Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '06

 
Kategori
Bayramlar
 

Eski Bayramlar

Bir varmış, bir yokmuş!

Bir zamanlar ben de gençtim ve o yıllarda bayramlar da eskiydi. Ben bayramlık hayali kurmaya başladığımda, annem çoktan baklava için yufkaları açmış olurdu. Hazırlıklar günler öncesinden başlardı. Evler badana yapılır, avluda köşe bucak her yan elden geçerdi. Bayramlıklarım alınınca yatağımın başucuna koyar ve bayram sabahına kadar her gün odaya girip çıkıp onlara bakardım.

Bayram sabahı erkenden kalkar, bayramlıklarımızı sevinçle giyer ve doğruca köy meydanına çıkardık. Her gün görüştüğümüz arkadaşlarla toplanır ve bayramlıklarımızın keyfini çıkarırdık. Ne yazık ki o tat, o yıllara özelmiş. Bir daha asla bulamadım o tadı!

Bayram namazının ardından tüm köylü birbiri ile bayramlaşırdı. Yaşlıların elleri öpülür, akranlar birbiri ile kucaklaşırdı. Ardından evlere gidilir ve bayramlaşma coşkusu bir kez de evlerde yaşanırdı. Eller sırayla öpülür, bayram harçlıkları ceplere dolardı.

Başına kına yakılmış kurbanlar gözyaşları içinde kurban edilir ve o saate kadar tutulan oruçlar açılırdı. Kurbanın bir bölümü daha eve çıkmadan, evlerinde et pişsin de onlar da et yiyebilsin diye, kurban kesemeyen ihtiyaç sahiplerine yollanırdı. Ardından sofralar kurulur ve sabah kahvaltısına başlanırdı. Çocuklar ellerine poşetleri alır ve tüm köyü bir uçtan bir uca, hiçbir evi atlamadan dolaşırdı. Yaşlıların ellerini öper ve her gittikleri evden ellerindeki poşetlere şeker toplardı. Hatta “ablama da istiyorum” taktikleri ile, güzel şeker dağıtanlardan iki şeker kopartmanın yolları aranırdı.

Biz gençlerse günler öncesinden komşu köyün gençleri ile maç yapmak için anlaşırdık. Arife günü akşam şehirden gelen gençlerle kahvede köşe masaya oturur; maç için planlar yapardık. Takımımızı kurar ve rakip takımı yenmek için yeminler ederdik. Hatta alınan maça göre İstanbul’a haber yollar ve iyi top oynayan gençleri köye çağırırdık.

Bayram sabahı kahvaltıdan sonra çocukların dolaştığı köyü biz gençler de dolaşmaya başlardık. Yaşlılarımızın ellerini bir bir öper ve hepsiyle bayramlaşırdık. Her evde önümüze kurulan sofralara oturur, “misafirin dokuz karnı olurmuş” ve “yiyecek yiyeceğe yer verirmiş” sözleriyle yapılan telkinler eşliğinde ikramları yerdik.

Öğlenden sonra hazırlanır ve bir traktör ile maç yapılacak köye giderdik. Giderken türküler söyler, tezahüratlar yapardık. Komşu köye vardığımızda doğruca köy meydanına gider ve önce tüm köylü ile bir bir bayramlaşırdık. Sonra maçın yapılacağı sahaya gider hazırlanırdık. Maç başlayınca da büyük bir keyifle oynardık. Kavgasız, gürültüsüz ne maçlar oynamıştık.
İster yenelim, ister yenilelim fark etmezdi. Maçın ardından mutlaka kahveye gidilir ve maç yaptığımız gençler sinilerle kahveye yemekler getirirdi. Hep birlikte yemekler yenir ve bir sonraki bayram için sözler kesilerek oradan ayrılırdık.

Bayramın ikinci günüyse kendi köyümüzde evlilerle bekârlar arası bir maç yapardık. Kaybeden taraf birkaç kilo fıstık alırdı. Akşam geç saatlere kadar kahvede oturur ve televizyondaki bayram eğlencelerini seyrederken fıstıklarımızı yerdik.

Bayramlar o kadar güzel geçerdi ki bu yüzden her uğurlama hüzün dolu yaşanırdı. Artık büyüdüm, on beşli yaşlarımı eskide bırakalı çok oldu ama ben hâlâ her bayram köyüme gidiyorum. Benim yolumu gözleyen ve ben gitmesem bayramı bile kutlayamayacak kadar eksikliğimi hisseden anneme ve babama gidiyorum. Ne yazık ki ancak bayramlarda hatırladığımız yaşlılarımıza, vefa borcumu ödemeye gidiyorum. Doğrusu ya artık küf kokmaya başlayan “eski bayramlar” sözünün anlattığı güzellikler ile karşılaşma ihtimaline gidiyorum.

Nerede o eski bayramlar?

Eski bayramların yaşandığı yıllarda ki bayramların çocuklarına, el öpme geleneği dayatılınca, bugün insanlar aileleriyle birlikte olmak yerine, tatilde olmayı tercih ediyor. Aslında bayramlar eskimedi. Değişmedi de! Değişen biziz…

Eskiden bayramlar kavuşmak ve barışmak için fırsat olarak görülüyordu. Sanırım bu yüzden çok daha güzeldi. Aslında bayram gelince otuzlu yaşların üstünde gezinen herkes aynı duyguyu hissediyor içinde! Ancak gençlerimiz ve çocuklarımız için bayramlar tatil demek! Bu sanırım kültür değişiminin bir sonucu. Cenneti anaların ayağının altına koyan kültür, şimdi anaları bakım evlerine yollamaya başladı!

Sanırım insan ilişkileri eski sıcaklığını yitirmeye başladı. Sevgiler bile kimi zaman bir protokol havasında yaşanmıyor mu?

Bir bayram daha geliyor

Bu yeni ve hiç yaşanmamış bir bayram. Yaşlıların, özlem çekenlerin, yardıma muhtaçların ve kimsesizlerin yol gözlediği bir bayram. Yine gözlere umutlar yüklendi ve gözer yolları süzmeye çoktan başladı.

Gelin, bu bayramı bayram gibi kutlayalım yeniden! Gelin, milli ve manevi kimliğimizin yıllardır yaşattığı kültürü hor görmeyelim de sevindirelim yolumuzu gözleyenleri! Gelin şu üç günü, ömrünü bize adamışlara ayıralım! Ben, bu bayramın en azından yılbaşı kadar ilgiyi hak ettiğine inanıyorum!

Bir yıla daha veda etmek üzereyiz. Yani ömrümüz bir yıl daha eskiyor. Bir hayattır verilen ve yaşayıp gidiyoruz. Kalanını pişmanlıklardan yoksun geçirmeniz dileğimle, her şey gönlünüze göre olsun diyor ve bayramınızı şimdiden kutlu-yorum.

 

 
Toplam blog
: 66
: 5959
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Anadolu benim, ben de Anadolu'nun canıyım!   ..