Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '09

 
Kategori
Sevgililer Günü
 

Eski bir hediye ve bazı anlar

Eski bir hediye ve bazı anlar
 

Dalgalanma



Oğlumun doğumundan önce çalıştığım işyerinden bir arkadaş,
özel bir gün olmadığı halde bir hediye vermişti.
''Umarım kendine yakın bulursun, benim sende gördüklerim kadar''
demişti verirken. Bir kitaptı: Jean Paul Sartre - BULANTI.
Varoluşçuluğun öncülerinden olduğunu ders kitaplarından bildiğimiz
Sartre ve daha önce okumadığım kitabı, adından olacak, hemen çağrışımlar
başlattı bende. O anki ruh halimin, aslında dışarıdan ne kadar kolay seçilebildiğini anlamıştım.
Kitabı hediye eden arkadaş, beni iyi gözlemlemişti sanırım.

Gelecek endişesi, o günlerde çok kafamı karıştırıyordu. Oğluma hamileydim
ve nasıl bir ortama doğacaktı acaba çocuğum. Bu çok sıradan ve genelgeçer
bir endişeydi herkes için olduğu kadar. Asıl önemlisi, nasıl bir anne babanın
kucağına doğacağıydı beni bunaltan ve bulandıran. Çok iyi hatırlıyorum.

Oğlum doğdu, büyüdü, endişelerim yersiz değilmiş gördüm ve bir süredir öğrendiğim bir
evrensel kuralı uyguluyorum endişelenmeye çok yaklaştığım zamanlarda:
Sevginin karşıtı nefret değildir. Sevginin karşıtı korkudur.

Korkuları dondurmak ta, çok yakışık alan bir şey değil aslında. Dondurduğunuz noktada
ani ısı yükselmelerine karşı önlemleriniz olmalı. Ani çözülmeler ve erimelere karşı güçlü
bir duruş gerekli. O zaman, korkuyu bir yerlerde saklı tutmak iyi bir şey değil.

Son bir hafta boyunca, arada hastalandığım için çok sağlıklı düşünemediğimi sanıyorum.
Yine de, gece ateş ve terleme aralarında uyanınca, düşünmeyi ertelediğim konuların
hepsine birden zig-zaglar çizerek sıçrıyor beynim. Bazen kalbim acıyor.

İşyerinde kurulan bazı saçma diyaloglar, benim karşılarındaki duruşum, tepkisel
bakışlar veya diş sıkmalar hatta göz göze bile gelmekten ısrarla kaçınmalar,
bana kendimi yalnız hissettiriyor. Yorgunluk duygusu ise en üstte duruyor eğer bir
derecelendirmesi varsa duyguların kendi aralarında...

Zaten tanıdıkları insanı onlara yeniden hatırlatmak beni niye bu kadar yoruyor anlamıyorum.
Arada uzun dönemli susmalarımdan kaynaklanıyor olabilir mi acaba bu yeniden tanışma
halleri?

Mutluluğu yeniden yakalamak çok kolay oluyor oysa. Biraz çocuk saftirikliğim varsa
eğer, mutluluğu kolay yakalayabilmeyi ona borçluyum. İçimdeki çocuktan sözetmiyorum.
Kendimde hiç alta doğru bastırmadığım çok yüzeyde duran bir çocuk kabulü olduğunu
artık biliyorum. O yüzden mutluluğu yakalamak ne kadar kolaysa benim için, mutsuzluğumun
derinliği de o kadar acılı oluyor.

Yetişkinliğin olgunluğunu, deneyimlerim yüzünden seviyorum. Aptallaşmamayı hediye etti
bana. Bazen salak gibi yaşamaksa, o benim tercihim. Aklımı her saniye kullanmak sanırım
beni öldürüdü. Çünkü, kendimi allayıp pulladığım kadar dayanıklı, cesur ve güçlü değilim.
Böyle görünmek benim kamuflajım.

Yumuşak karnımı sadece dostlarıma açarım.
Çünkü onlar anlarlar ve bilirler. Ezberimi bozmazlar çok mecbur bırakmadıkça.
Sadece bazen kızarlar bana, yaramazlık yapmamdan korktuklarında ve derhal müdahale
ederler lafla ve hatta doğrudan eylemleriyle. Beni mutsuz etmeyen ve inatla direnmediğim
tek yetişkin müdahalesi dostlarımınkidir. Bu karışmalarda, burnunu doğrudan işlerime sokma
cüretinde sadecece dostlar sonzuz izin sahibidir. Bana da aynı izin tanınır ve onlar çok değerlidirler.
Onları ne kadar çok sevdiğimden emindirler. Yaşantımda yalansız, karşılıksız ve çıkarsız olan ilişkim, sayıları çok az olan dostlarımla olan ilişkimdir.

Sevgililer günü, özel ve anlamlı olsa da bugünü benimle birlikte geçirmek için ısrarcı davranan
çok özel bir dostum var. Sevgilisinin tüm ısralı ve hatta neredyse tehtidkar telefon aramalarını
bir çırpıda savuşturup iki saatini benimle paylaşmayı seçti. Bu konuda hiç bir talebim olmadığı
halde.Senin şimdi canın sıkkın olabilir demeden. Burnuma sokmadan gösterdiği inceliği.

Sadece son bir haftadır geceleri yaşadığım sıkıntı ve yorgunluk hissini paylaştım onunla.
Duygularımın yine gelgit yaptığını, birilerini yine bir bırakıp - bir geri aldığımı anlattım.
O kadar......

''Aşağıya inip birlikte bir şeyler içelim'' dedi. Hiç gidesim yoktu. Eve kaçıp biraz daha dinleneyim
istiyordum ve anlatacaklarımı işyerinde yakaladığım boşlukta zaten kendisiyle
paylaşmıştım.

Aşağıda, Karşıyaka'da birer bira içtik ve söyleştik. Neredeyse ondört yıldır hem işte hem
özel hayatta paylaşmadığım hiç bir şeyimin kalmadığı arkadaşımla. Ama yine harikaydı
onunla uzun uzun kendimizden bahsetmek. Hayatımızdaki insanlardan, yine çocuklardan,
çoğunlukla da iyi anlardan konuşmak bana kendimi çok iyi hissettirdi.

Gitmekten hiç vazgeçmeyeceğim yerlerden biri psikoloğumun yanıdır.Ama ne psikiyatrik ilaçlar,
ne eş, ne ana- baba..

Bir dostla geçirilen özel zamanların yerini hiç bir şey dolduramaz.

Bugün çok iyiyim. Yarını da öteki günleri de garantilerim.

Birlikte yaşlanmaya karar verdiğimiz bütün dostlarımın sevgililer günü kutlu olsun.

 
Toplam blog
: 66
: 576
Kayıt tarihi
: 26.01.09
 
 

1963 doğumluyum. İngilizce öğretmeliği yapıyorum. 20 yaşında bir oğlum var. İzmir' de yaşayan şan..