Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '09

 
Kategori
Güncel
 

ESKİ VE YENİ ÇOCUKLAR

ESKİ VE YENİ ÇOCUKLAR
 

Gazete manşet haber.


Eskiden insanların sosyal ilişkileri daha bir anlamlıymış gibi geliyor bana.

Ya geçmişe bir özlem duyuyorum. Ya da bugünleri kıskanıyorum galiba.

Kafam allak bullak.

Niye bu günkü bu icatlar, gelişmişlik bizim çocukluğumuzda yoktu?

Niye ben kırk yaşına girdiğimde, bilgisayar icat oldu?

Niye benim çocukluğumda sadece, “Hacı Murat” vardı?

Niye en iyi binek motoru bir “Jawa bir de ceze” motosikletlerdi?

"Talikasını satan bilge" yoktu, bizim zamanımızda.

Benim çocukluğumda köyden kente eşekle atla gidiliyordu.

Niye on kilometrelik yol, "bir günlük” yoldu?

Niye benim çocukluğumda televizyon yoktu?

Siyah beyaz mıydı, bizim çocukluğumuz?.

Her evde bir radyo ya da pikap bulunmazdı, benim çocukluğumda.

Apandisitten ölürdü bazıları. Bazılarını, yüksek tansiyon felç ederdi. Şeytan çarpmış derlerdi.

Diyabet, bu kadar zirve yapmamıştı.

Gece hayatı yoktu. Kül karıştırırdı, evde oturanlar.

Çocuklar erken yatar, erken kalkardı.

Biz erken gelmiştik Dünya’ya.

Erken.

Babam, dedem, ninem… daha daha da erken gelmişlerdi.

Dedeme, lastik pabuç çok lükstü.

Ninem, bir fistanla gelin olmuş.

Babama, gaz lambası müthiş bir şeydi.

Benim için, pilli radyo, Dünya’nın en büyük harikasıydı.

Eskiden insanlar birlikte eğlenirdi. Birlikte yaparlardı her şeyi.

“İmece” diye bir birliktelik yardımlaşma vardı.

Birlikte eğlenilir, birlikte gülünürdü.

İnsanlar için bir düğün çok büyük bir olaydı. Karnavaldı.

Bayramlar, heyecanla karşılanan en önemli günlerdi.

İnsanlar bu günkü kadar bireyselleşmemişlerdi.

“Sanal âlemle, gerçek âlem” birbiri içine bu kadar girmemişti.

**

Her insan, bir çocukluğun eseridir.

Eski çocuklar.

Şimdiki yeni çocuklar.

1970 ile 2000’li yıllar, teknolojik gelişmelerin hız kazandığı yıllar.

Hele son beş yıl, teknolojinin çılgınca geliştiği birkaç yıl.

Kudurmuş bir sanal âlemin, son iki yılı.

Mekanik büyüyen çocuklar, eski çocuklar

Şimdiki çocuklar elektronik çocuklar.

Sanal âlemin çocukları, yeni çocuklar.

Sanal âlemin içine, “tepe taklak girmiş” çocuklar.

Bireyselliğin ve bencilliğin girdabında boğuşan şimdiki çocuklar.

“İki çelik bir çomakla” gününü geçiren eski çocuklar.

Sanal âlemin içinde bir sandalyede gününü tüketen, ”Sağol” yerine “saol” diyebilen bu günün çocukları.

“İyi” yerine “iiii” yazabilen konuşma ve yazma özürlü “dahi” çocuklar.

“Yarı canlı, yarı cansız” diye bilmece olan, at arabası ile öküz arabasını son model araç bilen eskimiş çocuklar.

Şimdilerde; babasının aracını demode gören, “tuvalete bile motorlu bir araçla gitmeye özenen” zamane çocukları.

Babasının eski pantolondan bayramlık dikildiğinde, geceleri pantolona sarılıp uyuyan eski günlerin çocukları.

Birbirleriyle , marka yarıştıran zamane veletleri.

“Ayranı lık lık” içen eski çocuklar.

“Cococola” denilen asit deryasında midesini patlatan şimdiki çocuklar.

Hazır ve sentetik gıdalarla beslenen, bir sanal dünyanın içinde boğuşan hormonlu şişko, beyni kendine bile hükmetmeyen afacanlar.

“Salçalı ekmeği” beğenmeme gibi bir tercihi olmayan, ışıksız çağın çocukları.

“Empiüç” dinleyen, ”Empidört” izleyen kulakları tıkalı, gözleri kapalı şimdiki çocuklar.

“Radyo ve eski plaklarla, ” daha sonraları kasetlerle büyüyen kayıp yılların çocukları.

“Elektriğin basit bir icat olduğuna” zanneden şimdiki çocuklar.

Gaz lambasından lüks lambasına geçişi, büyük gelişim sanan eski çocuklar.

**

Kafam çok karışık.

Bir bıçakla; ekmek kesersen doğru kullanırsın.

Bir bıçakla; insan kesersen yanlış kullanırsın.

Suç, bıçağı doğru kullanmayanda.

İnterneti, doğru kullanırsan mesele yok.

Bu teknoloji, iyiliklerinin yanında bizleri çok kötü çarpıyor.

Bireyselmiş çocuklar, toplum içine girip sosyalleşemiyorlar.

“Bir bilgisayar bir çocuk.”

“Bilgisayar duygusuz, çocuk duygulu.”

Duygulu çocuk, duygusuz bilgisayara aşık.

Çocuk, hiç kıpırdamadan saatlerce bilgisayara bakabilir.

Yemeyebilir, içmeyebilir.

Tuvalete gitmeyip, yıkanmayabilir.

*

İnsan, “geliştirdiği teknolojiye” esiri olmuş.

*

Sanal oyunlarda istediniz kadar insan öldürebilirsiniz.

Cezası yok.

Gerçek hayatta insan öldüremezsiniz.

Öldürürseniz, cezası var.

Sanal âlem, gerçek âlemle karışmış.

İnternette oynanan oyunlar, cinayet işlemeyi doğal görüyor.

Bir hastalık derecesinde;

“Knight Online” oyunları. En çok oynanan “Metin2” oyunu.

Geliştirilen sanal kahramanlar. Zeki çocuklar tarafından, üst sınırlara çıkarılan, sanal kahramanlar.

Ve bu kahramanları satın almak isteyenler.

Üst sınıra çıkmış bir kahramanı almak için binlerce lira ve de otomobil veren hastalar.

Kendi aralarında, kapıştığı düşünülen çocuklar.

Öldürülen çocuklar.

Ezilen kafalar.

Faili meçhul cinayetler.

“Resetlenmiş” çocuklar.

“Format” kabul etmeyen beyinler.

Çizilmiş “Hard Diskler.”

“Erzurum dağları kar ile boran

Aldı Musa’mı bu internet verem

Sizde bulunmaz mı birazcık merhem

Ezilmiş başına Musa’ma sürem.

Dört yanımı internet sarmış telinen

Yaslı yaslı bayram edemem seninlen

Göz göz oldu yaralarım elinen

İnternetten çıkmaya derman bulamam.

*

Bir Musa, asası ile Kızıldeniz’i ikiye ayırmış.

Sanal.

Bir garip Musa, Erzurum’da kahramanını en üst seviyeye çıkarmış.

Sanal.

Musa’yı öldürüp başını ezmişler.

Sanalda bir numaralı kahraman olan Musa, gerçek hayatta kendini bir taştan koruyamamış.

Gerçek.

Öldü Musa. İlerki günlerde gerçek nedenini öğreneceğiz ölümünün.

Fındık kabuğunu doldurmayan nedenlerle, çocuklar öldürülüyor.

Öyle acı ki!

Çok acı.

“Gerçekler” hep acı.

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..