Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '07

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Eski püskü

Eskiden Eyüp'e doğru Haliç'in kıyısında oturan bir arkadaşım vardı, Zevahir. Zaman zaman onu ziyarete gittiğimde akşamları Eyüp içinde dolaşırdık, Piyer Loti'ye kadar çıkardık bazen. Ben durup durup camilere, sokakları sınırlayan taş duvarlara, ilgisizlikten bunalıp kararmış ahşap evlere, hoca başlı mezar taşlarına hayran kalırdım. Hatta bu pitoresk sokaklarda yürüyen eli tespihli, başında takke, sakallı poturlu, kara adamlara bile neşeyle meraklanırdım. Çünkü İstanbul' dan ayrıldığımda bunca çok değillerdi. Zaten İstanbul' da bile olsaydım, benim yaşadığım semtlerde barınmazdı böyle poturlu amcalar. Sanki eski zaman havası yaratsınlar diye Eyüp'ün sokaklarına serpiştirilmişler gibi algılardım o vakitlerde ben onları. Zevahir ise ne çember sakallı kara adamlara, ne de eski yapılara ilgimi anlayamazdı. Onların arasında büyümüştü. Eski, taş ya da ahşap yapılanmalar, ister konut olsun ister cami, mezarlık veya sur duvarı, Zevahir için rutubet, küf lekeleri, yosunlaşmış kuytular ve kasvetten başka bir anlam taşımıyordu. Yüzeyleri kararmış, ele ıslaklık veren duvarlar, tahtaboşundan hamaböceği, fare atlayan ahşap evler, çamur içinde sokaklar, her yanı ot bürümüş yarı mezarlık yarı harabe bahçeleri...

Poturlu adamlarsa sokakta yürümeye engel. Ya alınlarında bir çizgi kaşlarıyla ve karanlık bakışlarıyla insanı her saniye yargılar ya da arkalarından ayaklarını sürüyen kara gölgeler hiç de yokmuş gibi ama aslında her an mühim bir meseleye kafa yormaktaymışlar gibi sokakları arşınlar.

İşte bu yüzden Zevahir yaşadığı yeri sevmezdi. O berbat binalar yıkılsalar gitselerdi. Yerlerine yepyeni, modern, temiz, aydınlık, çiçek kokulu binalar yapılsaydı. Zaten o eski, kötü binalar bir bütün halinde geliyordu üstüne. Hiçbirine tek tek bakmamıştı. Onlar eskiydi. Tarihi sözcüğü aklına bile gelmezdi. Tarihi bina dendi mi Topkapı Sarayı filan olabilirdi de... Eyüp' ün sokağındaki yosunlu mezarlık kuytusu niye tarihi olsun canım... Bunların hepsi birdi. Pislik, bakımsızlık, kasavet içinde terkedilmişlikleriyle insanı boğan, iten, yok sayan bir tavırla sanki bir olup birbirlerine yapışıp koca mahalle, koca semt göğe yükseliyordu. O, bu eski püsküleri birer yıkıntı, paçasını kurtaramadığı birer paslı kalas çivisi olarak görmüştü hep. Benim kalkıp da bunlara sevecen gözlerle bakmam ne kadar abesti. En kapalı anlamıyla ayakta kalma savaşı verilen ve hayatta en önemli şeyin bir çeşit ahiret hesabı olduğu çevrelerde yetişip büyüyen çocuklar, içlerinde eski püskülere mahkum kalıyorlar, ne yapsalar.

Zevahir şimdi Etiler’de oturuyor. Müteahhitlikle uğraşıyor. Ahşap konutların yandığı haberlerini görünce televizyonda, “Aman canım” diyor, “sağlamlarından bir iki bıraksınlar örnek diye. Gerisi eski püskü, ziyanlık. Uğraşsan uğraşılmaz”.

Ha, bir de heyecanlı, sit alanları ile özelleştirilmesi bekletilen orman alanlarının potansiyeli nedir diye yardımcılarına gizli gizli araştırma yaptırıyor.

 
Toplam blog
: 4
: 1374
Kayıt tarihi
: 02.07.07
 
 

Madem bu kadar ısrar ettiniz, mimarlık eğitimi aldım ama uzmanlık alanım mıdır bilemiyorum. Bana kes..