Eski bir kasetçalar

Uzun şehirler arası yolculuklarda mini kasetçalarlar vardı ve kasetler. Seçmece yarım yamalak radyolardan kopyalanmış şarkılar. 90 lık kasetlerin hep ortasına denk gelirdi minik serçenin hikayeleri. Yedek pilde olsa sardırma tuşuna basamazdık, elimizde tükenmez kalem, takar çevirir çevirir km aşardık. Aynı şarkıyı tekrar dinleme lüksü azdı, stoklarındaki pil durumu yada kalemle çevirme hızına bağlıydı herşey...

Rahatsızdı koltuklar, yol aynı ama varış mesafesi uzundu. Demli çay çekerdi canın mola verdiklerinde birde heyecanlı olurdu insan, her anlaşılmaz anonsta. İki not yazamazdın sarsılırdı otobüs kötü el yazısı ve tutturamadığın harfler. Yazmayı bırakır tekrar kaseti sarardın kalemle, yedek pillerde erken bitmesin diye.

Şimdi elimde bir mp3 çalar onlarca şarkı 'dinlerken beni hatırla' diye bir not. Zahmetsiz kazanılmış bir hediye, zahmetsizce tuşa basıp dinle. Şimdi ben sana odamda yüzlerce kaset çalar var desem 'sevişme alanımızı daraltıyor evlenince atalım' dersin...

Anlatmaya kalksam uzun mesafede yaşanan o kıytırık heyecanların tadını bilmessin.

Bir kadın tanımıştım; kadife tenli, anason kokardı teni öyle siyahtı ki gözleri...
Bir istasyon garında yolcu ederken onu, bilinmeze, avuçlarında sakladığı pili göstermişti. 'Odandaki saate ait, giderken zamanıda alıyorum senden' demişti.

Hala uyandığında gideceği yere geç kalanlardanım. Yedek pillerimi uzun yolculuklarda aşk şarkıları dinlerken harcamışdım.

Odamda çalışmayan bir saat ve elimde bir mp3 çalar.

Duyduğum ses, zahmetsizce dinlenen büyüsünden eksik şarkılar...

...
.
.


TuNç