Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '06

 
Kategori
Sanat Tarihi
 

Eski bir tapınak yazıtı

Eski bir tapınak yazıtı
 

Bazen hayatta ne yapacağınızı bilemez halde kalıyorsunuz. Bazen de kırmızı kabloyu mu? mavi kabloyu mu? kesmeniz gerektiğini soracak birilerini arıyorsunuz. Hayatla itişip, insanlarla didişmek, oksuz mızraksız kavganın göbeğine dalmak, yüzünüzü gözünüzü kanatmak yaşamın olağan yanı kalıyor insana.

Bazen başınızı koyacak bir omuz arıyorsunuz. Kimisi babasını, kimisi ilk sevgilisini, kimisi zamanında değerini bilmediği şimdi yanında olmayanını arıyor. O olsaydı şimdi söylerdi diyoruz. Yaşımız kırka, elliye, yüze geliyor ve bir ömürde öğrendiklerimizi , binlerce yıl önce bir başkasının zamana çizik olarak attığını görüp şaşırıyoruz da.

Durduk yerde iki paket sigara içiyoruz. Kavganın nallısına dalıyoruz yok yere. Dostunuza borç veriyorsunuz ve nah alıyorsunuz; hadi uykusuz geceler size. Kibarca günaydın dediğiniz , ayı gibi omuz atıp geçiyor. Kendinizden şüpheye düşüyorsunuz. Hep böyleydiniz , kırılgan inceliğiniz istismar edildi, hatırlayın. Acılarınız oldu, gözyaşlarınız bardakları doldurdu; şimdi geriye dönüp baksanız değermiydi onun için? Aşağıdaki yazı , İsa'dan önce 9. y.y ait bir tapınak yazısı. Bir köşede dursun, iyi geliyor.

Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş, sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.

Başka türlü davranmak açıkça gerekmediçe herkesle dost olmaya çalış.

Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol, telâşsız, kısa ve açık seçik konuş.

Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşin ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir işi seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni hayaller başlamış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol.

Sevmediğin zaman sever gibi yapma.

Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme.

İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.

Ve unutma ki, insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.

Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasında yeni yeşil bahçedir. O bahçeye lâyık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.

Kaybetmeyi ahlâksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile bir zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.

Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.

Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir.

Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkânsızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.

Hatırlar mısın doğduğun zamanları; sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.

Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin.

Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun biricik mekânıdır."

 
Toplam blog
: 187
: 1260
Kayıt tarihi
: 02.10.06
 
 

İyiye ve güzele götürmeliyiz Dünyayı. Sürekli daha çok kazanmak, daha yukarıdan bakmaya çalışmak,..