Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '09

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Erzurumlu çay bardağı

Erzurumlu çay bardağı
 

www.sonuyari.org/erzurum/001_erzurum_1.html


Siz hiç zaten oradayken kendi memleketinize hasret kaldınız mı?

Biz hasret kaldık memleketimize...

Televizyonda seyretmeyi en çok sevdiğim şeylerin başında reklamlar geliyor. (Televizyon patronları beni çok sevecek. :))

Ancak bir kaç haftadır bir reklam dönmeye başladı ki müziğinden olsa gerek ta ciğerime işledi. Bahsettiğim reklam belki çoğunuzun ilgisini çekmemiştir "Ben Erzurumlu bir çay bardağıyam." diye başlayan ve "Tutam yar elinden, çıham dağlara..." türküsünün ezgisiyle yürekleri dağlayan meşhur (en azından Erzurum'da meşhur) reklam. Editörlerimizin affına sığınarak gerçekten reklamda anlatıldığı gibi şehrimizdeki gençlerin çoğunu, ki bir kısmı çok yakın arkadaşımdır, istihdam eden ve ardından bu güzel reklamı çekmeyi akıl eden Turkcell'e Tanerler adına teşekkür etmek istiyorum.

Reklamı zevkle takip ediyorum.;)

Ama gelin görün ki her seyredişimde "Ne olacak bu memleketin hali?" sorusu beynimi kemirip duruyor. Yıllarca siyasetçilerin oyuncağı olan; En çok güvenip "Tamam artık bu da bizi satmaz." dediğimiz; çoğuna içimizden çıktığı için "O dadaştır merttir." diye kandığımız insanlar bile oyları alıncaya kadar şekilden şekile girip oyları alınca yıllar boyu bu memleketin yüzüne bakmadılar. Ankara'ya gidip dert anlatmak ise bu memleketin insanlarına zaten haram. Zira saygısından bu insanlar "Aman büyük adamdır, bizim küçük işlerimizle uğraştırmayalım." mantığıyla işi olsa da gitmedi oralara.

Gitmedik de ne oldu? Başımız göğe mi erdi? Erzurum, bir Konya bir Kayseri hatta bu bölgede gelip kendisini geçen Van, Elazığ, Malatya kadar mamur oldu mu bu edebine karşılık?

Şimdi bu yazıyı okuyanlardan bazıları diyecekler ki sen ne istiyorsun devletten hadi öt bakalım. Hayır bir şey istemeyeceğim. Sadece çok popüler bir tabirle bu şehrin insanlarının iade-i itibarlarını istiyorum. Siyasiler bu şehre her geldiklerinde bizleri olmadık yalanlarıyla kandırdılar. Hep bu şehri Avrupa şehri yapmaktan doğunun Parisi yapmaktan bahsetti durdular.

Ancak babamın ve annemin anlattığı Erzrurum'dan günümüz Erzurum'unun tek farkı nüfüsta, işsizlikte, kültürsüzlükte, ve kirlilikteki artış oldu yıllar yılı. Son olarak beş yıl önce "sağlam" bir seçim deneyiminin ardından yine "sağlam" bir kazık yedik. Hükümetin ve Karayollarının icraatları bizlere Belediyenin icraatıymış gibi yutturulmaya çalışıldı. Türkiye'de "asfalt şampiyonu" olduğumuz yalanını okurken bilboardlarda; ya elbisemiz çamur oldu ya da arabamız bir çukura daha düşüp ödümüzü patlattı. Elimizde bir bardak kahverengiye çalan çamurlu su olduğu halde evimizin karşısındaki reklam panolarında "Sularımız tertemiz. İşte raporlar." diye başlayan yalanları okuduk.

Hülasa, yine aldatıldık. Yine adam yerine konulmadık. Yine birileri gözümüzün içine baka baka bizi en zayıf damarımızdan yakalayıp evire çevire bi güzel sövüşledi. Sıra kimde mi? İnanın bilmiyorum.

Ancak memleketim insanlarının çoğunun "delikanlı adam" düşüncesiyle hükümet için oy verdiği sayın başbakanımıza olan sempati yüzünden; Bu memlekete hizmet etme şerefini hiç te haketmediğini dünya aleme
-Amerika'dan Çin'e- ispat eden bir adama yine oy verileceğinden korkuyorum.

Hani bir fıkra vardır. Adamın (meczuptur kendileri) biri, bir muz kabuğuna basıp düşmüş. Sonra aynı yerden ikinci defa geçerken muz kabuğunu görünce "Eyvaaah! Yine mi?" demiş ya...

Benim de ondan farkım kalmadı artık.

Eyvah!!! Yine mi?

 
Toplam blog
: 36
: 1073
Kayıt tarihi
: 10.06.07
 
 

Fen Bilimleri Öğretmeniyim.  Okur yazar biriyim sanırım. Çoğunlukla okur; arada yazar... Uzun..