Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Eş seçerken...

Eş seçerken...
 

Şöyle huyu huyuna, suyu suyuna, boyu boyuna birisini bulmalı. E ne demişler? Davul bile dengi dengine değil mi? Aileler de anlaşabilmeli. İnsanlar, eşleriyle birlikte iki kişi yattıklarını düşündükleri yataklarında aslında altı kişi yatarlar. Nasıl mı? Adamın diğer yanında kendi anne ve babası. Kadının da diğer yanında kendi anne ve babası. Hatta bazen yatak odası öyle bir kalabalıklaşır ki işin içine görümceler, kayınçolar, eltiler, bacanaklar falan da girer ve o çok tipik karı-koca anlaşmazlıklarının fitili bu kadar da kolay ve basit ateşlenir. Bu nedenle işte aileler de anlaşabilmeli.


Sonra, adam diş macununu tam ortadan sıkmamalı mesela. Kadın da üzerinden çıkarttığı kıyafetlerini, ne o öyle, yatak odasının dört bir tarafına saçmamalı.


Adamın maçıyla birasına karısı, kadının kuaförü ile makyaj ve bakım malzemelerine de kocası karışmamalı.


Yemek zevkleri tutmalı, mümkünse aynı takımın taraftarı olup, aynı siyasal partiye oy atmalı, aynı tarz müziklerden hoşlanmalı.


Ölme eşeğim ölme, değil mi dostlar? Ne bu yani, Terzi Cemil’e ölçü aldırıp, kumaşını da kendimiz seçip, tam üstümüze ve zevkimize göre elbise mi diktiriyoruz yahu? Onda bile hatalar ve eksikler olur vallahi.


Bu evlilik, doğru eşi bulma, mutlu ilişkiler, yaşlılıkta evlilik hayatı, menopoz ve anoz dönemi sonrası bunalımları, cinsellik gibi konularda yazılmış binlerce kitap, bir o kadar da blog ya da köşe yazısı vardır. Bu işin ilmini yapanlar, üniversitelerde dersini verenler, psikologlar, aile/evlilik terapistleri de cabası.


Ben burada işkembeyi kübradan ahkam kesip, ukalalık yapacak, milyonlarca kez edilmiş lafları, utanmadan(!), sıkılmadan(!) bir daha edecek değilim. Ama müsaadenizle size bir cümlelik bir ifade sunup, onun üzerine de birkaç çift laf etmek istiyorum.


İnsanlar; konuşmaktan zevk alacakları biriyle evlenmeliler ki yaşlanınca en çok konuşmaya ve dinlemeye ihtiyaçları olacak.


Doğru mu? Bence doğru.


Şöyle çevrenizdeki yaşlı çiftlere bir bakın bakalım. Eşinin doğru dürüst kendisiyle konuşmadığından, kendisi konuşunca dinlemediğinden, birlikte bir şeyleri paylaşamadıklarından müşteki olan ne kadar da çok çift vardır.


Bu durum belirli bir yaşa gelmedikçe eşler arasında bunalım derecesinde bir sorun teşkil etmez genelde. Ama ne zaman ki çocuklar yuvadan uçar, emekli olunur, ömrün çok büyük bir bölümü, nohut oda bakla sofa evin içinde karı-koca birbirinin yüzüne bakarak geçmeye başlar işte o zaman konuşmak ve dinlemek en önemli ihtiyaç halini alır.


Merhum Barış Manço üstadın bir şarkısı vardı, hatırlar mısınız? Sakız Hanım’la Mahur Bey. Bu şarkıyı, tıpkı diğer Barış Manço eserleri gibi yüzlerce defa dinledim. Her seferinde farklı lezzetler ve hazlar alarak. Ve hep Sakız Hanım’la Mahur Bey’i gördüm gayet net bir fotoğrafta, gönül gözümle.


Aşı boyalı ahşap evlerinin, çiçekli perdeleriyle sevimli mi sevimli hale gelmiş ahşap pervazlı pencerelerinden görünürlerdi. Sakız Hanım kemençe çalar. Mahur Bey de kanunuyla O’na eşlik ederdi. İkisi de sakız gibi beyaz tenliydiler. Kar beyazı saçları, Sakız Hanım’ın yuvarlak ve küçük çerçeveli gözlükleri, Mahur Bey’in ise pamuk sakalları öyle hoştu.


Önce hüzzamdan girer, bir süre hicazkarda dolaşır, aşıklar makamı uşşakta meşk ederlerdi.


Öldüler. Hem de birkaç gün arayla. Öyle seviyorlardı işte birbirlerini. Aşı boyalı küçük evin, çiçekli perdelerinin hala hafif aralık olduğunu görünce yanaştım pencerelerine. Karşıdaki üçlü koltukta kanun duruyordu. Ve kemençe de hemen göğsüne yaslanıp kalmıştı kanunun. Hala fısıldaşmaya, hala meşke, hala sevişmeye devam ediyorlardı...


 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..