Oturdum eldeki dört bölümü izledim, gerçekten de o bölümler de Zaman’ın adı geçmiyor, TRT önceki bölümlerde de geçmediğini söylüyor.

Arkadaşım hâlâ 'Kendi kulağımla duydum' diyor (belki Yumurcak ya da başka bir kanalı izliyordu bilemem, şimdi Yumurcak’çılar da açıklama yapmasın hemen)...

Bense bu noktada yazı günümü hiç beklemeden, sıcağı sıcağına özür diliyorum; hem TRT’den hem Zaman’dan hem de kamuoyundan..."

Ve böylece Cengiz Bey özür dileyerek konuyu kapatıyor ama ben kapatmıyorum. Bende basın sektöründe çalışıyorum ve Cengiz Bey'in yaptıklarını bırakın etiği, gazeteciliğe bile uygun bulmuyorum. Cengiz Bey köşesini adeta 'iftira atma, çamur atama' merkezi gibi görüyor ve Doğan grubuyla kavgalı olan Başbakan'ın yandaş medyasının açığını bulduğu zaman, sesini yükseltiyor. Tamam, yükseltsin fakat bunu yaparken Hürriyet gazetesinin bir Doğan grubu gazetesi olduğunu unutmasın ve Doğan yayın ilkelerine saygı duysun. Bakın Doğan Yayın ilkelerinden birinde ne yazıyor:

Peki, Cengiz Bey yaptıklarıyla bu ilkeye uymuşmudur? Hayır.

Peki, Cengiz Bey Ayı Paddington'un bir gazete bayisine gidip, "Bir Zaman gazetesi istiyorum" dediğini duymuşmudur? Hayır.

Peki, Cengiz Bey yazısında iddia ettiği çizgi filmi izlemiş midir? Hayır.

Şimdi sizlere soruyorum:

-Bir gazeteci nasıl, kendi gözleriyle görmediği ve duymadığı bir olayı elinde kanıtı bile olmaksızın haber yapar?

-Hangi gazeteci yazdığı haberin doğru olup olmadığını, yayımlandıktan sonra teyit etmeye çalışır?

Bu yazımla Basın Konseyi'ni göreve çağırıyorum ve gazeteciliğe uygun yazılar yazmayan Cengiz Semercioğlu'nu şikâyet ediyorum. Buradan Ertuğrul Özkök'ü de gerekeni yapması için göreve çağırıyorum. Basının amiral gemisi diye hitap edilen Hürriyet gazetesine böyle yazarlar yakışıyor mu?