Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Eski Zaman Aşkları!

Eski Zaman Aşkları!
 

Eski zamanlarda yaşamadığım için midir bilinmez, aklımda öyle bir şablon çizdim ki o dönemlere ilişkin olarak: Karşılıksız sevmelerin hüküm sürdüğü, elektronik ortamın olmaması dolayısıyla ulaşmak için çaba sarf edildiği, sevmek için bahane beklenmediği, sadece bir kez görebilmek için saatlerce soğukta beklenildiği, eski bir kitabın hediye olarak verildiğinde mutlulukla karşılanıldığı, aşk şiirlerinin değere bindiği, el ele yürümenin çılgınlık sayıldığı, “ne kadar güzel olduğunun” çekinilerek cümlelere döküldüğü bir dünya. 

İstediğin saatte görüşemezmişsin ya beğendiğin adamla, işte oradan gelir “özleme”nin anlamı aslında. Şimdi ne de çok kolaylıkla cümle içinde kullandığımız bu kelime, asıl anlamını o zamanlarda yaşatmış zannımca. Haftada, belki de, birkaç saat görüşebilme imkânı bulan çift, o kısacık zamanda birbirlerine, geride kalan haftalarını özetlerken, gözlerini kaçırırlarmış ya hep; sanırım bu yüzdenmiş, bir insanın gözlerinin içine baka baka konuşma hasreti… Onlar zaman dursun isterlermiş, bizse biran önce geçsin derdindeyiz… 

Yazlık sinemalar varmış ya hani. Ne de güzel anıların biriktiği o mekânların yerinde, beş yıldızlı oteller misafirlerini ağırlıyorlar şimdi. Birlikte sinemaya gidebilmek bazen bir mucizeye dönüşebilirken, şu zamanlardaki rahatlık rahatsızlık verici. Yaşanılan an’ın değerlendirmesi bile yapılamadan bir sonraki görüşmeye hazırlanırken buluyoruz ya kendimizi; onlar, bir hafta boyunca bir sonraki görüşmenin hayaline, bir öncekinin analizini boca ederlermiş, anlamı varmış paylaşımların. Alışkanlığa dönmeyen güzel aşklarmış, şimdilerdeyse sadece bir ritüele dönüşüyor buluşmalar. 

Sevdikleri için fedakârlık yaparlarmış, zamanlarından verirlermiş ona; şimdi böyle bir fedakârlığa “zaman öldürmek” diyoruz ne yazık ki. Ayrıldıklarımızın arkasından “..….. yılımı/ayımı verdim” derken haklılık payımızı büyük tutmamız bundandır. Lütfediyoruz gibi seviyoruz… 

Eskiler, sevdikleriyle yaşadıkları sorunları, muhabbet aralarında cümle haline getirmezlermiş ya hani; bizse yolda yürürken rastlaştığımıza anlatma derdindeyiz sanki yaşanılanları. Şikâyet etmeye yer açıyoruz kendimize ve en acısı buna “zaman öldürmek” demezken, sorunu halletmeye hiç “zamanımız kalmıyor” nedense… Hep biz haklıyız, hep biziz ezilen, sorunları olan yalnızca biziz; çünkü biz, benciliz… 

“Ben seviyorum” diye ortalıkta dolaşan adamların %90’ı aslında anlamını bile bilmiyor kurduğu cümlenin. Sadece bir melodi yapmış diline, seslendiriyor… Sevmek demek her şeyiyle kabullenmektir, küçük hataları silmektir, karşılık beklememektir, strateji oluşturmamaktır, güç mücadelesine girmemektir, yeri gelince susabilmektir, güvenebilmektir her şeyden de önemlisi ve onunla geçirdiği an’ların arkasından “zaman kazan”dığını söylemektir, “zaman harca”dığını değil… 

“Sevdiğimi zannetmişim”li cümlelerin bolluğu o kadar “dikkatimi çeker” bir konu ki… Biz bu kadar aptal olamayız. Nasıl olur da, canını vermeyi göze aldığın adama günün birinde “zannetmişim”li bir cümleyi layık görürsün. Bahaneleri biliyorum: “Ama o benim hayatımı mahvetti.” Peki ama sen nasıl kendine bu cümleyi yakıştırırsın? Bana, “belki de sevdiğini zannettin” diyenlere otomatikman verdiğim bir cevap vardır: “Ben o kadar aptal mıyım?” Ben, birini sevmediğim halde o kadar acı çekecek kadar aptal mıyım? Ben, kendi hissettiklerimi adlandıramayacak kadar aptal mıyım? “O zamanlar çok sevdim ama şimdi kurtuldum bu hastalıktan, kangren yeri kesip attım” demek bu kadar mı zor? 

Bir TV dizinden küçük bir diyalog var aklıma yer eden: 

- Bu aşk gerçek değil… 

- Verdiği acı gerçek… 

 

Ve bu eski aşkların yeni zamanlara taşınmasıyla ilgili çok sevdiğim bir arkadaşımın, en az kendisi kadar sevdiğim bir tespiti vardır: Ben inanıyorum! Bir gün, eski kıyafetlerin geri dönüşü gibi olacak eski aşkların geri dönüşü de. Bu zamane aşkların dibine vurulduktan sonra, tekrar Yeşilçam aşklarını yaşamaya başlayacağız. O zamana kadar bekle… 

 

Sevgili Ece Cengiz’e teşekkür ediyorum. O zaman ne zaman gelir, hatta gelir mi bilmiyorum ama evet beklemem lazım, yoksa bu zamanların aşkları beni öldürür… 

 
Toplam blog
: 57
: 877
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

1985 doğumluyum ve geçmişte yaptığım işlerle ilgili her bilgiyi önceki adımlarda sizlerle paylaşt..