Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Yeşim Varol İlişki ve Evlilik Danışmanı

http://blog.milliyet.com.tr/duruyasam

30 Aralık '16

 
Kategori
İlişkiler
 

Eşcinsel bir erkekle evli olmak

Beni geçirdiği sinir krizi esnasında arayan ve eşini tedavi ettirmek istediğini söyleyen bir danışanımı hiç unutmayacağım. Bu hanım ismini vermek istemiyor, telefon numarasını gizliyor ve derdini anlatamayacağı kadar yoğun hıçkırıkları arasında eşini nasıl tedavi ettirebileceğini öğrenmek istiyordu. Sorun, eşinin onca yıllık evlilik ve 3 tane erkek çocuktan sonra aslında erkeklere ilgi duyduğunu itiraf etmesiydi. Elbette bu bayanın yaşadığı çok yoğun bir travma ve geleceğe yönelik ciddi bir korkuydu. Bu durumu tedavi edilebilir bir hastalık olarak görmesi ise salt o an yaşadığı çaresizlikten .

Kimi eşcinsel ya da biseksüel olma durumunun doğuştan gelen bir hastalık olduğunu düşünüyor kimi sonradan ortaya çıkan bir hastalık olduğunu. Hatta pek çok insan bunun tatminsizlikten kaynaklanan bir seçim ya da sapkınlık olduğunu düşünüyor.

Kesin olan bir şey varsa , eşcinselliğin toplumumuzda hiç de az yaşanan bir durum olmadığı. Son dönemde bu sebeple gelen çok danışanım oluyor. Bu artış, artık daha çok insanın eşcinselliği seçmesinden değil, daha rahat paylaşabilmelerinden kaynaklanıyor elbette.

Eşcinsel olduğunu etrafından gizlemek amacıyla istemediği halde evliliği seçen veya bir gün bir erkeğe aşık olduğunu fark ederek bir tarafta kendi istekleri bir tarafta eşi ve çocukları arasında kalan çok erkek var maalesef. Bu durumla yüzleşmek kadın için ne kadar acı ve adaletsiz bir durum olsa da, bunu yaşayan erkek için de bir o kadar ıstırap verici ve zor.

Eşcinsel olduğunu çok genç yaşta keşfetmiş ve ilişkilerini hep hemcinsleriyle yaşayan bir danışanımın söylediği bir yoruma katılmamak imkansız sanırım. “Eşcinsellikten hep bir “seçim” olarak bahsediliyor. Kim hayatına bu kadar zorluk getirecek, çoğu zaman toplum tarafından dışlanacağı ve sevdiklerini bile kaybedebileceği bir hayatı seçer ki”

Gerçekten de eşcinselliğe bir “tercih” ya da bir “ seçim” olarak bakmak çok yüzeysel ve hatta zalimce bir bakış açısı. Sürekli yalan söyleyerek, saklanarak ve hatta rol yaparak sürdürülmek zorunda kalınan bir hayatın “ tercih” edilebilir olduğunu düşünmek gerçekçi bir yaklaşım sayılmaz.

Bir çok insanın, eşcinselliği doğuştan gelen bir hastalık ya da özellikle şan, şöhret ve çok para sebebiyle yoldan çıkılması olarak adlandırması, aslında kendi hayatlarının tamamen dışında ve etraflarında asla yüzleşmek zorunda kalmayacakları bir durum olarak görmelerinden kaynaklanıyor. Oysa eşcinsellik, hayatlarında değişiklik arayan insanların arabalarını değiştirmek istemeleri yada uzak doğu felsefesiyle ilgilenmeye başlamaları gibi bir durum değil.

Her şeyden önce bir çoğunun geçmişinde , belki kendilerinin bile hatırlamayacakları yaşlarda gerçekleşen taciz veya tecavüz hikayesi var. Tacizlerin genellikle birinci derecede aile yakınlardan olması , ailelerin çocuklarının tacize uğradığından genelde habersiz ya da haberleri olsa bile olayı örtbas eden tutumda olmaları ve maalesef bu tacizcilerin ömür boyu suçları gizli kalarak ellerini kollarını sallayarak hayatlarına devam etmeleri de işin acı tarafı.

Üstelik iki erkek arasında yaşanan ilişkiyi sadece cinsellik olarak değerlendirmek de yapılabilecek en yüzeysel yorum olur. Duygusallık bu kadar yoğun yaşanıyor olmasaydı , bunca hayat alt üst olur muydu sizce?

Eşcinselliğini keşfetmiş ve hayatını değiştirme olan bir erkekle evli olmak elbette çok zor ve yaşanmadan tahminde bulunulamayacak bir durum. Ancak danışanlarımda gördüğüm bir çok farklı reaksiyon var; Bu durumu, yok saymayı ve hiç öğrenmemiş gibi davranmayı tercih edenler de var, acilen boşanıp çocuklarının babası ile görüşmesine engel olanlar da. Bu durumu olağan karşılayıp ayrılık sonrası ilişkilerini dengede tutabilenler çok azınlıkta. Tek ortak tepki, kadının geçmişini sorgulayıp, belirtileri zamanında anlayamadığı için kendini suçlaması ventüm geçmiş evliliği bir yalan kabul edip kendinde de hata araması yönünde. Hatta eşinin eşcinselliğini öğrendiği gün boşanma davası açan ve aynı gün tesettüre giren bir bayanın, çocuklarını alıp başka bir şehre taşındığını ve bir daha asla eski eşi ile iletişim kurmadığını biliyorum.

Oysa bu durum hiç kimsenin hatasından veya hayatında bu dönemeci yaşamak zorunda kalan bir bayanın zamanında fark etmemesinden kaynaklanmıyor. Üstelik bir insanın eşine şüpheyle bakıp bunu fark etmesi ve önlem alması da çok kolay değil. Zaten erken teşhisin yararı olacağı bir hastalıktan da bahsetmiyoruz.

Bu durum, kendi çevremizde yaşamasak bile artık daha sık duyar , daha çok okur ve izler olduğumuz bir gerçek. Önyargılı olmanın kimseye faydası yok. Bu durumla yüzleşmek zorunda kalan bir çok kadının kendini sorgulaması ve cezalandırması ise mevut durumu kendileri için daha da zorlaştırmalarından başka hiçbir şeye yaramıyor. Bu durumu bir utanç kaynağı gibi hissetmek, yargılanmadan, toplum baskısından korkmak ve benzeri sebeplerle maalesef bu travmayı kendi içlerinde atlatmaya çalışmaları ise daha fazla yıpranmalarına sebep oluyor. Lütfen yardım almaktan korkmayın. Hayat kaderin getirdiği pişmanlıklarla değil, kaderin oyunlarından çıkartacağımız derslerle ilerliyor. Hazırlıksız yakalandığınız bir durumla karşılaşmanız, belki de kaderin adaletsizliği bile sizin hayata küsmenize sebep olmasın. Çünkü başınıza gelenin suçlusu siz değilsiniz ve kendi kendinize eziyet çektirmeniz de bu defa sebebinin siz olacağınız ikinci bir adaletsizlik olur.

Bilin ki kaderin bu tip oyunlarıyla karşılasan bir tek siz değilsiniz, yalnız değilsiniz. Yüreğinizi açmaktan korkmayın.

Sevgiler

Yeşim Varol Şen

Yaşam Koçu ve İlişki Terapisti

yesim@duruyasam.com

<ımg alt="" src="/images/tiklayin_ok.jpg" border="0">

 
Toplam blog
: 171
: 2282
Kayıt tarihi
: 13.05.09
 
 

Davranış Bilimleri Uzmanı, İlişki ve Evlilik Danışmanı, Kurumsal Eğitmen ve Danışman Kitapları; U..