- Kategori
- Ramazan
Erzurum Ramazan'larında eski sini sofralar...
Ramazan'ı ilk annelerimiz karşılardı. Önce büyük bir temizlik başlar, başta kiler ve mutfak olmak üzere misafir odası ve diğer odalar temizlik ve donanım olarak gözden geçirilir, eksikler tamamlanırdı.
Sonra Ramazan boyunca iftar ve sahur sofraları için tandırlar yakılır, yufkalar açılır, erişte kesilir, kete ve çörek yapılırdı. O zamanlar komşu komşunun külüne muhtaçtı. Bu işlerde komşular –özellikle genç kızlar ve gelinler- büyük bir dayanışma örneği gösterir, birbirlerine yardıma giderlerdi. İşler eğlence ve muhabbetle bitirilirdi. Herkesin yüzü ve yüreği güleçti.
Sokak ve mahalle bir ev olurdu adeta. Komşu kadınlar birbirlerinin çocuklarına süt emzirir, çocuklarını sütkardeş yaparlardı. Böylelikle kız ve erkek çocuklar büyüyüp ergen olduklarında aynı ev ortamında bulunmalarına mani veya mahremlik durum kalmazdı.
Mahallenin büyükleri, tekne orucu veya tam oruç tutan çocukları sever, oruca teşvik için çocuklara iftarlık elma, horoz şekeri vs. hediye ederdi.
Ramazan’ın kuyrukları ve bu kuyruklarda yaşananlar unutulmaz. Başta kadayıf, çeşme başında su, pide, et ve pastırma kuyrukları meşhurdu. Kimi bu kuyruklarda zaman öldürür, iftarın gelmesini bekler, mahallede o gün olup biteni konuşurdu; kimi de oruç sıktığı için kuyruk kavgası çıkarırdı.
Fakir-zengin herkesin iftar sofrasında kadayıf bulunurdu. Öyle ki bugün bile diğer aylarda yaklaşık
Ya o mis kokulu pide kuyrukları… Fırının sıcağında, orucun sıkıştırdığı demlerde… Yumurta ve susamın alan mahalle fırınına koşardı. Bol yumurtalı ve susamlı pideler makbuldü. Pideler karışmasın diye pide, fırına verilmeden evvel pideye kâğıt parçası, yumurta kabuğu veya bozuk para yapıştırılırdı.
Ramazan’da sayları çok az olan içki dükkanları da kapanırdı.
Ramazan’ın ilk günü birçok evde “den”in haşlanmasıyla yapılan “Keşkek” yenirdi. Bir inanışa göre Keşkek Ramazan boyunca insanın midesinde kalır ve “Allah Allah” diye zikredermiş.
Kış Ramazan’larında ise teravihten sonra erkekler “tel helvası” çekerlerdi. Helvanın içine bozuk para konur, kimin lokmasında çıkarsa o, günün talihlisi olurdu. Bazen de helvanın içine çeyrek altın bırakılırdı.
İftar davetleri Ramazan’ın 10’undan sonra başlardı. Davetler iki çeşitti. Hemen her sofrada bir fakir ağırlamak adettendi. Bir de eş dost davetleri olurdu. Aile meclisleri kurulurdu. İftar sofrasında kıymalı yumurta, ayran aşı ve kadayıf; sahurda da kete, çörek, erişte ve hoşaf ekseriyetle bulunurdu.
Yazın teravihten sonra semaver çayları, akide şekeri ve limonla ne de güzel giderdi…
Sofranız bereketli olsun…