Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '14

 
Kategori
Siyaset
 

Eski İnönü oyunları...

Eski İnönü oyunları...
 

Churchill


Osmanlı Devleti, I.Dünya Savaşı'ndan  (1914-1918) yenik, yıkılmış çıkmış. Ondan hemen sonra, kendi başının çaresine bakmak üzere, memleketi yeniden kurmak , kurtarmak, düzene koymak için Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, hadi bakalım Kurtuluş Savaşı’na girilmiş (1919-1922) ondan da zaferle ayrılmış ve nihayet Ankara Başkent olmak üzere yeni Türkiye Cumhuriyetini kurmuş bir devlet olarak hemen sonrasında karşısında II.Dünya Savaşı’nı bulmuştu.

Bu kadar badireden çıkan, bu kadar yanıp yıkılan bir ülke yeniden savaşa girmek ister mi? İşte Atatürk’ün sözleri: “Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir. (1923, Adana) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 128)

II.Dünya Savaşı sırasında (1939-1945)  Türkiye Cumhuriyeti’nin başında artık Atatürk yoktur. Onun arkadaşı olan İsmet İnönü herhalde bu Savaşa bu ülkeyi gözü kapalı sokacak değildi. Çünkü artık hep gözünün önünde Atatürk’ün o sözleri olacaktır :  “..ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.”

İsmet İnönü’yü bu cinayeti işlemeye hiç kimse razı edemez. Hala iç casuslar bile “.. Savaşa sokmadı, milletimizin erkekliğini öldürdü..” deseler bile… İsmet İnönü, galip saflarda olsa bile, bu ülkenin o koşullarda savaşa girmesini kesinlikle istememiştir.

Ama yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin savaşa girmesini isteyen bir çok Avrupa ülkesi vardır: Almanya’ya karşı, Hitler’e karşı bir cephe daha açılmasını, bütün  İtilaf Devletleri (İngiltere ve müttefikleri) istemişlerdir. Bunun için envai türlü fırıldaklar çevirmişler ve İnönü’ye “He..” dedirtmek için ellerinden geleni yapmışlardır. Bunun karşısında Hitler'in Alman panzerleri, Bulgaristan sınırına kadar gelip, Yunanistan’ı darma duman ettikten sonra , Türkiye sınırına gelip durmuşlardı. Hitler Türkiye’ye girmeye cesaret edememiştir.

Çünkü, Hitler Türkiye’nin ve Türk ordusunun ne kadar büyük bir bela olduğunu biliyordu. Bu ordu Kurtuluş Savaşı’nda İngiltere, Fransa, İtalya başta olmak üzere, yurda giren Yunan ordularını duman etmişti. Bunu Hitler çok iyi  biliyordu.

İnönü’yü kandırmak, ikna etmek için… II:Dünya Savaşı’na katılmasını sağlamak için Kocaman Churchill 30.Ocak.1943’de , İsmet İnönü’nün ayağına, Adana Çukurova’ya gelmiş. Burada Yenice İstasyonunda  Mavi Tren’de yapılan tarihi görüşmede, İnönü Churchill’e savaşa katılabilmek için bir sürü olmayacak isteklerde bulunmuş; dolayısıyla bu Barış Görüşmesi ve anlaşması İsmet İnönü’nün galebetiyle son bulmuştur. Bu çok iyi hazırlanmış ve kotarılmış denge oyununda, Kurtuluş Savaşı sonrasında İnönü’nün Lozan’da bir Diplomat olarak gösterdiği maharetlerin rolü büyük olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti bu suretle II.Dünya Savaşı’na katılmamış fakat Savaşın sonunda kazanan İtilaf Devletleri (İngiltere ve diğerleri) safında gözükmüştür.

İnönü’nün ülkesini savaşa sokmamak için gösterdiği becerileri, diplomatlığı ve kurnazlığı bugün bütün dünya ülkeleri tarafından takdir toplamaktadır.

Savaştan yeni çıkmış o zavallı ülkeyi bir kez daha savaşa sürüklemek, ne demekti. Bunu takdir etmek gerekir. Bu sayede Türkiye Cumhuriyeti biraz daha kendi kendisini toplamıştır.

Şimdiki zamana gelelim:

Suriye’de bir iç savaş ne yazık ki sürüp gidiyor. Bunun tarafları kim olursa olsun. Çevrenin en güçlü ordusunun bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti ordusunu bu alana sürmek için çeşitli gayretler sürdürülüyor.

Türkiye’ye Amerikan komutanları, diplomatları gelip gidiyorlar.. İstedikleri ne? Bu savaşa sen de katıl; ordunla gir; bu ülkeyi darmadağın et, sonra topla.

Yani, yıllardır, Amerikan ordusunun Afganistan’da, daha önce Vietnam’da, Irak’da yapamadığını sen gir Suriye’de yap… Olacak iş mi?

Suriye’yi darmadağın edeceğiz; tanklarımızla toplarımızla o ülkeyi çiğneyeceğiz. Eee ..sonra, bizim kazancımız ne olacak? Efendim, sonra tıpış tıpış geri döneceğiz…

Bu numarayı Rahmetli İsmet İnönü de yutmadı, gördüğümüz kadarıyla RTE da yutmuyor.

Ona neler vaat ediyorlar, açık açık bilmiyoruz ama onun olmaz önerileri, ABD’yi oldukça düşündürüyor.

Türkiye’ye Suriye’ye kara ordularıyla girmesi ve ABD’ye Kürdistan’a yardımcı olması isteniyor? Niye?

Türkiye Cumhuriyetinin bundan kazancı ne olacak… belli değil. Ama belli ki kaybı çok..!

Onun için bizimkiler de İnönü Siyaseti uygulayarak, durmadan olmayacak şeyler ileri sürüyorlar ; Suriye sınırı içinde bir “Güvenli Bölge “ oluşturulması, TC’nin ana tezi; diğer yandan, kesinlikle Beşar Esad’la bir anlaşmaya gitmek istemiyorlar. Ve Suriye’yi Beşar Esad’sız bir ülke olarak görüyorlar. Bunun yanında bir sürü daha yan istekler var… Bir çoğuna ABD yanaşmıyor.

Ama hala Atatürk’ün ebedi siyasi anlayışı egemen: “Yurtta sulh, cihanda sulh,” Ne diye, şu veya bu nedenden dolayı, ordularımızı falan veya filan ülkeye gönderelim.? Neden?

Günümüzde savaş artık belli bir cephede olmuyor ki: O konuda da söylenecek söz var. “hattı-ı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır,” diyor büyük Mustafa Kemal. Yani, bir ülke savaşa girdiği zaman bir tek cephede savaşa girmiş olmaz, o artık bütünüyle savaştadır… Biline.

Akıllı bir adam ve akıllı bir Devlet savaş istemez. Savaşın neler getirdiğini ve götürdüğünü; savaşa girmediğimiz halde görüyoruz.

Bir de savaşa girsek…  Aman Allah etmesin! 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..