Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

Eski nesil siyasetçiler ve Erbakan Hoca!

Eski nesil siyasetçiler ve Erbakan Hoca!
 

Türkiyede "eski nesil" siyasetçilerin prototipi Süleyman Demireldir. Demirel'den önce, merhum İsmet İnönü'den de bahsetmek lazım ama İnönü'yü tarihi kişiliği nedeniyle bu zincirin dışında tutalım.

Eski nesil siyasetçiler için, politika bir yaşam tarzı olmaktan çok öte, yaşamın ta kendisidir. Bu duygu öylesine güçlüdür ki onlarda, Demirelin tabiriyle: "Benden sonra tufan" bencilliği zat-ı devletlerinin en belirgin tezahürdür, her zaman.

Sayın Demirel'in partileri kitle partileri olduğu için pek fazla "dava vurgusu" yoktur. Bu yüzden, "ben varsam dava var; ben yoksam yok" anlayışı, daha ziyade kadro partilerinin liderlerine mahsus bir inanç olmuştur.

Aslında bu şeksiz şüphesiz sahiplenme partilerinden başlar ve hale hale devam eder. Şöyle ki, merkez halka: "Ben varsam parti var" dır; ikinci hale: "Ben ve partim varsa dava var"; üçüncü hale ise: "Ben, partim ve davam varsa Türkiye var"

Görüldüğü gibi, bu formülasyonun içinden "Ben"i çekip alırsanız, her şey yıkılıverir. Ne parti kalır, ne dava ve ne de Türkiye!...

Bu yüzden, bu "eski nesil" siyasiler, ya iyice yaşlanıp yürüyemez hale gelince, ya da hak vaki olup dünyalarını değiştirince partilerinden uzaklaşmış olurlar.

İsmet İnönü de böyleydi ama onu konu dışı tutmuştuk. Ötekilere bir bakalım: Sayın Demirel, bu ülkede kırk yıl siyaset yaptı ama seksenini geçmişken bile bugün çağırsanız yine sıcak politikaya atacak kendisini...Merhum Ecevit, son demlerinin ne kadar perişanca ve ne kadar acınası geçtiğini hepimiz televizyonlardan izledik maalesef... Tabii Merhum Türkeş'i de saymalıyız, onu da ecel ayırdı partisinden...

İslami duyarlılığı Türk siyaset sahasına taşıyan- mı yoksa, İslami duyarlılığın siyaset meydanına taşıdığı mı- Sayın Necmeddin Erbakan da bu neslin temsilcilerindendir. Aslında böyle olduğunu, AK Parti'nin kuruluşundan sonra anlamıştık, bazılarımız... Erbakan Hoca, kendi öğrencilerini siyaseten yok etmek için, onların tüm saygılı duruşlarına rağmen, epey ağır laflar etmişti... Tıpkı, kendi yavrularını yiyen öfkenil kaplan gibi, AK Partilileri "Bizans"a benzetmekten bile çekinmedi.

Türkiye siyasetinin, Batı karşısında "aşağılık kompleksi"ni yenmesinde Erbakan Hoca'nın katkısını inkar edemeyiz. Sanayi sözcüğünü telaffuz bile etmeyen yetmişli yılların devlet adamlarına "Ağır sanayi" idealini anlattı. Önceleri alayla karşılansa da zamanla Hoca'nın dedikleri anlaşılır hale geldi...

Öyledir ama, tıpkı bilimsel gelişmeler gibi, siyaset de teorisyenleri aşan noktalara gelir. Eğer gelişmekten yanaysanız, sürekli bilgi üstüne bilgi, politika üstüne politika koyacaksınız... Eskiler, eskiyecek; yeniler yeni duruşlar ortaya koyacak; böylece millet ve memleket yükselecek...

Aslında, "insanlar yaşlanır; düşünceler eskir", ilkesi gelişmenin temel dinamiği iken, genç nüfüsü bakımından Avrupanın en ileri ülkesi olan Türkiye, yaşlılara sadakatin ülkesi olmuştur.

Şuraya bir bakın: Numan Kurtulmuş'la yenilenen SP'nin yüzüne karşı; yaşları yirmilerdeki gençler: "Hoca'ya sadakat şerefimizdir" diye tuzluk fırlatıyor. Oysa, bu gençler, Hoca'ya bir kere oy bile vermemişlerdir; çünkü Erbakan Hoca partisinin başındayken, bunlar henüz oy verme ehliyetine sahip değillerdi.

Bu ülkenin temel sorunu şu oldu bugüne kadar: Politikacılarını gençleştiremeyince, gençlerini yaşlandırdı. Ülkenin geleceğini temsil edecek gençler, geçen yüz yılın siyasi anlayışlarını temsil eden liderlere "sadakat" antları içiyorlar. Bu sadakatlarını ifade etmek için de iftar basıp terör estiriyorlar!!

Şimdi bu gençlere sormalı: Sizin şerefiniz "davanız" mı olmalıydı; yoksa "Hocanız" mı?. Dahası Numan Kurtulmuş'un, sizler gibi genç ve dinamik olmanın dışında nesi eksik Erbakan Hoca'dan!

Üniversite birinci sınıftayken (1975 yılı) hocalarımızdan biri, bir anısın anlatmıştı bize: Hoca, o yıllarda Paris'teki Türk Enstitüsünde dersler veriyor. O günlerde Fransız gençliği demokratikleşme adına iktidardaki De Gaulle aleyhine gösteriler yapıyor. Bizim Hoca, bu gösterici kızlardan birini çekip şunları söylüyor: " Bu De Gaulle olmasaydı Almanlar ananızı bellerdi; şimdi utanmıyor musunuz onun aleyhinde gösteriler yapmaya"

Kız, bizim hocaya o tarihi dersi veriyor: " Mister, De Gaulle, savaş zamanının lideriydi; yapacağını yaptı ama artık devri bitti; şimdi çekilip gitmeli!"Nitekim De Gaulle çekilip gitti...

Bizim gençliğimiz, özgür bir eğitim sürecinden geçmediği için, böylesine bağımsız düşünemedi; düşündürülmedi... Hala, gencecik zihinler, geçen yüzyılın başındaki düşüncelerle beyinlerini dolduruyor ve hala aynı paradigmayı savunuyor!!

Uzun lafın kısası: Muhterem Erbakan Hoca ve onun varlığı ile siyasi arenada yer bulanlar, köşelerine çekilip Ahiret hazırlıklarını tamamlasalar çok daha iyilik yapmış olacaklar; hem kendilerine, hem partilerine, hem de ülkelerine...

Ama yapabilirler mi?

"Eski nesil" politikacılardan yapan çıkmadı; bu yüzden pek umutlu değilim...

Galiba Saadet Partisi biraz daha çalkanacak...

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..