Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '19

 
Kategori
Anılar
 

Eski Zaman...

Bir eski ahşap ev gibidir geçen zaman, yıpranmış ve terk edemediğiniz...Paslı bir bıçak ucu gibi batar durur bir yerlerinize canınızı yakar bazen, bazen bir gülümseme olur kimseye göstermek istemediğiniz, kıvrılır kalır dudağınızın bir köşesinde. Bazen bir unutulmaz yerinde durur eski canlılığıyla anılarınızın, şimdiki zamanın kabuslarından kaçıp kurtulmak için sığındığınız.
Kim bilir; belki de dönen bir akşam sürüsünün hüzünlü çıngırak sesleri yankılanır kırık camlarında. Ve önüne düşen uzayan gölgesinde oyundan kopamayan çocukların birbirlerine çarpıp uzaklaşan renkli cam bilyeler gibi neşeli gürültüleri...

Dökülen çatı kiremitlerinin bir yanına takılıp kalmış, ipi kopuk, renkli grapon kağıtları yırtılmış, çıtaları kırık, uzun kuyruğu kopmuş ve uçuşmuş bir uçurtma gibidir; hırpalanmış, yaralı bir çocukluktur çıkar gelir; sesi dolaşır ıssız sokaklarını...
Hislenmek zamanı olur akşam. Gece bir yalnız genç kadının kimseye göstermediği, ama sizin bildiğiniz ve bildiğiniz için de canınızı yakan, gizli, içine akıttığı gözyaşları...

Sesler dolaşır içinde, akşamın sesleri; pompalı gaz ocağın üstünde fokurdamaya başlayan tarhana tenceresinden yükselir, yer sofrasına konan kaşık ve çanak seslerine karışır, pilli radyoda "Yurttan Sesler" başlar kısıktan. Aralanan tığ işi örme perdeden uzanan bir genç kadın sesi uzanır sokağa, gel artık, yemek hazır; deden çağırıyor...

Sesler azalır, silinir çıngırak sesleri, perdeler çekilir; bir kapı kapanır, sessizlik olur. Yanan gaz lambası ışığında perdelere uzayan gölgeler düşer, iç çekerek yanan kuzineden kaçan ateşin ışıkları yarı karanlık odanın duvarlarındaki oynaşan gölgelerde bir eski zaman masalı başlatır yeniden. Kuzinenin üstünde kaynayan çaydanlığın sesidir, derinleştirir sükutu. Zaman bir tembel kedi gibi gibi gelir, odanın sıcaklığında kendi içine uzanır...

Gece bir yorgandır, uykulu bir çocuğun üstünde ağırlaşır. Bir babaanne sesidir, masalda kesilir. Rapbiseyiri okumadan , besmelesiz uyuma öğüdü olur, bir sıcak eldir başınızı okşayan, uyku olur gece...

Rüzgar çıkar uğuldar çatılarda, uzun kavakların yapraklarını dolanır, tanıdık bir türkü olur. Uzaktan bir puhu kuşu ötüşüdür, uzar zaman. Ay gelir ışığını örter odanın içine, çocuk bir eksik uykunun içine...

Ne zaman uykum kaçsa gecenin bir kör saati, gelip otursam salonda pencerenin önüne, kentin göz kırpan ışıklarına dalsam; bir eski ahşap ev çıkagelir zamanın bir eski yerinden, canlanır anılarım.

Bir sigara yakarım.
Dumanı bir eski zamanı tüter...

Akın Yazıcı
27 Mayıs 2019/İzmit

 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..