Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Eşimin kafasını çekiçle parçalıyordum, elimden (elimin sayesinde) son anda kurtuldu

Eşimin kafasını çekiçle parçalıyordum, elimden (elimin sayesinde) son anda kurtuldu
 

"Bizim evin halleri'nin bilmem kaçıncı bölümü."

Başlığı okuyunca aklınızdan aşağıdaki gibi düşünceler geçtiğini biliyorum:

“ Ben tahmin etmiştim zaten bu Okan'da ufak bir canilik olduğunu. Yazılarından belliydi. Bak karısını çekiçle öldürmeye kalkmış da, kadıncağız son anda kurtarabilmiş kendini. Vah vah zavallı *Tatlı kız. Yazık yaaa. Bu herif kimbilir ne kadar eziyet etmiştir bu kıza? “ (*Eşimin MB'de ismi Tatlı kız )

Hooooop durun yaaaa!

Bu kadar önyargılı olmayın sevgili okurlar. Hem yazının başlığına ne bakıyorsunuz siz? Biraz okuyup içeriğine bakın da, öyle yargılayın. Allah Allah! Bu kadar da peşin hüküm giydirilmez ki insana. Bakın bu yazıyı okuduktan sonra nasıl da vazgeçip utanacaksınız az evvel düşündüklerinizden. Hatta- hatta iddia ediyorum yazının sonunda “Sakar Kahraman” ilan edeceksiniz beni.

Ama gelin, benim cinayet teşebbüsümden önce başımdan veya yakınlarımın başından geçen bir kaç sakarlık sonucu olabilecek facialardan bahsedelim.

- Bildiğim kadarıyla ikibuçuk yaşındaymışım. Üçüncü katdaki evimizin bahçeye bakan camından, karnıma kadar baş aşağı sarktığımı ( sandalyeye tırmanarak ) bahçeden gören babamın beni büyük bir soğukkanlılıkla, yukarıya çıkıp, hiç ses çıkarmadan camdan alması mesela. Ben olsam; daha bahçede kıyameti koparır ve o çocuğun korkudan camdan düşmesine sebep olurdum. Babam böyle bir tehlikeyi dikkate alarak bütün sakinliğiyle, ben yere çakılmadan almış beni o camdan. Ha bu arada unutmadan; camı açık unutup aşağıya inen de yine babam olmuş.

-Geçenlerde bizim evde sülâlece toplandık. Benim 7 yaşındaki kızım, üç buçuk yaşındaki yeğenim, eşimin iki yaşındaki yeğeni ve tabii bütün veliler. Hepimiz mutfakda kahvaltı ettik. Kalabalık olduğumuz için, açık pencerenin önüne hiç sandalye koymadığımız halde bu sefer koymak zorunda kaldık. Yemeğimizi yedik sofra toplandı ve salona geçtik. Sohbet muhabbet, derken su içmek için mutfağa girdim. Ev dördüncü katta, pencere alçak! Önünde sandalye var! O sandalyeye çıkıpda manzara izlemek isteyen, üçte çocuk var!!! Tabloyu görür görmez evde ne kadar büyük varsa hepsini mutfağa çağırdım ve nasıl oluda bu kadar büyük insanın ( ben dahil ) dikkatinden kaçar bu diye sordum. Kaçıyor işte! Okuduğumuz, gördüğümüz kazalar böyle oluyor.

-Yakın akrabalarımdan birinin birbuçuk yaşında yeni yürümeği öğrenmiş kızının, trafiği çok yoğun olan bir ana caddenin kenarında, biriyle muhabbet ederken elini bırakması gibi. Çocuğu bir başkası yakalamasa, kalacak otobüsün altında mazallah.

-Türkiye deki evimizin bahçesinde keser ile kazı işleri yaparken, arkama dikilmiş benimle sohbet eden amcamın burnuna çaktığım keserin izi, 10 sene sonra hala çiçek gibi görünüyor.

-Çocukluğunda boşluğa tekme atacağım diye, karnının üstüne düşüp, pankreasını patlatan bir tanıdığım, ogün bugün şeker hastası.

-DHL’in taşeronluğunu yaptığm yıllarda, yeni işçiye nasıl çalışacağını pratikte öğretiyordum. Elimdeki aletle, bir apartlmanın önünde, müşteriye ulaştırması gereken paketi nasıl işleyeceğini anlatırken, beşinci kattan düşüpde ceketimin vatkasını koparan saksıyı hiç unutamıyorum.

Evveeeeeet: Gelelim benim dünkü cinayet teşebbüsüme.

Yeni taşınacağımız evin tadilatı için eşimle birlikte kolları sıvadık. Zaten pek güneş görmeyen mutfağın duvarlarını, koyo koyu tahtalarla kaplamış olan evvelki kiracının, bu akıl almaz saçmalığını sökmet için mücadele veriyordum. Elimde balyoz ağırlığında, ucu sivri çekiçle duvara üç santim mesafedeki bu tahtaları sökerken, dikkatimi duvarın dibinden, bana salak salak bakan bir kablo çekti. Kablonun nereden geldiğini ve ne işe yaradığını anlamak için kız kardeşimle, eşime seslendim. İkisi de müstakbel mutfağımıza geldiler. Arzu ( MB'deki adıyla Arzu 76 )kabloyu dikildiği yerden yorumlamaya çalışırken, eşim yakın takibe aldı. Çömeldi tahta kaplamalı duvarın dibine, başladı kabloyu çekiştirmeye. Kablo tahta kaplamalı duvarın içinden, kendisinin birbuçuk metre yükseğine, kaplamanın üzerine koyduğum çekicin bulunduğu yerden çıkıyormuş. Ben ona bakarken, Arzu’dan müthiş bir çığlık koptu.

“ ABİİİİİİİİİİ !!!!! “

Sanise içerisinde cereyan eden bu olayı, şimdi an be an anlatıyorum:

Hemen Arzu’ya baktım. Kireç beyazdı yüzü. Benim çekici koyduğum istikamete doğru bakıyordu. Birden o korkunç cisimin eşimin çömeldiği yerin, birbuçuk metre yükseğinde iptidayi durduğunu hatırladım. Bir an onun oradan düşmesi halinde nereye, kimin neresine isabet edeceğini gözönüme getirdim. Benim Hanım o balyozun tam altında hiç birşeyden habersiz kabloyu çekiştiriyor.... Nedense o anda aklıma ilk olarak kayınvalidem düştü. Sağ elimi savurmamla birlikte, onun kafasına doğru uçuşa geçmiş olan suç aletini, son anda tokatladım.

Çekiç yönünü değiştirip, Tatlı kızın topuğunun ucuna düştü!

Şoku atlattıktan sonra kız kardeşimin ilk söylediği şu oldu; “ Abi verilmiş sadakanız olmalı. Vallahi sivri tarafıyla düşüyordu kızın kafasına "

Yani az kalsın dul kalacaktım!!!

Bugünlerde tadilat işlerimizden dolayı, yazılarım biraz seyrekleşecek. Haberiniz olsun!!!

Sevgilerimle...


Blognot: Ümit Abi ( Culduz ) sana sesleniyorum alooooo. Hani gelecektin geçen pazar? Sen haklıymışsın Abi bu işi uzmanlara bırakmak gerek. Aksi halde canımızdan olacağız

 
Toplam blog
: 121
: 1814
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Almanya'da doğdum. Haylaz bir öğrenciydim. 16 yaşımdan beri ticaretle ilgileniyorum. Şu anda büyük b..