Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Eski Foça

Eski Foça
 

Tatilinizi geçireceğiniz yerde en çok neyi ararsınız? Sessizlik, huzur, dinlenme mi, yoksa bol eğlenceli, değişik şeyler yaşamak ve görmek, gündüzleri değişik plajlarda güneşin keyfini sürüp geceleri eğlencenin doruklarına çıkmak mı? Aslında benim cevabım hepsi olurdu. Ancak bunların hepsini yaşayabileceğiniz çok az yer vardır. Ben böyle bir yer biliyorum. Eski Foça.

Çocukluğum orada geçtiğinden midir bilmem hep çok çekici gelmiştir Foça bana. Türkiye'de çeşitli yerlerde de tatil yapıp, varsa yoksa Foça diyenlerdenim. Foça'nın efsanevi karataş'ına mı bastım nedir? Asla kopamıyorum. Orada aldığım zevki hiç bir yerde alamıyorum. Daha önce "Memleketim eski Foça" başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu sefer bu yaz orada gördüklerimi yaşadıklarımı yazıp, gidip görmeyenlere kılavuzluk etmek istiyorum.

Neden Foça? Çünkü Ege'de eski dokusunu koruyabilmiş, dejenere olmamış nadir kasabalardan biri. Denize hemen sahildeki evlerin önünden girilebilen bir yer. Şimdi belediye tahta iskeleler yapmış sahil boyunca, güneşlenmek için birebir olmuş. Çünkü yol geçiyor, kaldırımdan yürüyenlerle içiçe kalıyordunuz eskiden. Önünde küçücük adacıklarla süslenmiş müthiş bir koy. Daracık sokaklarda eski taş evlerin arasında yürümek insanı bambaşka bir diyarda hissettiriyor. Küçük deniz ve Büyük deniz adında iki koya sahip. Tam ortalarında 1678'de yapılmış bir kalesi var. Her tarafından tarih fışkırıyor. Çok fazla ortaya çıkarılamayan tarih eserleri var. Çünkü halkın yaşam yerlerinde bütün hepsi. Foça'nın altı tarih kaynıyor anlıyacağınız. Bahsetmeden geçemeyeceğim bir özelliği daha var ki kaçırılmaz. Güneşin batışı... Gidip sadece izleyin.

Foça'nın içinde bir pansiyonda ya da bir otel de kalıp hiç araba kullanmadan istediğinizi yapabilirsiniz. Başka yerlere gitme ihtiyacı bile duymazsınız. Gidilip görülecek çok güzel adaları ve koyları vardır aslında. Bu hizmeti de sizlere turlar sağlar. Günlüğü 20 liraya eşsiz güzellikteki koyları gezebilir, istediğiniz gibi güneşin ve denizin tadını çıkarabilirsiniz. Görülmeye değer o kadar güzel yerler var ki kaçırmayın derim. İncir Adası, İngiliz Burnu, Orak adası, foklarıyla ve efsanevi deniz kızlarıyla ünlü Siren Kayalıkları bunlardan bir kaçı. Eski Foça ve Yeni Foça arasında bir sürü koy vardır. Bu koylar Rumcada "koy" anlamına gelen Mersinaki koylarıdır. En güzel plajlar bu koylarda saklıdır. II. Mersinaki'de Orak Adası'nın hemen karşısında bir koy var ki huzur arayanlara birebir. Eski trolcülerden Hasan Dayı'nın işlettiği bir yer. Mangal yapmak isterseniz kendi elleriyle hazırlayıp getiriyor mangalınızı. Aynı zamanda kampçılar için de ideal bir yer. Çadırını, karavanını alan oraya gelmiş. Seneye biz de çadırla bir çılgınlık yapmayı düşünüyoruz.

Diğer tatil beldelerindeki kadar turist olmaz burada. Ama gelen turistlerin yaş ortalaması gençlerin daha çok tercih ettiğini gösteriyor. Daha çok İngiliz turist görebilirsiniz, bir de büyük büyük annelerinin babalarının yaşadıkları yerleri görmek isteyen Rumlarla karşılaşabilirsiniz. Turistin çok tercih etmeme nedeni aslında ilginç. Eski Foça'da Komando okulu var. Askeriye oraya konuşlanmış durumda. Askerler sabahın altısında yaylaları söylerek atış talimi yapıyorlar. Bu da yabancılar tarafından çok hoş algılanmıyor. Korkuyorlarmış söylediklerine göre. Ben ise sabah onların sesini duyduğumda daha bir rahat uyuyorum nedense? :)

Foça'da gidilecek bir kaç yerden bahsetmek istiyorum. Hani ben oralıyım diye doğal olarak tanıdıklar eskiden beri ailecek görüştüğümüz yerler var. Ancak bu sene keşfettiğim yerlerde oldu. Her sene gittiğimde yeni süprizlerle karşılaşıyorum. Ailem orada yaşıyor. Dolayısıyla evde geçirdik tatilimizi. Küçük denizde oturuyor ailem. Evden çıkıp sahilde yürümeye başlıyorsunuz hemen. Denizin o pırıl pırıl görüntüsü insana "atlasam mı?" hissi uyandırıyor. Kendinizi tutarak sahil boyunca ilerliyorsunuz. İlk önce karşınıza Foça restaurant çıkıyor. Balık rastaurantı tabi, söylemeye gerek yok. Hemen hemen her gece dolup taşıyor. Hafta sonları boş yer görmedim henüz. Onun hemen az ilerisinde ünlü Celep Restaurant var. Orada da pek boş yer bulmak mümkün değil. Masalar denizin kenarına kadar yerleştirilmiş durumda. Yemek isteyeceğiniz balıklar veya istakozlar denize konulmuş küçük bir havuz içinde seçilmeyi bekliyor canlı canlı.

Restaurantları geçer geçmez Belediye meydanında İğdeli Cafe ile karşılaşacaksınız. Orada dibek kahvesi içmeden geçmeyin derim. Gerçi vakit bulursanız Kozbeyli'ye gidip içmek lazım ama, İğdeli Cafe'de de aynı tadı alabilirsiniz. Özellikle damla sakızlı olanını tavsiye ederim. Bu arada onlar sizi uyarır ama ben de uyarayım, kahveniz gelir gelmez fincana sakın dokunmayın. Çünkü dibek kahvesi fincanda pişiriliyor. Orayı biraz geçince Cafe Palmiye çıkacak karşınıza. Eski kahveci Yılmaz Erdik'in oğulları Mustafa, Ali ve Faik'in işlettiği bir yer. Onların Ayvalık tostunu yemeden, ada çayını ve taze sıkılmış portakal sularını içmeden geçmeyin derim. Ayvalık'tan sonra yiyebileceğiniz en güzel Ayvalık tostu burada benden söylemesi. Hemen karşı tarafta küçük koyun karşısında Ehl-i Keyf adlı bir cafe göreceksiniz. Burada nargile keyfine doyamıyacaksınız. Eşimle orada oturup nargile içerken tavla oynamak ve Foça'yı izlemek ayrı bir keyifti benim için. Buralar hemen merkezde 5 bilemediniz 10 dakikalık mesafede bulabilecekleriniz.

Foça'da gece hayatı da bir o kadar keyifli. Hafta sonları reservasyon yaptırmadan yer bulmak neredeyse imkansız. Çeşit çeşit eğlence yerleri var. İsterseniz klasik müzik dinlemeye gidin, isterseniz canlı müzik eşliğinde içkinizi yudumlayın. Bazıları sessiz, muhabbet edilebilecek yerler. Eşim ve ben tercihimizi ilginç bir şekilde bir Rock Bar'dan yana kullandık. İyi ki de orayı keşfetmişiz. Dip Bar adında bu yerde Normal adında bir grup çalıyordu. Size tarif edemem. Kafanızı dinlemenizi sağlayan rock müzik dinlediğinizi sanmıyorum. Çalan çocuklar o kadar güzel çalıyordu ki, müdavimleri olduk. Her akşam "Rock Forever" deyip, çocukları uyutup kaçıyorduk. Foça'ya yolunuz düşerse onları dinlemeden dönmeyin derim. Hele bir bataristleri var, gencecik, yakışıklı mı yakışıklı. Hem batari çalıp hem de şarkı söyleyenine az rastlanır. Bu onlardan. Esas solist Erkin Koray'ın basçısıymış. Yani diyeceğim o ki, bu grup kaçmaz. Orada ne işleri var diye sorduk kendi kendimize. Onları izledikçe anladık ki, para değil bu adamlar zevk alıyor yaptıkları işten. Bir de eski meyhaneler olur ya, eşinizle dostunuzla oturup geçmişi yad edersiniz içkinizi yudumlarken. Hani yan masadakileri de tanır olursunuz bir süre sonra. İşte böyle bir yer de var Foça'da. Meydanın ara sokaklarından birinde "Foça Karası" adında şirin mi şirin bir yer. Sahibi içkinizi ve Foça'ya has mezeleri önünüze koyup önce bir ortadan yok oluyor, sonra masanıza gelip sizinle muhabbet ediyor. Kendinizi yabancı bir yerde değil de dostlarınız arasındaymışsınız gibi hissediyorsunuz.

İşte böyle... Daha yazılacak çok şey vardır eminim. Mesela Poyrazından bahsetmedim. Biz oradayken 1 hafta denize sokmadı bizi. Poyraz estiği zaman Foça'da deniz çivi gibi olur. Ayağınızı sokamazsınız. Gerçi onun da meraklıları var. Ama artık durulmuştur. Poyrazı bile zevklidir Foça'nın. Ağustos'un ilk haftası Foça Festivali başlıyor. Gitmeyi düşünenler bu fırsatı da kaçırmasın derim ben.

Herkese iyi tatiller şimdiden. Benden de selam söyleyin Foça'ya...

 
Toplam blog
: 144
: 2928
Kayıt tarihi
: 30.10.06
 
 

İzmir Cumhuriyeti'nde yaşıyorum... Sarmaşık Sanat Atölyesi'nde ebru sanatı ile uğraşıyorum. En es..