Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '09

 
Kategori
Eğitim
 

Eşekli Kütüphaneci

Yazarı: Fakir Baykurt

Yunanistan’ın Larisa şehrinden gelen Dimitrios yıllar önce büyük anne ve babasının göç etmek zorunda kaldığı Ürgüp’e yıllar sonra gelir. Şehri gezerken bir bekçiye rastlar. Bekçi kendisini Eşekli Kütüphaneci olan Mustafa Güzelgöz’ün oğlu Aziz Güzelgöz’ün antikacı dükkanına yönlendirir. Kendisine Aziz Baba derlerdi. Aziz Baba Dimitrios’u dükkanında konuk ettikten sonra eve davet eder. Dimitrios eve gelince, Mustafa Güzelgöz ile tanışır.

Mustafa Güzelgöz, göz çok misafirperver davranarak Dimitrios ile sohbete, Ürgüp’ün güzelliklerini anlatmaya başlar. Eşi araya girerek, Dimitrios’a ‘Eşekli Kütüphaneci’ olayını anlatmak ister ama Mustafa Güzelgöz, kendinden çok bahsedilmesinden hoşlanmadığı için sözü tekrar Ürgüp’e getirerek konuşmaya devam eder.

Mustafa Güzelgöz, o bölgenin halk ozanı olan Refik Başaran’dan bahseder. Refik Başaran 38 yaşında vefat etmiştir. Türküleri çok güzel olup dilden dile dolaşır. Dimitrios, Eşekli Kütüphaneci olayını merak edip sık sık Mustafa Güzelgöz’e sorar.

Mustafa Güzelgöz hikayeyi anlatmadan önce, Dimitrios’u, Dimitrios’un büyük anne ve babasının köyüne götürür. Oradan, Dimitrios toprak alır ve eski çeşmeden su doldurur. Bunları Yunanistan’a götürecektir. Mustafa Güzelgöz Dimitrios’a, otelden eve gelirse öyküsünü anlatacağını söyler ve öyküsüne başlar.

Mustafa Güzelgöz Ürgüp’te büyümüştür. Kendisi Ürgüp’ten İstanbul’a gitmek ister. Orada çalışacaktır. Ailesi ise evlendirip başını bağlamak ve Ürgüp’te kalmasını istemektedir. Onları dinlemez ve İstanbul’a gider. Orada bir süre çalıştıktan sonra, 3, 5 yıl askerlik yapar ve tekrar Ürgüp’e döner. Ailesi onu evlendirmek ister. O ise Hanife’yi sever. Ailesi Hanife’yi vermez. Bunun üzerine Mustafa Güzelgöz Hanife’yi kaçırır. Bir müddet saklandıktan sonra ailelerin öfkeleri geçince, Ürgüp’e dönerler. Hanife de Ürgüp’ten ayrılmak istemez.

Mustafa Güzelgöz, ne yapacağını düşünürken, gençleri toplayıp top oynamaya başlar. Kendisi askerde futbol takımındaydı. O sırada oradan geçen kaymakam bey kendisini görür ve Ürgüp futbol takımını çalıştırmasını ister. Mustafa Güzelgöz kabul eder. Ayrıca Ürgüp kitaplığındaki memur ayrılmıştır. Kaymakam kendisini kitaplığa memur olarak atar. Böylece, Mustafa Güzelgöz’ün kütüphanecilik hayatı başlar.

Mustafa Güzelgöz ilk iş olarak kütüphanenin bodrum katında bulunan eski yazı nemlenmiş kitapları çıkarıp kurutmaya başlar. Kısım kısım onları kurutur. Kitapların çoğu eski yazı olduğundan okuyan yok denecek kadar azdır. Çevresinde bulunan insanlardan yakınlarından kütüphane için kitap toplamaya başlar. Bir yandan da çocuklar için kitap toplar. Hemen ortaokul öğrencilerinin yanına gidip onların kütüphaneye gelmelerini söyler. Çocuklar için kitapları olduğunu, okudukça yeni kitaplar geleceğini söyler. İlkokul öğrencilerinin yanına da gider. Kitap okuyan öğrenciler arasında çeşitli yarışmalar düzenler. Kitap özetleri çıkaranlara çeşitli hediyeler verir. Mustafa Güzelgöz kitaplığı da yenilemek ister. Çünkü tek oda kitaplık olmazdı. Kaymakama bu konuyu iletir ve izin alarak yeni kitaplığın temelini atar. Böylece ilk çalışmayı başlatır.

Ürgüp Kütüphanesinin tarihi ise Abdülmecid’in sarayında çalışan Tahsin Ağa’ya dayanır. Tahsin ağa Abdülmecid’in kitaplığında çalışmaktadır. Abdülmecit’ten iki ve üç tane olan kitaplardan bir tanesini Ürgüp kitaplığı için ister. Abdulmecid 817 cilt kitap bağışlar. Kitapları develerle taşırlar ve Ürgüp kitaplığı oluşur. 1854 yılında Ürgüp’te bir medrese ve kütüphane yapılır. Kütüphane 1914 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na geçer ama medrese devam eder. Medreseler son zamanlarda boş inançlarla batar. Medreseler, gün geçtikçe şu günah bu günah derler. Kızların okumasına karşı çıkarlar. Mustafa Güzelgöz o zamanlarda saz çalmak ister. Ama saz çalmak günahtır(!) Bir gün babası onu saz çalarken görür. Çok kızar ve annesine sazı yakmasını söyler. Annesi de sazı yakmak zorunda kalır.

Mustafa Güzelgöz kendisindeki kitap sevgisini şöyle anlatır. Mustafa Güzelgöz okul çağına geldiğinde yeni yazıya geçilmiştir. Mustafa okumaya çok heveslidir. Ürgüp’e yeni bir öğretmen yollarlar. Mustafa Güzelgöz çok gayretlidir. Daha birinci sınıftayken ikinci sınıfın kitaplarını okur. Eline geçen kitapların bazılarını da kör olan Saniye teyzeye okur. Saniye teyzenin evine başkaları da gelir. Onlar da dinlerler. En çok Karacaoğlan’ı, Aşık Garip’i, Kerem ile Aslı’yı severler. Böylece, kendisini dinleyenlerde kitap sevgisi uyanır. Kitap okuma karşılığında, kendisine kuru üzüm, kuru kaysı verirler.

Mustafa Güzelgöz, “Ne çektiysek okumazlıktan ve bilgisizlikten çektik, ” der. 1935 yılına kadar Ürgüp’ün 25 köyünde okul açılır. Ancak bu yeni okullar karanlık isteyenlerin hoşuna gitmez. Gelen öğretmenlere karşı saldırılar olur. Cumhuriyet’e karşı olanlar, saldırılarını öğretmene yöneltirler. Çünkü Cumhuriyet’e açıkça cephe alamazlar.

Halkevleri’nin kapatılmasıyla birlikte buradaki kitaplar yakılacaktır. Bir gün kitapların yakılacağına gören Mustafa Güzelgöz buna engel olur. Kitapları yanmaktan kurtarır. Kitapları kütüphaneye götürür.

Mustafa Güzelgöz’ün Eşekli Kütüphane işine girmesinin nedeni vardır. Mustafa Güzelgöz sekiz-on kişilik grupla köyleri dolaşır. Grupta olanlar, doktor, veteriner, ziraatçıdır. Bunlara sandalye verilir. Kendisine sandalye verilmez ve ayakta kalır. Bu duruma alınan Mustafa Güzelgöz köylere hizmet yapmaya karar verir. Çünkü ziraatçi tohum götürüyor, doktor hastalarla ilgileniyor, veteriner hayvanlara bakıyor. Kendisi ne yapabilir?

Hizmet yaptığı zaman köylülerden saygı görecektir. Önce köylere kitaplık açmaya karar verir. Karain köyündeki halk odasını kitaplığa dönüştürmek ister. Muhtar bunu istemez. “Buna ihtiyacımız yok bizim. Köprüye çeşmeye ihtiyacımız var, ” der. Bunu başaramayan Güzelgöz, kitapları köylere ulaştırmanın yolunu arar. En son kendi kendine, “Eşekle götür ulan!” der. İki tane sandık yaptırıp kitapları içine koyar. Köy köy gezer. “Haydin kitapçı geldi ha!” diye bağırır. Etrafına köylüler toplanır. İsteyene kitapları verir. 15 gün sonra tekrar geleceğini söyler. Kitap alanların ismini yazar.

Mustafa Güzelgöz, iki kişilik kadro almak ve kitaplığın ikinci katını çıkmak için Ankara’ya Genel Müdürlüğe gider. Müdürle görüşür ve müdür onu kızarak kovar. Ankara’da bile kadrolu çalışana ihtiyacı olan kütüphane dururken, Ürgüp’te eşekle kitap taşımayı saçma bulduğu için kızarak onu kovar. Bu durum karşısında ağlayan Güzelgöz’e müdür iki kişilik kadro ve para verir. Mustafa Güzelgöz başardığı için sevinçle Ürgüp’e döner.

İkinci iş olarak köylüleri uyandırıp bilgilendirecek kitaba ihtiyacı vardır. Bunun için Ankara ve İstanbul’daki hemşehrilerine mektup yazıp kitap göndermelerini ister. Özellikle çocuk kitapları göndermelerini ister ve kitaplar bir aya kalmadan gelir. Kimisi kitap, kimisi dergi göndermiştir. Dergiye abone olanlar da vardır. Tarım ve kooperatifle ilgili kitaplar da göndermişlerdir.

Gün geçtikçe Mustafa Güzelgöz’ün de Kütüphanesinin de ünü artar. Çok sayıda dergi kitap gelir. Gelen yayınlardan biri de Türk Kütüphaneciler Derneği Bültenidir. Bültende Prof. Dr. Osman Ersoy’un makalesi vardır. Makalesinde, “Eğer geleceği kurtarmak istiyorsak, kitapları asıl çocuklara okutacağız, ” demektedir. Bunun üzerine Mustafa Güzelgöz, hemen İstanbul’daki hemşehrilerine mektup yazarak resimli çocuk kitapları ister.

Mustafa Güzelgöz Karain köyüne kitaplık açamamıştır. Bu sefer de şansını Cemilköy’de denemek ister. Çünkü oranın halkı yeniliği seven ve cumhuriyeti seven insanlardır. Muhtarı da yardımcı olur. Mustafa Güzelgöz kitaplık yapmak için koşturur. Esnaflardan yardım ister. Esnaf esnaf gezerek, biraz ondan biraz bundan yardım toplayarak kitaplığı tamamlar. Kitaplığın başına da eşekle kitap dağıtanlardan birini geçirir.

Erkekler kitaplığa gelirler. Kitaplıkta radyo da vardır. Erkekler gelip dinlerler. Ama kadınlardan gelen yoktur. “Kadının ne işi var kitaplıkta? Kitaplığa gelmesi caiz değildir, ” diye konuşulur. Mustafa Güzelgöz bunun için kadınların Salı günü gelmelerini ister. O gün yalnız kadınlara açık olacaktır. Ayrıca, kadınların gelmesi için ayrıca dikiş makinesi koyacağını söyler. Makineler için mektup yazar İstanbul’daki hemşehrilerine ve makineler gelir. Bu şekilde kadınların da kütüphaneye gelmelerini sağlar.

Mustafa Güzelgöz yalnız kitap götürmekle kalmayıp köylülere öğretici filmler de gösterir. Bir yandan da kooperatifle ilgili çalışmalar yapar. Ürgüp yöresinin üzümü meşhurdur ama köylüler üzümü ucuza satmaktadırlar. Dolaysıyla da fazla bir gelir elede edememektedirler. Bu amaçla Avcılar Köyü’nde kooperatif kurar. Artık köylüler ürettikleri üzümü kendileri yüksek fiyattan alır ve şarap üretirler. Mustafa Güzelgöz her köyde kooperatif ile ilgili bilgiler verir. “Kooperatif, birlikte çalışmak, yardımlaşmak” der. Kooperatifler için Ziraat Bankası’ndan kredi çekilebileceğini söyler. Artık köylüler şarabı kendileri üretirler. Kadın erkek birlikte çalışırlar.

Mustafa Güzelgöz bu çalışmaları yaparken kendisini kıskananlar artar. Çünkü yaptığı çalışmalar gazetelere çıkar. Hakkında makaleler yazılır. Ziyaretçiler gelir Ankara’dan. Radyoya konuşma yapar. Özellikle, “Köylere kitap götürmek, çöle su götürmek gibidir, ” sözü çok yankı yapar.

Devlet Planlama Teşkilatı’na, Amerika’dan yazı gelir. Amerika tarafından, “Halka Hizmet Eden Gönüllüler Yarışması” yapılacaktır. Devlet Planlama Teşkilatı başkanı çok düşünür. Yarışma için topluma hizmet eden birini arar. Orda çalışan Ürgüp’lü biri vardır. Durumu öğrenince, Mustafa Güzelgöz’ü ve yaptığı çalışmaları söyler. Bu yarışma için Mustafa Güzelgöz’ü uygun görürler.

Mustafa Güzelgöz’ün yaptığı çalışmalar ile yarışmaya girilir. Çalışmaları anlatan dosya Amerika’ya gönderilir. Bir kaç ay sonra birinci olduğunu bildiren haber gelir. Bu olay bomba gibi düşer. Mustafa Güzelgöz finalde İtalyan ve İspanyol rakiplerini geride bırakarak birinci olmuştur. İtalyan rakibi sokak çocuklarını kurtarmıştır. İspanyol rakibi ise köydeki hastaların tedavi işlerini yapmıştır. Ama juridekiler, Mustafa Güzelgöz’ün çalışmasını daha başarılı bulmuşlardır. Mustafa Güzelgöz’ün başarısıyla birlikte, Dil, Tarih Coğrafya Fakültesi’nde kürsü açılır. İlk kez Kütüphanecilik Öğretimi başlar. Bu bölümün öğrencileri Mustafa Güzelgöz’ü ziyaret ederler.

Mustafa Güzelgöz’ün ünü böyle alıp yürüyünce, Amerika Büyükelçisi ziyaretine gelir. Kendisi de İngilizce hazırladığı metini ezberleyerek konuşmasını yapar. Hediye olarak cip verirler. Mustafa Güzelgöz buna çok sevinir. Çünkü artık ciple kitapları köylere taşıyacaktır. Bir yandan da üzülür. Çünkü eşeklerden ayrılacaktır. Artık eşeklere iş kalmaz ve emekli olurlar. Eşeklerle kitap dağıtan görevliler, kitaplıklarda çalışmaya başlarlar.

Mustafa Güzelgöz’ün başarısında önemli olan onun yalınlığıdır. Bundan ötürü onu birçok insan sevmiştir. O gelmeden önce Ürgüp’te bir kitaplık vardır ama içinde kimse yoktur. İnsanları kitaplığa getirmeyi başarır. Mustafa Güzelgöz edilgen değildir. Etkin bir kitapçıdır. Halk kitaplığa gelmez. Onlar gelmiyorsa kendisi onlara gitmelidir. Onları kitaplığa getirmeliydi. Bunu başarır. İlkokul ve ortaokul öğrencilerini kitaplığa alıştırır. Bununla yetinmez ve kitapları köylere ulaştırır. Köylülerin ürünlerini değerlendirmesi için kooperatifler kurdurur. Sandıklarla kitapları eşekler vasıtasıyla taşır. Bu yaptıklarından dolayı kendisi “Bölge Kalkınma Önderi” seçilir.

Bütün bunlara rağmen kendisini şikayet ederler ve Ankara’dan müfettiş gelir. Kendisi hakkında görevini aksatmak ve kurdurduğu kooperatiflerden çıkar sağlamak suçunu işlediği söylenir. Mustafa Güzelgöz buna çok şaşırır. Çünkü gece gündüz çalışarak halka hizmet etmiştir. Bunları duyunca şok olur. Müfettiş savunmasını yazmasını ister. Savunmasını yazar ve müfettişe verir. Müfettiş kendisi aleyhinde rapor yazar. Kendisini suçlu bulur. Üç yıl kıdem indirimi ister. Ayrıca mahkemede yargılanmasını de ister.

Vali bu raporu okuyunca, Güzelgöz kendini tutamayıp ağlar. Emekli olursa bu işin biteceğini söylerler. Mustafa Güzelgöz istemese de emekli olmak zorunda kalır. Mustafa Güzelgöz yıllarca halka hizmet için çalışırken, böyle bir politikanın ve kıskançlığın olacağını hiç düşünmemiştir. Mustafa Güzelgöz emekli olma kararı alınca halkın kendisine büyük destek vererek, “Gitme, bizi bırakma, daha çok hizmet yapacağız, ” demesini beklerken, hiç de öyle bir şey olmaz. Karşılaştıkları kişiler de hiç konuyu açmazılar. Sanki hiç duymamışlardır.

Kendisinde büyük bir hizmet aşkı varken, emekli olması zoruna gider. Kendisi hakkında TASKOBİRLİK kooperatifinin başına geçeceği daha çok maaş alacağı yorumları yapılır. Halbuki kendisi yarıda kalacak hizmetlerini düşünür. Emekli olmak kararı verilince, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde tanıdığı olan Prof. Dr. Osman Ersoy kendisine jubile yapma teklifi sunar. Emekli olma töreni yapılacaktır. Bunun için Ürgüp’e Milli Eğitim Bakanı, Bakanlık temsilcileri, Türkiye Kütüphaneciler Derneği davet edilmiştir. Bu tören için hazırlıklar yapılır. Çeşit çeşit yemekler hazırlanır. Büyük bir ziyafet olacaktır. Tören günü gelen devlet büyükleri Mustafa Güzelgöz’ü öven konuşmalar yaparlar. Mustafa Güzelgöz de onlara teşekkür konuşması yapar ve tören sonlanır.

Mustafa Güzelgöz’ün en çok zoruna giden ise Karacaören’deki hamamın yarım kalmasıdır. Taş üstüne taş koyan yoktur. Yapılan kısım da artık yavaş yavaş yıkılmaktadır. Cip eskimiştir artık. Bir katır dışındaki hayvanlar emekli olmuştur. Katırla kitap götüren kişi Almanya’ya gitmişti. Köylere kitap götüren kimse yoktur. Köydeki çocuklar kitapsız kalmıştır. Artık köylerdeki kitaplıkları görmeye içi el vermez. Çünkü harap olmuşlardır bakımsızlıktan. Türkiye’de aydınlık düşmanları hala vardır ve görevlerini yapmaktadır. Mustafa Güzelgöz ne zaman Ankara’ya ve İstanbul’a gitse ilk olarak kütüphaneleri ziyaret eder. Halbuki Milli Eğitim’de çalışanların çoğu kütüphanenin yerini bile bilmezler. Mustafa Güzelgöz her zaman kitap sevgisini yaşatmaya çalışır.

Dimitrios’un Yunanistan’a gitme zamanı gelmiştir. Ürgüp Belediyesi Larisa Belediyesi’ne mektup yazarak Ürgüp ile Larisa’nın kardeş şehir olmasını ister. Dimitrios bu mektubu iletir. Ayrıca Larisa’dan bir grubu Ürgüp’ü görmeye davet ederler. Larisa’dan bir grup Ürgüp’e ziyarete gelir. Onları karşılama ve diğer hizmetlerin hepsini Mustafa Güzelgöz yapar. Yunanistan’dan gelen 30 kişilik grup Ürgüp’ü gezer. Onlar da Ürgüp’ten bir grubu davet eder. Ürgüp’ten Larisa şehrine gitmek kolay olmaz. Çok problem çıkarırlar. Vize problemi çıkar. Yunanistan fanatikleri istemez. Türk fanatikler de gidilmesini istemez. Ama zorluklara rağmen Larisa’ya gidilir. Larisa’ya Mustafa Güzelgöz gitmez. Yerine oğlu Aziz gider. Aziz, dostu Dimitrios’a götürdüğü sazı çalar. Larisalılar, “Eşekli Kütüphaneci’yi niye getirmedin?” diye çok kızarlar.

Bu gelişmelerden sonra, Ürgüp ile Larisa şehirleri kardeş şehir ilan edilir. Ürgüp’ün girişine de kardeşlik levhası dikilir. Bir yanda Yunan, diğer ayanda Türk Bayrağı bulunur.

Sonuç:

Eşekli Kütüpnanecileri çok olan ülkeler kalkınırlar.

Muhammed Üsame Karataş

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..