Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '11

 
Kategori
Güncel
 

Esas Issız Adam gitmiş

Esas Issız Adam gitmiş
 

Yer: İzmir’in Kordon’u. Bir apartmanın en üst katı mı, tam olarak bilmiyorum. Olabilir. Deniz manzarası muhteşem. Altıyüz metrekare bir daire olarak kalmış aklımda. Abartmayayım dörtyüz de olabilir, ama inanın bundan aşağı değildi evin büyüklüğü. Bu arada baştan söyleyeyim, evi televizyon programı sayesinde gördüm. Cnn Türk’de, Güven İslamoğlu “Her evde bir haber var” isimli tv programını yapıyordu. O günlerde şahit olmuştum bu eve ve sahibine. İzmir’in ünlü simalarından Enis Berki’ymiş. Ayla Dikmen’in de ölene kadar, -sonsuza kadar- birlikte yaşadığı adammış. 

Ayla Dikmen, Issız Adam filmi sayesinde hatırlanan, zamanında elde edemediği haklı şöhreti, filmle birlikte, o yıllarda elde etmişti. Şimdi yine unutuldu! Geçmişte hatırlıyorum Annem, düzgün Türkçesini, şarkılarını, kendisini beğenirdi. Ben çocukluğun vermiş olduğu popülist yaklaşımla, “neden annem Ajda Pekkan’ı beğenmiyor” diye triplenirdim kendi kendime. 

Biz eve gelelim yine; o kadar büyüktü ki. Aslında büyük olması değildi beni hayrete düşüren. Evin dekorasyonuydu. Gözlerim yuvalarından fırlamıştı.. Enis Berki, gece hayatının renkli simalarındanmış zamanında. Gece hayatını hakikaten çok sevdiği o kadar belliydi ki. Evin her salonu sanki mini bir pavyon, gazino niteliğinde ve kitchliğindeydi. Ne bu ya, ne olmuştum. Salonun birinde orta yerinden, şırıl şırıl sular akan mermer bir havuz, kenarında bordo ya da mor, siyah, birbirinden kitch oturma grupları vardı. Şöyle oluyordunuz, koridorda gezerken sanki; Topçu’nun ordaki sokaktan içeri girdiniz ve Santana v.b. pavyonların yanlarından geçiyorsun. Ya da Basmane’deki pavyonlar gibiydi evin her bir salonu. Koridor da sokak tabii… Acaba bu gece hangi pavyona ya da gazinoya gitsem? 

Sonra gardrobuna geldi sıra. Söylememe gerek var mı? Çok zengin bir ailesi varmış.. Aydınlı galiba. Neyse, Alsancak’da benim de bildiğim kumaş dükkânı onlara aitmiş. Bu kumaş dükkânından, bir erkeğin, belki bir kadının bile tercih etmeyeceği döşemelik gibi kumaşlardan ceket ve yelek kombinleri diktirmiş terziye… Yumurta topuklu özel yapım ayakkablar falan. Erol Büyükburç tarzı gibiydi diyebilirim. . 

Programın ilerleyen her dakikası insanı şaşkınlığa ve gülmelere götürüyordu. Sokakta görse insan, hiç de dikkatini çekmez gibi görünen bi duruşu vardı oysa. 

Sonra yıllar boyunca çalışmayan adamın, çalışma odasına girdiler. Çalışma odasındaki masanın üzerinde, ajandalar üst üste duruyor. Sanki ajandalardan oluşmuş bir apartman gibi. Her bir yıl, kaçak kat çıkılmış. En üst katta, her an elinin altından kayabilecek gibi, o yılın ajandası. Altında geçmiş senelerin ajandaları zıngır zıngır sallanırken, o en üst kattaki ajandaya yazı yazıyor. Güven’in gülerek, “böyle yazmak zor olmuyor mu?” sorusuna, gülümseyerek , “yooo hayır çok kolay oluyor, böyle her aradığımı bulabiliyorum, gereksiz yere ayağa kalkmam da gerekmiyor, kim kalkacak arkadaki dolaba şimdi, böylesi çok pratik" diye cevap vermişti. "Çalışmadığınız halde ne yazıyorsunuz" dediğinde Güven, gayrimenkullerinin kiralarını kayda geçirdiğini anlattı gülerek. Durumunun farkındaydı, o da, sürekli kendisiyle dalga geçiyordu. 

Sonra Ayla Dikmen’in koskocoman siyah beyaz fotoğrafları duvarda asılı duruyordu, olanca güzelliği ve zarifliğiyle. Yeşilçam filmlerindeki assolist misali. Ayla Dikmen’den bahsetti biraz. O’nun aslında pek de gece hayatını sevmediğini, sırf kendisine ayak uydurmak için beraber gezdiğini anlattı. En çok evde etamin panolar işlemeyi sevdiğini. Hastalığını, çok genç yaşta öldüğünü… Tabii hüzünlendi. 

İzmir’in ünlü kuaförü vardır. Şimdi böyle yazdım diye de kızabilirler. Biraz inceltip estetiysen falan mı demeliyim? Şimdilerde onunla beraber olduğunu anlattı. Aslında yeni eşinin evin dekorasyonunu beğenmediğini ama kendisinin asla değiştirmeyeceğinden bahsetti. 

Yeni eşine rağmen Ayla Dikmen’in resimlerini kaldırmamasını tutmuştum ben. Vefa bir semt ya da boza adı değilmiş demek ki, diye düşünmüştüm. 

Evden çıktılar. Kültürparktaki tenis kulübe gittiler. Burada gençliğinden beri tenis oynamış, milli formayı bile giymiş zamanında. Buna inanmak o kadar zordu ki, belinden öne doğru iki kat olmuş öyle yürüyordu. Sporcu halini silmiş süpürmüş gece yaşamı, alkol ve sigara. 

Oyuncak araba misali arabaları vardı, üstü açık, kapalı. Onlardan biriyle Alsancak’da üç beş tur attı, tıpkı Demet Akalın şarkılarındaki gibi. 

Biraz önce okudum gazeteden Ayla Dikmen’in ıssız adamı, onun yanına gitmiş. 

Bazı insanlar vardır, farklıdır. O farklılıkları sizin hayat görüşünüzden, yaşam biçiminizden çok ayrıdır. Zenginliği falan değildir onu bizlerden ayıran. Enis Berki'nin bir tv programı sayesinde tembelliği en sıradışı biçimde yaşadığını gördüm. Kimsenin etkisi altına girmediğini, yaftalamalarına aldırmadığını, en önemlisi de kendisiyle dalga geçebilmesini sevdim. 

İşte bu adamın davranışları, yaşam tarzı ve dürüstlüğü sıra dışı ve entresan geldi çok, sırf bunun için yazdım bu yazıyı. 

 

 

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..