Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '12

 
Kategori
Kitap
 

Esir Türk Kızları - Osmanlı Perisi Viyana

Esir Türk Kızları - Osmanlı Perisi Viyana
 

Esir Türk Kızları - Osmanlı Perisi Viyana


Tarihten esinlenilerek kurgulanmıştır…

Macaristan, Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedildiği zaman halkının çoğu Macar olan bir miktar arazi, Avusturya arşidükü Ferdinand’ın elinde kalmış.

Böylece 2. Viyana kuşatmasının temelleri atılmış.

&

Bu savaş çok uzun sürmüş. Tarih der ki; birçok üst subay ailesini de buralara getirdi.

Esir Türk Kızları- Osmanlı Perisi; Böyle bir ailenin çocuklarının başlarına gelenlerin anlatıldığı bir kitap.

Dünyalar güzeli ikiz kızlar ve onların kardeşleri Rahman’la Muhammed…

İkiz kızlar, su damlası kadar berrak, gökkuşağı kadar renkli, yıldızlar kadar asil, güneş kadar parlak…

Bir elmanın iki yarısı kadar benziyorlar birbirlerine.

&

Düşman bir gece evlerini basmış, kaçanlar kaçmış, kaçamayanlar tutsak olmuş. İki çocuk kaçmayı başarmış, paşa ve eşi Osmanlı Askerleri tarafından kurtarılmış.

Ya iki güzel genç kız!

Mahpeyker ve Neslişah!

&

Bu kitap onları onlar gibi esir düşmüş Türk Kızlarını anlatıyor.

Bu kitap savaşı ve onun acımasızlığını, azmin zaferini, kadının kuvvetlisini, aklın zarafetini, cesaretin hediyesini, kararlığının mükâfatını ve bütün bunların yanı sıra çok büyük acıları dile getiriyor.

Osmanlı Perilerinin güzelliğinin nelere mal olduğunu, asaletin hiçbir zaman kaybolmadığını, Osmanlı olmanın Türk olmanın büyüklüğünü anlatıyor.

&

“Çok uzaklarda bulutlar siyahtır, karadır bilir misiniz?

Fırtınalar canınızı yakar, üşürken yanarsınız!

Sonra onlarda karanlıktır hisseder misiniz?

Rüzgâr sizi zavallı kılar,

Savurur – savurur - savurur

Çalar herkesten alır, uzaklara taşır.

Ağlarsınız, ağlarsınız , ağlarsınız

Yaşarsınız da!

Sorarsınız, yaşamak sadece nefes almak mıdır?

Sonra kapılar açılır, kapılar kapanır…

Ara yerlerde durmadan yürünür.

Yürüdükçe acıları tanırsınız. Yürüdükçe cesur olursunuz…

İki kapı arasında aşkı, mutluluğu ararsınız, bulur musunuz? Belki!

Sonra zalimlerle uğraşırsınız. Güçsüzseniz bile artık değişir.

Çok güçlü, çok kuvvetli, çok hırslı, çok ama çokların çok olduğu

Zorluklarla baş etmek olur göreviniz…

Aramaya başlamış olursunuz çoktan!

Ararsınız – Ararsınız durmadan!

Sonra bir gün!

Sonra bir başka gün!

&

Gecenin en karanlık, en siyah, en kara en uğursuz haliydi. Birkaç baykuş sesi uzaklardan, uzakları yakın edercesine çirkin, boğuk, kısık sesleri ile kötülüğün habercisi olarak ötüyorlardı. Onların tersi birkaç tarla kuşu da bir feryat halinde haykırışlarını bir ötüşle dile getiriyorlardı. Hava izbe karanlığın içinde garip, boğucu, sıkıcı bir sıcaklıkla rüzgârsız, esintisiz sis bulutlarını biraz daha aşağı itmek istercesine ortalıkta dolaşıyordu. Kış değildi, kıyamet hiç değildi. Hava soğuk da değildi. Sıcağın da bu olumsuzluklarla alakası yoktu. Yaz değildi. Bahardı. Baharın hazan haliydi sadece. Sonbahar. Birçok başlangıcın sonu gibi… Birçok güzelliğin bitimi gibi… Birçok olacağın yok oluşu gibi.

Nazan Şara Şatana

http://www.dailymotion.com/video/xlbcxq_esir-turk-kyzlary_creation

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....